Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Şişhane Meydanı’nda bir araya gelerek “Göçmen mülteci çocuklara yönelik hak ihlalleri durdurulsun” dedi
Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla İstanbul Şişhane Meydanı’nda bir araya gelerek eylem yaptı. Eylemde “Çocuk hakları hemen şimdi! Göçmen mülteci çocuklara yönelik hak ihlallerini durdurun!” yazılı pankart taşınarak basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklamasında “Bu Çocuk Hakları Günü’nde, iş cinayetine kurban giden 11 yaşındaki Ahmet Avan, sokak ortasında öldürülen 15 yaşındaki Abdullatif Davvara, vahşice öldürülen 8 yaşındaki Narin Güran davası, yeni doğan çocukları katleden Yenidoğan çetesi davası ve İzmir Selçuk’ta en büyüğü 5 yaşındaki 5 kardeşin yanarak ölümü olayının gölgesi ve ağırlığı altındayız” denildi.
Açıklamanın devamında şu bilgiler paylaşıldı:
Göçmen çocukları bekleyen tehlikelerin ne yazık ki bir sınırı yok; şiddet, cinsel saldırı, insan ticareti, organ ticareti, zorla çalıştırılma gibi çok çeşitli saldırılara maruz kalıyorlar ve “Çocuğun hayatta kalma, güvenlik ve gelişme hakkı”, “Çocuğun yüksek yararı”, “Çocukların her türlü istismar, şiddet, ihmal ve sömürüden korunma hakkı” ve “Ayrım yapmama, çocuğun görüşlerini serbestçe açıklama ve katılım hakkı” olarak sayılan temel koruma prensiplerinden yoksun yaşıyorlar.
Hayatta kalma hakkı, devletlerin olağanüstü durumlarda hatta savaşta bile göz ardı etmemesi gereken bir haktır. Sağlık hakkı, çocukların yaşama hakkını ve var olmaları için gerekli olan temel ihtiyaçlarını ifade eder. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 24. Maddesi, “bütün çocukların en yüksek sağlık standardına çıkarılabilmesi, hastalıklarının tedavisi ve rehabilitasyonu için gereken sağlık hizmetlerinin sunulması gerekir” demektedir. Sözleşme; göçmen çocuklar dâhil milliyeti, göç durumu veya vatansızlığı sorgulanmadan bütün çocukların bu haklardan faydalanabileceğini öngörmektedir. Ancak, yerleşilen yerdeki dilin bilinmemesi, erişilebilir sağlık koruma programlarının olmaması, ekonomik imkânsızlıklar, çocukların yeterli sağlık hizmetlerine erişimine dahi imkan vermemektedir.
Göçmen çocukların en önemli sorunlarından birini eğitim hakkına erişememeleri oluşturmaktadır. Türkiye’deki göçmen çocukların 1,3 milyonu ilk okul çağında, ancak Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre okullara kayıtlı göçmen çocuk sayısı 1 milyon. Türkiye’ye göç eden ve okul çağında olan çocukların yüzde 23’ü, yani 300 bini temel hakları olan eğitim ve öğretim hayatından hiç yararlanamıyor.
Eğitime dahil olmama veya olamama nedenleri arasında; başka ilde kayıtlı olma, kimlik çıkartma sorunları, güvenlik endişeleri, ekonomik sorunlar nedeniyle çocukların işçi olarak çalıştırılması ve maalesef “çocuk evlilikleri” önemli bir yer tutmaktadır. Ülkelerinde yaşanan savaştan sonra büyük bir travma ile Türkiye’ye gelen göçmen çocuklar, burada da kendilerine yönelik ayrımcılık politikalarıyla, fiziki ve psikolojik şiddetle karşılaşmakta, travma yaşamaya devam etmektedirler. Okullarda da bu olumsuz durum yaşanmakta, öğretmenler, veliler, okul idaresi ve arkadaşları tarafından hem göçmen çocuklar hem de ailelerine yönelen bu ayrımcılığa maruz kalmamak için, göçmenler okulla bağlarını kesmeyi tercih edebilmektedirler.
