Diyarbakır’daki Newroz kutlaması sırasında Kemal Kurkut’u öldürmesi nedeniyle hakkında “müebbet hapis” cezası talebiyle açılan davada tutuksuz yargılanan polis memuru Y.Ş. ikinci kez hakim karşısına çıktı. Bir sonraki duruşma 20 Eylül’de
Diyarbakır’daki Newroz kutlaması sırasında Kemal Kurkut’u öldürmesi nedeniyle hakkında “müebbet hapis” cezası talebiyle açılan davada tutuksuz yargılanan polis memuru Y.Ş. ikinci kez hakim karşısına çıktı. Bir sonraki duruşma 20 Eylül’de
Diyarbakır’da 21 Mart 2017’de düzenlenen Newroz kutlamasına katılmak üzere Malatya’dan kente gelen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’u alanın girişinde kurulan kontrol noktasında gazetecilerin gözleri önünde öldüren polis memuru Y.Ş. hakkında “Olası kastla öldürme” suçundan müebbet hapis istemiyle açılan davanın ikinci duruşması görüldü.
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma nedeniyle adliye çevresi polis ablukasına alındı. Duruşmayı izleyecekler aranarak içeri alındı.
Duruşmaya, Kemal Kurkut’un annesi Secan Kurkut ve kardeşi Ferhat Kurkut müşteki olarak yer alırken, Kurkut’un yakınları, HDP milletvekili Sibel Yiğitalp, , HDP ve DBP il yöneticileri ile çok sayıda kişi katıldı.
Tutuksuz katil zanlısı polis Y.Ş. duruşma salonuna hakim ve savcıların kullandığı bölümden girdi. Polisler, salona giren sanık etrafında etten duvar ördü. Dava dosyasına gelen belgelerin okunmasıyla başlayan duruşmada, Kurkut’un bıçak aldığı Bilen isimli kasabın sahibi Şenol Bilen tanık olarak dinlendi. Kurkut’un sabah saat 08.00-09.00 sularında dükkana gelerek kendisiyle tokalaştığını belirtti ve şunları söyledi:
Aramızda bir konuşma geçmedi. Ben tam sırtımı döndüğüm sırada tezgahın üzerinde bulunan bıçağı alıp kaçtı. Bunun üzerine ben de dışarıdan birileriyle kavga edeceğini düşünerek bıçağı kapar kapmaz kendisini tuttum. Ancak elimden kaçtı. Çok sakin şekilde içeri girmişti. Çocuk kaçtıktan sonra ben 155’i arayarak işyerinden bıçak çalındığını söyledim. Ayrıca ben orada güvenlik önlemi için bekleyen polislere sözlü olarak işyerimden bıçak çalındığını söyledim. Peşinden bir polis memurunun gittiğini gördüm.
Ardından mahkeme başkanı, tanık çağrılan ve duruşma salonunun önünde bekleyen polislerin tanık olarak dinlenmesinden vazgeçti. Mahkeme başkanı Adli Tıp Kurumu’nun olaya ilişkin hazırlayacağı raporun ardından ifadelerini alacağını söyledi.
Bu sırada söz alan Kurkut ailesi avukatı Reyhan Yalçındağ, anne Secan Kurkut’un sağlık durumunun iyi olmadığını, kendisine söz verildikten sonra duruşma salonundan çıkacağını söyledi. Söz alan Kurkut’un annesi, elini masaya vurdu. Bu sırada sözünü kesen mahkeme başkanı, “Elini sert şekilde masaya vurma” dedi. Konuşmasına devam eden Anne Kurkut, “Bu nasıl adalettir. Kemal ne yaptı? Kemal’in cezası neydi? Kemal’i yargısız, sorgusuz vurdular. Cezayı sizden değil Allah’tan bulsun. Ne yaptı Kemal, o zalim ve katil Allah’tan bulsun” dedi.
Bu sırada Anne Kurkut’un sözlerini tekrar kesen mahkeme başkanı “tamam tamam” diyerek annenin duruşma salonundan çıkmasını istedi. Kurkut salondan çıktı.
