Evet, durum ciddi, yapmadığımız çalışma, yapmadığımız hazırlıklar yüzünden bugün siyaset denkleminin dışında yer alıyoruz. Ülkenin içine düştüğü kötü hali hızlıca düzeltecek bir çıkışı örgütleyemiyoruz. Kendi alternatiflerimizi topluma sunamıyoruz. Her ciddi politik gelişmede komplo teorileri üreten akıl tutulması yine devrede. Sosyal medya paylaşımlarını kastederek “Durum ciddi, yapmadığımız bir paylaşım yüzünden tutuklanabiliriz” yaygarası alıp başını gidiyor. Bunun […]
Evet, durum ciddi, yapmadığımız çalışma, yapmadığımız hazırlıklar yüzünden bugün siyaset denkleminin dışında yer alıyoruz. Ülkenin içine düştüğü kötü hali hızlıca düzeltecek bir çıkışı örgütleyemiyoruz. Kendi alternatiflerimizi topluma sunamıyoruz.
Her ciddi politik gelişmede komplo teorileri üreten akıl tutulması yine devrede. Sosyal medya paylaşımlarını kastederek “Durum ciddi, yapmadığımız bir paylaşım yüzünden tutuklanabiliriz” yaygarası alıp başını gidiyor. Bunun bir kısmı geyik bir kısmı da panik.
Tabii iktidar politikalarının bu aklı ürettiğini söylemeliyiz. Daha önce de sosyal medya paylaşımlarından kaynaklı tutuklanan, en azından yargılanan insanlar oldu. Dolayısıyla bu tür örnekler böyle söylentilerin altını dolduruyor.
Ancak maalesef ki dikkati buraya vermek, panik yaymak veya olan bitene karşı reflekslerimizi yitirmek gibi durumlar yaygın. O yüzden ‘durum ciddi’yi başka bir yere çekmemiz lazım.
Evet, durum ciddi, yapmadığımız çalışma, yapmadığımız hazırlıklar yüzünden bugün siyaset denkleminin dışında yer alıyoruz. Ülkenin içine düştüğü kötü hali hızlıca düzeltecek bir çıkışı örgütleyemiyoruz. Kendi alternatiflerimizi topluma sunamıyoruz.
Durumu bu ciddiyetle ele aldığımızda gereken ciddiyeti göstermiş oluruz. Yoksa panik yaymanın ve yapmanın kimseye faydası yok.
Evet, bugün sokaklar bizim 2013 Haziran’ında kurduğumuz güzelliği yansıtmıyor olabilir. Ama bunun bizde güçsüzlük hissi yaratmasına izin vermemiz esas kötülük olur.
Peki, ne yapmalı?
Aslında herkes, hepimiz bu sorunun cevabını arıyor, birbirimize soruyoruzdur. Sormaya da devam etmek iyi bir şey. En azından uzun süredir yapamadığımız bir muhasebeyi yapma imkânı bulmuş oluyoruz.
Özellikle üniversitelerinde mücadele eden bizler için bu soruyu sormak önemli olduğu kadar cevap arayışımızdaki avantajlarımızı önümüze koymak lazım. Tarihte birçok kuşağa nasip olmamış çok fazla siyasal süreci son üç yıl içerisinde bizzat
yaşadık. Belki kırk yıla sığacak siyasal gelişmeler silsilesini kısa bir dönemde tecrübe ettik. Halk isyanı da gördük, iktidar kapışmasının taraflarının birbirlerine yönelttiği darbe girişimlerini, yargı operasyonlarını, tasfiye çabalarını ve olağan üstü hali de.
Egemenler arası her çekişmede halkın, gençliğin bir adım daha siyaset sahnesi dışına atılma çabasına maruz kaldık. Sokağı bir kürsü haline getirdik. Ama ne kadar örgütlüysek o kadar çok sokaklarda etkili olduk. Ne kadar sokakta olduysak o kadar yeni deneyimler yarattık. Her deneyimimiz ise düşlediğimiz dünyanın izlerini taşıyordu ve hala taşımakta.
Bırakalım eski düzenin, çürümüş düzenin temsilcilerinin iktidar kapışmasında üzerimizde yarattıkları korkunun esiri olmayalım. Manipülasyona kapılmayalım. Fikrimizi de zikrimizi de güçlendirecek alanları yaratalım. Yeni dünyanın tohumları atılmayı bekliyor. Ve o tohumları sulayacak yan yana gelmiş insanlara ihtiyaç her zamankinden daha çok.
*Kolektif Yürütme Kurulu Üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.