Tüm toplumu etkileyen ekonomik kriz ve derin yoksulluk; çalışma izni sorunu, kayıt dışı ve düşük ücretle çalışmak zorunda kalma, iş bulamama ve benzeri nedenlerle göçmen ailelerini daha fazla etkilemekte, çocukları okula gitmek yerine çalışmaya mecbur bırakmaktadır.
Eğitimde dil engeli, Çocuk Hakları Sözleşmesinde de düzenlenen anadilde eğitim hakkı ile aşılabilecekken, Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17, 29 ve 30. Maddelerine çekince koyan ve anadilde eğitim hakkını tanımayan Türkiye’de, okullara kaydolan göçmen çocukların büyük çoğunluğu Türkçe bilmedikleri için eğitim alamıyor. Bu engeller nedeniyle, okula gidip gelerek eğitimlerine devam etmiş gibi görünen çocuklar, bir süre sonra okula gitmek istememekte, gerçek bir eğitimden yoksun kalmaktadırlar.
Bu çocukların eğitime dâhil olması için Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) kapsamlı bir çalışma yürütmesi ve bu sorunları tespit edip çözümler üretmesi gerekmekte, ancak MEB böyle bir çalışma yapmadığı gibi verileri de kamuoyu ile paylaşmamaktadır. MEB’in uzun zamandır devam eden, bedelini AB’den aldığı PICTES projesi ise ne yazık ki sunulanın aksine, göçmen çocukların eğitim hakkını gözetmemekte, bu fonun çocuklar için ayrıldığı halde, MEB tarafından farklı alanlarda kullanıldığı söylenmektedir.
Çocuk işçiliğinin önleneceği söylenmesine rağmen; Türkiye’de tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik, güvencesiz, iş güvenliğinden yoksun, çok düşük ücretle, uzun saatler boyunca ve kayıt dışı çalıştırılan, çoğunluğu Suriye’li 300 bin göçmen çocuk da dahil en az 2 milyon (yaz aylarında tarımda çalışan çocuk işçilerle 4 milyon civarı) çocuk işçi bulunmaktadır.
Türkiye’de 2013-2024 arasında kayda geçen iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 695 çocuk işçi içinde 71’i Suriyeli, 6’sı Afganistanlı, 1’i Iraklı, 1’i İranlı ve 1’i Türkmenistanlı toplam 80 göçmen çocuk işçi bulunmaktadır. İş cinayetlerinde söz konusu cezasızlık politikası bu cinayetlerin devamına imkân vermektedir.
Çocuk istismarı, çocukların fiziksel gelişimi ile psikolojik gelişimlerini olumsuz olarak etkileyen faaliyetlerin tümüdür. Bu faaliyetler bir çocuğun sadece cinsel olarak istismarının değil, aynı zamanda her türlü şiddete maruz kalmasının, okula gönderilmemesinin, yetersiz beslenmesinin, bakım ve sağlık haklarından yeterince yararlanamamasının, travmatik sonuçları olabilecek çatışmaların ortasında bırakılmasının ve işçiliğe zorlanmasının tamamıdır.
Dolayısıyla korunma hakkı, göçmen kız çocuklarının cinsel sömürü ve istismardan korunmalarını, yabancı bir ülkeden sınır dışı edilmemeyi, tutuklanmamayı, ayrımcılık, işkence ve aşağılayıcı davranışlardan korunmayı ifade etmektedir.
Hayatlarını kaybeden çocuklar şöyle sıralandı:
- 28 Nisan 2020, Ali Hemdan, 18 yaşında, Adana’da dur ihtarına uymadığı için polis tarafından öldürüldü.
- 15 Temmuz 2020, Hamza Acan, 17 yaşında, Bursa’da pazardaki kavga sırasında öldürüldü.
