Sermayenin farklı kesimlerinin can simitlerini alıp filikaları doldurduğunu söyleyen Bahadır Özgür, bu nedenle artık bir “tek adam iktidarı”ndan söz edilemeyeceğini belirtti
Berat Albayrak’ın “yeni ekonomi modeli”ni sunduğu toplantıda ittifak resmi veren sermayenin farklı kesimlerinin can simitlerini alıp filikaları doldurduğunu söyleyen Bahadır Özgür, bu nedenle “tek adam yönetimi”nden söz edilebilmekle birlikte “tek adam iktidarı”ndan söz edilemeyeceğini belirtti
Gazete Duvar yazarı Bahadır Özgür, Berat Albayrak’ın “yeni ekonomi modeli”ni sunduğu toplantı ve sonrasındaki resmi inceledi ve Saray iktidarının yarattığı “gri alan”ı yazdı.
“Tarihte gri bir dönem varsa, o bu dönemdir.”
Karl Marx’ın, bir anayasa darbesi ile ulus iradesinin bir korsanın bencilliğinde tecelli edişi olarak gördüğü Louis Bonaparte dönemi için kullandığı ifadenin, bugünün Türkiye’sine denk düştüğünü söyleyerek yazısına başlayan Özgür, Erdoğan’ın şahsında topladığı millet iradesi adına tüm olan biteni “darbe girişimi” ile açıklamaya çalıştığı bir retoriğe sahip olduğunu belirtti.
“Ne var ki; ekonomik krizi, ‘döviz kuru darbesi girişimi’yle açıklamak bu sefer benzer faydayı sağlamayabilir. Ekonomide yaratacağı grilik, olan biteni gizlemeye değil, bizatihi daha da görünür kılmaya yol açabilir. Çünkü krizler, her şeyi alt üst ederken çıplak bir gerçeği asla gizleyememe kusuruyla maluldür” diyen Özgür, Berat Albayrak’ın “yeni ekonomi modeli”ni sunduğu toplantı ve sonrasındaki manzaranın da bir iktidar koalisyonu gerçeğine denk düştüğünü söyledi.
Özgür, toplantının hemen ardından atılan adımlara ilişkin şu soruları sıraladı:
Ne oldu, dolar düştü mü? Üç beş iPhone kırmakla ithalata bağımlılık azaldı mı? Borçlar için bulunmak zorunda olan yıllık 240 milyar dolar buharlaştı mı? Peki bu adımlar hangi komploya karşı, kimin için atıldı?
Bayburt’ta, Rize’de, Trabzon’da asla diz çökmeyeceğini haykırdığı uluslararası mali sermayeye, ABD’ye karşı çıkan cesur Erdoğan; kendi ülkesinde işçi atan fabrikaya, vatandaşı kredi borcu için sıkıştıran bankaya, kıdem tazminatını gasp eden işletmeye ‘dur’ diyemiyor mu? Kendi çiftçisi ektiği pamuğu satamazken ABD’den ithal edilen tonlarca pamuğu yasaklayamıyor mu? Sebzeyi meyveyi gasp edercesine ucuza kapatıp markette vurgun vuran tüccara, ücretler yarı yarıya eridiği halde her hafta temel gıdalara zam yapan toptancıya ses çıkaramıyor mu?
Türkiye’de faaliyet yürüten 52 bankadan sadece 5’inin (Üç kamu bankası ile hisselerinin %49’u borsaya açık olan İş Bankası ve Akbank) yerlilerin kontrolünde olduğunu belirten Özgür, sermaye cephesindeki ittifakı ve onun gri alanını şöyle aktardı:
Bakanın toplantısına katılanlar işte bunlardı. Dolarla dışarıdan borçlanıp, faizle bol keseden içeride şirketlere dağıtanlar da bunlardı. Vatandaşa konut, tüketici, otomobil kredisi verenler de öyle. Köprülere, otoyollara, havalimanlarına, enerji santrallerine Hazine hamiliğinde kredi açanlar da. Paranın bol olduğu dönemde refahın kaymağını yiyenler de, ‘biz batarsak hepiniz batarsınız’ diye ilk sıçrayanlar da.
Ve işte kriz derinleşirken can simitlerini de önce kendilerine ayırdılar. Sonra sırayla sanayiciler, inşaatçılar, tüccarlar… Eğer ortada bir gemi varsa filikalar çoktan doldu yani. Öyleyse Erdoğan kime meydan okuyor? Ortada ekonomik bir saldırı varsa; sadece bankacılar, sanayiciler, inşaatçılar mı yara alıyor bundan? Vatandaşın payına sadece ‘bayrak ve ezan’ mı düşüyor? İktidarın yaratmaya çalıştığı gri alan tamda burası.
Özgür, yazısını da şöyle tamamladı:
Türkiye bugün ‘tek adam siyaseti’ ile yönetiliyor olabilir, fakat bunun bir ‘tek adam iktidarı’ olduğunu söylemek pek gerçekçi değil. 24 Haziran seçimleri ile birleşen ekonomik kriz, demokrasi adına beklenen en küçük adımları bile sermaye sahiplerinin ajandasından tamamen sildi. Karşımızda ekonomik ayrıcalıklarını kaybetmektense siyasi çıkarlarından feragat eden mali sermayenin ve büyük sanayi patronlarının ön saflara dizildiği; tüccar-inşaatçı güruhun çeperinde yer aldığı, eş-dost, yandaş, vurguncu ekibin eteklerine yapıştığı bir iktidar aygıtı yükseliyor. Krizde yara almaktan korkan tüm bu kesimlerin iradesi artık tek adamın iradesiyle özdeş.
Dünyada da ticaret savaşının kızıştığı, ekonomik düzenin sarsılmaya başlayacağının işaretlerinin yoğunlaştığı bir zamanda, yüzde 10’un çıkarını korumak adına yüzde 90’a ‘askerlik celbi’ çıkarabilme kudretine sahip bir Erdoğan, onlar için de Allah’ın bir lütfu çünkü.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Sendika.Org