Bir bütün olarak bakıldığında Türkiye’deki kayıtlı çalışan işçilerin ezici çoğunluğunun halâ örgütlenme ve dolayısıyla toplu sözleşme kapsamının dışında olduğu ortadadır. Bu vahim tablo bir anlamda, iktidarın geniş bir işçi kitlesini etkilemesine, konsolide etmesine de olanak sağlamaktadır
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan “İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2023 Temmuz Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ” bugün Resmi Gazete’de yayımlandı.
Genel hatlarıyla bakıldığında bir süre önce başlanan konfederasyonların üyelerine ilişkin bilgi bölümünün yeniden kaldırıldığı gözlendi. Tebliğde yer alan sendikaların bir üst örgüte üye olup olmadıkları üyelikleri varsa hangisine üye olduklarını göstermek için özel bir çalışma yapılması gerekmiyor. Aynı Bakanlık, kamu çalışanlarına ilişkin istatistikte sendikaların üst kuruluşlarına ilişkin de bilgilere yer veriyor. Bu şekilde daha kolay ve sağlıklı değerlendirme yapabilme olanağı sağlanıyor.
Ellerinde bilgi olmasına rağmen işçi sendikalarına ilişkin bu basit düzenlemeyi neden yapmadıkları veya yapamadıkları bugüne kadar yanıtlanamayan bir soru olarak durmaktadır.
Tebliğde istihdamdan başlayarak verilere bakıldığında kayıtlı çalışan işçilerin Ocak ayına oranla 249 bin 810 kişi artığı ve toplam kayıtlı işçi sayısının 16 milyon 413 bin 359’a ulaştığı görülmektedir. Kayıtlı çalışan işçilerin sayısındaki artış eğilimi giderek zayıflamaktadır.
Kısa başlıklarla 20 işkolunun kayıtlı işçi sayılarındaki değişimlerine bakıldığında;
Genel olarak sendika üye sayılarına bakıldığında ise önemli bir değişimin olmadığı gözlenmektedir. Toplam kayıtlı çalışan işçilerin yüzde 14,76’sı sendika üyesidir. Ocak ayına kıyasla sendika üyesi işçilerin sayısı yüzde 3,9 oranında artışla 2 milyon 421 bin 940’tır.
20 işkolundaki sendika sayısında da azalma bulunmaktadır. 2023 yılının ocak ayında 229 olan sendika sayısı temmuz ayında 227’ye düşmüştür. Bu sendikaların 74’ü üç büyük konfederasyonun üyesidir. Geriye kalanlar ise farklı konfederasyonlara üye veya bağımsız sendikalardır.
Üst örgütlülük bakımından sendika üyesi işçilerin büyük çoğunluğu (yüzde 98) yine üç konfederasyon bünyesindedir.
Konfederasyonların ocak ayına göre üye gelişimi şu şekildedir:
Yüzde 1 olarak belirlenen işkolu barajı, ülkemizde uzun yıllardır sendikal hak engellerinden biri olarak tartışma konusudur. ILO Genel Kurullarında bu konu ne zaman açılsa iktidarın savunusu hazırdır. “Sosyal taraflar” anlaşırsa sorun çözümlenecektir. Tam da bu noktada iktidarın temel aldığı işverenlerin ve hegemonyanın çerçevesi içinde kalan Türk-İş ve Hak-İş barajın savunucusu olarak ortaya çıkmaktadır.
Tebliğdeki verileri işkolu barajı açısından incelediğimizde 20 işkolunda Bakanlık kayıtlarına göre yer alan 227 sendikadan 59’unun bulunduğu işkolunda barajı aştığı görülmektedir. Buna karşılık 168 sendika ise yasada belirtilen yüzde 1’lik işkolu barajının altında kalmaktadır.
Kısa bir süre önce sosyal medyada Hak-İş’e üye Öz Büro-İş’in barajın altında kalmaması için Temmuz istatistiğinin geciktirildiğine, bu sendikanın barajın üzerinde kalması için işçi ve işyerlerinin kaydırıldığına ilişkin bazı iddialar gündeme gelmişti. Temmuz istatistiğinde söz konusu sendikanın yüzde 0,98 ile barajın altında kaldığı anlaşılmaktadır.
İlk kez Ocak 2022 istatistiklerinde 612 üyesi ile yer alan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası), TİS odaklı sendikacılığın dışında meşru militan bir mücadele hattı ile kendi alanında ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Sendikanın üye sayısı geçen seneye göre 4 kat artarak 8 bin 253’e çıktı.
Dikkat çeken verilerden bir diğeri de DİSK/Enerji-Sen’e ait. Örgütlenme süreçlerinin sarı sendika ve patron işbirliğiyle cendereye alınmaya çalışıldığı DİSK/Enerji-Sen’in üye sayısı da 6 ayda 2973’ten 4713’e yükseldi.
Bir bütün olarak bakıldığında Türkiye’deki kayıtlı çalışan işçilerin ezici çoğunluğunun hala örgütlenme ve dolayısıyla toplu sözleşme kapsamının dışında olduğu ortadadır.
Bu vahim tablo değişmediği, değişemediği için Merkez Bankası Temmuz 2023 enflasyon raporun da belirtildiği üzere Türkiye’de sanayide çalışanların yüzde 50,4’ü, inşaat sektöründe çalışanların yüzde 71,4’ü, asgari ücret ve altında bir gelire mahkum kalmaktadır. Bu vahim tablo bir anlamda, iktidarın geniş bir işçi kitlesini etkilemesine, konsolide etmesine de olanak sağlamaktadır.
Türkiye’nin üretenlerinin kendi ücretlerini, çalışma koşullarını kendi iradeleriyle belirlemesinin iki koşulu vardır; birincisi sendikalarda örgütlenmek ve ikincisi sendikaları işçilerin söz ve karar sahibi olduğu demokratik bir işleyişe kavuşturmaktır. Bunun için herkese ama öncelikle “sol”a büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Sendika.Org