Ardından söz alan avukat Reyhan Yalçındağ, Kurkut’un vurulma anına ilişkin görüntülerin bulunduğu CD’yi mahkeme heyetine vererek, bunun duruşmada izlenmesini istedi. Mahkeme, görüntü CD’lerini izledikten sonra Yalçındağ tekrar söz aldı. Görüntülerde Kurkut’un öldürülmeden durdurulabileceğini ortaya koyduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
Bu çocuk 10 Ekim Ankara Katliamı’nı gören bir çocuktur. Bir süre tedavi görmesinin sebebi budur. Arama noktalarında tacizkar bir muameleye maruz kaldığından dolayı gururlu bir şekilde kasaba gidip bıçağı alarak arama noktasına geçme düşüncesiyle hareket etmiştir. Kasaptan çıktıktan sonra kolluk edilmiştir. Kolluk öldürmeden, yakalama imkanı vardı. Sırt çantası arama noktasına getirmeden alelade bir yere bırakması, kimseye zarar verme niyetinin olmadığının ispatlama girişimidir. Sanık beyanlarında ayaklarına doğru silahı doğrultarak iki el ateş ettiğini ifade etmiş ise de ancak görüntüde görüldüğü üzere çok alakasız bir yerde bulunan sanık direkt maktule karşı, dümdüz bir şekilde hedef gözeterek silahını ateşlemiştir. Dolayısıyla sanığın öldürme kastıyla hareket ettiği açıktır. Sağ olarak ele geçirilebilirdi. Bu ülkede ifade özgürlüğünü kullandığı için avukatlar ve gazeteciler tutuklanıyor. Çocuklar ölmesin diyen akademisyenler tutuklanıyor.
Yalçındağ, sanığın delilleri karartacağı, delillerin tam olarak toplanmamış olması, olaya ilişkin görüntülerde sanığın yalan beyanda bulunduğu bu nedenle tutuklamasını talep etti. Yalçındağ, sanık hakkında açılan idari soruşturmanın hangi aşamada olduğunun Diyarbakır Valiliği’nden istenmesini de talep etti.
Savcı, eksik hususların giderilmesini talep etti. Ardından söz alan sanık polis Y.Ş. ise savunmasında şunları ifade etti:
Olayın en başından yalan beyanda ya da olayı yanlış yansıtacak şekilde beyanda bulunmadım. İzlenen CD’de göründüğü üzere ben çukur bir alandayım. Ve bu nedenle elimin havada olması çok doğaldır. Ben şahsın ayağına doğru hedef aldım. Ayrıca maktulün vücudunda mermi çekirdeği çıkmıştır ki bu da seken mermi çekirdeğidir. Elinde bıçak olan hiç kimse güvenlik alanına giremez. Orada tüm görevliler dur ihtarında ve ikaz atışında bulundu. Ve maktul protokol alanından girmeye çalıştı.
Sanık, olay yeri görüntülerine ilişkin hazırlanan bilirkişi raporuna ilişkin, görüntülere bakarak nerede olduğunu, nasıl ateş ettiğini rapordaki fotoğraflardan teşhis etti.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, dosyadaki mevcut delil durumu, olayın oluş şekli, olaya ilişkin Adli Tıp Kurumu’ndan istenen raporun gelmemesi ve delillerin tam olarak toplanmamış oluşunu gerekçe göstererek sanığın tutuklanması yönündeki talebi reddetti. ATK, rapor aldırılması için dava dosyasının ATK’ye gönderilmesine karar veren mahkeme, sanık hakkında idari soruşturma açılıp açılmadığı yönündeki talebi reddetti. Dava eksiklerin tamamlanması için 20 Eylül’e ertelendi.
Duruşma sonrası adliye önünde açıklama yapıldı. Polisler ailenin konuşmasına izin verilmeyeceğini sadece HDP Milletvekili Sibel Yiğitalp’in konuşabileceği söyledi. Bunun üzerine kısa açıklamada bulunan Yiğitalp, polisin tutuklanması yönündeki talebin reddedilmesinin adalet mekanizmasını gözler önünde serdiğini vurguladı. Yiğitalp, şunları söyledi:
Barış isteyenleri, savaş istemiyorum diyenlerin tutuklandığını gördük. Öyle trajik bir dönem ki, devletin adalet mekanizması adına da çok talihsiz bir dönem. Polis orada bulunan vatandaşları korumakla mükellefken bilakis Kemalimizi katlediyor. Ve o polis şu an görevinin başında. Bu trajedinin nedeni bu kararı verenlerdir. Barış isteyenleri tutuklayanlardır. Görevini kötüye kullanan her kimse kim oluyorsa olsun adalet önünde bugün olmasa yarın mutlaka hesap verecektir. Bugün adalet isteyenler tutuklanmamış olsaydı, polis Kemal’i katletmemiş olacaktı. Çünkü bu iklimin sahibi mevcut iktidardır. Güvenlik mensuplarını kendi güvenliği için koruma durumuna düşmüştür.
Kaynak: ETHA