- 4 Nisan 2023, Gina Mercimek, 9 yaşında, Kilis’te tecavüze uğradıktan sonra öldürüldü, kuyuya atıldı.
- 13 Haziran 2024, Ahmet Avan, 11 yaşında, Adana’da çalıştığı tekstil atölyesinde, asansörle duvar arasına sıkışıp hayatını kaybetti.
- 21 Eylül 2024, Abdullatif Davvara, 15 yaşında, maskeli saldırganlar tarafından İstanbul’da parkta öldürüldü.
Sorunların çözümü için şu öneriler sıralandırıldı:
- Devlet, Cenevre Mülteciler Sözleşmesine ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne koyduğu çekinceleri kaldırmalı ve çocuk haklarına bütüncül bir yaklaşımla koruma altına alınmalıdır.
- 18 yaş altındaki bütün kişileri çocuk kabul eden Çocuk Hakları Sözleşmesi doğrultusunda vatandaş olan olmayan ve hukuki statü ayrımı yapılmaksızın bütün çocuklar haklardan eşit yararlandırılmalı, sağlıklı bireyler olarak yaşayabilmeleri için gerekli sağlık, barınma, beslenme, eğitim gibi imkanlar sağlanmalıdır.
- Cinsel istismar ve çocuk evlilikleri ile mağdur edilme riski taşımaları nedeniyle kız çocukları için pozitif önlemler alınmalı,
- Çocukları her türlü istismar, cinsel sömürü ve şiddetten koruyacak önlemler artırılmalı, Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun’da yer alan sorunlu düzenlemeler çocuk hakları gözetilerek yeniden düzenlenmeli,
- Göçmen mülteci çocukların şiddet ve istismardan korunmasında etkin mekanizmalar içeren İstanbul Sözleşmesine geri dönülmeli,
- Göçmen çocukların eğitime erişimi önündeki engeller kaldırılmalı, çocuklara yönelik ayrımcılık önlenmeli, eğitimde fırsat eşitliği ve anadilde eğitim sağlanmalı, Milli Eğitim Bakanlığı ve hükümet bu konuda çocuğun yararı doğrultusunda sorumluluk üstlenmeli, Göçmen çocuklara yönelik PICTES projesi amacına uygun olarak kullanılmalıdır.
- Okullarda çocuklara psikolojik danışmanlık hizmetleri sağlanarak savaş ve göç travması ile baş etmelerine olanak yaratılmalı,
- Okullarda çocuklar arasındaki ilişkileri geliştirecek sosyal hizmeti sağlanmalı,
- Göçmen ve mülteci yoksulluğu önlenerek, çocuk yoksulluğu ve buna bağlı çocuk işçiliği önlenmeli, İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerekli denetim ve önleme mekanizmalarının hayata geçirilmesinde çocuğun yararı doğrultusunda sorumluluk üstlenmeli,
- İktidarın ve siyasetçilerin, mülteci çocuklara yönelik ayrımcılık ve şiddeti körükleyen, kutuplaştırıcı ve mültecileri hedef gösteren tutum ve söylemleri önlenmeli, nefret saldırılarında ve iş cinayetlerinde cezasızlık önlenmeli,
- Kayıp çocuklar konusu ivedilikle ele alınmalı, çocukların insan ticareti ve organ ticareti mağduru olmaları engellenmeli, kaç çocuğun kayıp olduğu kamuoyuna açıklanmalı, olayların takibi yapılarak çocukların güvende olması sağlanmalı,
- Aile birliğini parçalayan idari gözetim ve il bazında ikamet zorunluluğu aile birliğinin sağlanması amacı ile yeniden düzenlenmeli,
- Refakatsiz çocuklar için koruyucu önlemler alınmalı, çocukların güvende olacağı bir sistem kurulmalı,
- Yerel yönetimler göçmen çocukların haklarını koruyacak, sağlıklı gelişimlerine imkan sağlayacak kalıcı mekanizmalar oluşturarak, hayata geçirmelidir.
Sendika.Org