Uzun süredir devam eden ekonomik durgunluk, son bir yılda pandeminin etkilerinin de eklenmesiyle, geniş halk kitleleri açısından ölümcül bir ekonomik krize dönüştü
COVID-19 gibi ciddi ve tehlikeli bir salgının ortasında yapayalnız ve sahipsiz bırakılan işçiler ve emekçiler ne yazık ki bu sürecin etkilerini sınıfsal olarak daha yakıcı hissediyorlar.
Matbaa ve basın yayın çalışanları da pandemi sürecinde diğer sektörlere oranla görece çoğalan iş yükü (maske-maske kutusu ve yan üretimleri) karşısında korumasız ve genel geçer yöntemlerle çalışmaya devam ediyor. Mevcut saray hükümetinin atanmış bakanları vasıtasıyla yürütülen salgınla mücadele, esas olarak sosyal devlet ilkeleri ve bilimsel yöntemlerle değil bakanın kendisinin de söylediği gibi ulusal çıkar gibi muğlak yöntemlerle yapıldı. İlk zamanlar halktan ve gazetecilerden saklanan gerçek rakam ve filyasyon sonuçları, kamuoyu baskısıyla ancak birinci senenin sonunda eksik de olsa açıklanmaya başladı. Salgını yönetenlerin göstermeye çalıştığı sahte başarı hikayesinin de koca bir yalan olduğu tüm gerçekliğiyle ortalığa saçıldı.
DİSK Basın-İş in yayınladığı Corona Günlerinde Gazetecilik ve Basın Yayın Çalışanları Raporunun matbaa başlığında belirtildiği gibi: “İktidarın ‘çarkların dönmesi’ şiarıyla yürüttüğü politika nedeniyle, zorunlu çalışma alanının dışında bulunan birçok matbaada üretim sağlıksız ve korumasız koşullarda sürüyor.” Sadece basit bir maske verilerek çalışmaya gönderilen matbaa ve basın yayın çalışanları çoğu zaman havalandırmasız ve sosyal mesafenin göz ardı edildiği koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyor.
İstanbul-Topkapı’da bulunan ülkenin en büyük matbaacılar sitesinde ve çevresindeki irili ufaklı birçok sitede çarkların dönmesi ısrarıyla sürdürülen üretim sonucunda onlarca matbaa çalışanı ve ailesinden fertler hayatını kaybetti. Hastalığı atlatanların birçoğu açısından ise vücutta oluşan kalıcı hasarlar ve zaten kimyasal ortamda çalıştıkları için önümüzdeki süreç daha sıkıntılı geçeceğe benziyor. COVID-19’un bir işçi sınıfı hastalığı olarak hayatımızda yer etmesinin yanında, yürütülen politikalar, geniş halk kesimleri ölümcül bir salgının pençesinde cebelleşirken sermaye sahiplerinin ve işverenlerin çıkarlarını önceliyor. Hükümet işçilerin, emekçilerin ve yoksul ailelerinin ihtiyaçlarını ve taleplerini yok sayarken, salgınla mücadeleyi Goebbelsvari propaganda fırsatı olarak görüyor.
COVID-19, tüm işçiler, emekçiler ve tabii ki matbaa çalışanları açısından ciddi ekonomik ,sosyal ,siyasal sonuçları olan yakıcı bir sorun olarak hayatımızda bulunuyor. Ücretsiz izne çıkarılan birçok işçi zor şartlarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Bu süreçte matbaa işçileri ve küçük işletmelerin %80’i kredi kullanarak daha da borçlu hale geldi. Evde mutfak harcamalarının ve pazar giderlerinin yükselmesi ciddi bir geçim sıkıntısını beraberinde getiriyor. Kullanılan toplu taşıma hastalığın daha fazla yayılmasına yol açıyor.
Sosyal olarak karantinada bulunan aileler ve okuldan uzak kalan çocukların psikolojik durumu ise halen belirsizliğini koruyor. Bu konuda birkaç iyi niyetli çaba haricinde pek fazla adım atılmadığını da görüyoruz. DİSK Basın-İş’in hazırladığı uzaktan çalışma ve pandemide sağlık başlıklı çalışma kayda değer bir çalışma olarak gözüküyor.
Bütün bu ekonomik, sosyal siyasal sonuçları olan acı tablo karşısında ülkede cılız da olsa var olan toplumsal muhalefetin talepleri olan, salgınla mücadelede akıl ve bilim ışığında ilerlenmesi, zorunlu işler dışında iş durdurulması, sosyal devlet-sosyal bütçe, herkese ücretsiz ve yaygın aşı talebi, asgari ücretin vergiden arındırılması çağrısı yönetenler cephesinde karşılık bulamıyor.
Yaşanmakta olan ciddi, ölümcül bir salgına bulanmış ekonomik, sosyal ve siyasal krizin bir de faturası var. Her zamanki gibi fatura, ülkenin çalışan ve üreten sınıfına yüklendiği gibi matbaa ve basın yayın çalışanları da bu yükten nasibini alıyor. İşçi sınıfının bu yükü ve faturayı kabul etmediğini, ülkenin her yanında işten çıkarmalara, ücretsiz izin haksızlığına karşı sesini yükseltmesinde görüyoruz. Son zamanlarda yükselen eylemlilikler ve grevler, faturanın işçilere, emekçilere ve yoksullara çıkartılamamasın da en büyük garantisi olacak .
Bütün toplumsal muhalefet güçlerinin mevcut yoksulluk ve yolsuzluk düzenine karşı vereceği topyekun mücadele ve direniş ancak önümüzdeki günlerde faturanın gerçek sahiplerini ortaya çıkarabilir…
Kaynak: Basınevi.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.