HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş dokunulmazlıklara değinerek “Tek bir arkadaşımız kendi ayağıyla ifade vermeye gitmeyecek. Tereyağından kıl çeker gibi olmayacak” dedi
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada dokunulmazlıklara değinerek “Tek bir arkadaşımız kendi ayağıyla ifade vermeye gitmeyecek. Öyle kolay olmayacak, tereyağından kıl çeker gibi olmayacak” dedi. Demirtaş’ın bir gündemi de 1 Mayıs’tı. Demirtaş, iktidarın Taksim’i yasaklama tavrı için ise “1 milyon kişi çıkıp hükümeti eleştirecekler diye panik halindeler” ifadelerini kullandı
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalarda dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili, “Tek bir arkadaşımız kendi ayağıyla ifade vermeye gitmeyecek. Öyle kolay olmayacak, tereyağından kıl çeker gibi olmayacak” dedi.
“Amaç HDP’yi yargı önüne çıkarıp linç etmek”
Demirtaş’ın konuşmasında yaptığı vurgular şöyle;
Dokunulmazlık haftaya tartışılacak. Biz dokunulmazlık zırhını arkasına sığınmış bir grup değiliz. Milletvekilleri kürsüde yaptıkları konuşmalar dışında dokunulmazlığa sahip olmasın. Milletvekilinin elindeki tek güç konuşmasıdır. Bundan dolayı soruşturma açılmasın bunun dışındaki bütün suçlar dokunulmazlığa açılsın.
Hırsızlık mı yaptık, biz yapmadık ama yapanlar var hemen soruşturma açılsın. Bir milletvekili birini dövse dokunulmazlığı var senle ne farkımız var. Sana soruşturmaya açılıyorsa bana da açılsın. Biz bundan korkmuyoruz. Milletvekili Yargıtay’da yargılansın diyoruz. Türkiye gibi yargının bağımsız olmadığı bir ülkede suiistimal olmasın diye diyoruz.
HDP’nin teklifi bu, şu gün getirsinler bütün grubumuz evet diyeceğiz. AKP’nin teklifi tam bir kurnazlık. Mevcut dosyalarla tek bir tartışma yapılmadan, tamamı kaldırılacak. HDP için kaldırılacağı da açık. Bunu şevkle de söylüyorlar. Amaç HDP’yi yargı önüne çıkarıp linç etmek.
“Kılıçdaroğlu, AKP’nin tuzağını iyi görmeli”
Ülkenin Cumhurbaşkanı açık bir şekilde topluma yalan söyleyerek, algı oluşturdular. Uyduruk iki gazetenin yalanından başka ortada bir şey yok. İspatlayın dedik ispatlamadılar. Hem saraydaki zata hem de stajyerine söylüyoruz. Biz dokunulmazlık zırhının arkasına sığınarak, siyaset yapan bir parti değiliz.
Bakanlarla ilgili ‘hayır’ oyu verenler, bugün bizi yargı önüne atıp, linç etmek istiyorlar. Biz mevzuyu çok abartacak değiliz. Bu günaha ortak olmak isteyen herkes parmak kaldırır. Siyasi fatura bu parmağı kaldıran olacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun bu tuzağı iyi görmesi gerekir. CHP’nin de bizim de teklifimiz var. Yarın AKP dokunulmazlıkları kaldırdı demeyecekler CHP kaldırdı diyecekler. Hırsızlar, tecavüzcüler itibar sahibi olacak, biz linç edileceğiz.
“Seçeneksiz değiliz”
Tek bir arkadaşımız kendi ayağıyla ifade vermeye gitmeyecek. Öyle kolay olmayacak, tereyağından kıl çeker gibi olmayacak. Bu grup ömrünün yarısını cezaevinde geçirdi, siz mezarlığın yanından geçerken korkudan türkü söyleyen tiplersiniz. Siz ısrarla hayır diyecekseniz. Bizim de bu adıma karşı atacağımız bir adım vardır.
Tüm seçenekler masada. Bizi buraya gönderenler insanlarımız korkmasın. Bize oy veren destek sunmuş, herkes korkacak bir şey yok, paniğe gerek. Başımıza ne getirirlerse getirsinler barış yolundan demokratik siyasetten vazgeçmeyeceğiz. Parlamento onların ama biz de seçeneksiz değiliz.
“Şiddeti tırmandıran AKP ve MHP’dir”
Burada amaç terörle mücadele değil. Şiddeti tırmandıran AKP ve MHP’dir. Bizim yüzümüzden dağa çıkan yok. PKK’yi var eden büyüten, dağa çıkaran siz ama sorumlusu biz. Bir cesur savcı çıksa şu çakma milliyetçi stajyere soruşturma açsa.
10 Ekim’deki Ankara’daki katliamdan haberleri olduğu ortaya çıktı. İstihbarat raporu ortaya çıktı. 10 Ekim’den sonra bu işler devletin bilgisi dışında olmaz dedim ama bana ‘vatan haini’ dediniz. Var mı cesur bir savcı bunlara soruşturma açacak.
Biz bir mitingde konuşuyoruz, Ankara’ya gelmeden fezleke gelecek. Biz öyle tıpış tıpış gidip AKP’nin hukuk komisyonlarında yargılanmayız. Adaletin kestiği parmak acımaz derler, ama burada adalet yok ki. Yapılacak oylama HDP’nin dokunulmazlığının kaldırıp, kaldırılmayacağı oylama değil, başkanlığa ‘evet’ ya da ‘hayır’ oyudur. Bugün zulme de başkanlığa da hayır diyoruz.
“Taksim’i yasaklamasa 1 milyon kişi hükümeti eleştirir”
Demirtaş konuşmasında 1 Mayıs’a da değindi. Numan Kurtulmuş’un 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına izin verilmeyeceğini açıkladığı ilerici emek ve meslek örgütlerinin ve sosyalistlerin ise Taksim çağrısı yaptığı koşullarda Demirtaş’ın da gündemi Taksim’di. Demirtaş “1 Mayıs’ta Taksimi yasaklamasa 1 milyon kişi çıkacak hükümeti eleştirecek. Panik bundandır” dedi.
Demirtaş şunları söyledi;
Burada anlattığımız sorunları Taksim’de sendika temsilcileri 1 milyon kişiye, bütün dünyaya anlatacaklar. Bu yüzden Taksim yasak. Toplum bütün bu gerçekleri duymasın diye yasak.
“İşçi hareketinin biteceği yerde demokrasi biter. Bitirmek istedikleri hepimizin geleceğidir. Bu yüzden herkes 1 Mayıs’ta Taksim’de olmalıdır. Nerede bir alan varsa o alanı doldurup, emekçinin sesini yükseltmemiz lazım.
“Taksim’de gerçekleşen bütün siyasi olaylar Taksim’den vazgeçmemizi gerektirmez ama nerede alanlar varsa orası doldurulmalıdır. Bu tarihi dönemde tartışmayı Taksim oldu mu olmadı tartışmasına indirgemek lazım. Meydanlar inlemedikçe, işçi yumruğunu alana vurmadıkça bu işler düzelmez. Ses gür çıkmalı ki parlamentoda sizlerle olan milletvekilleri iktidarın bu zulmünü durdursunlar.
“Türkiye, Çin’den daha beter bir ülkeye dönüşebilir”
Bizim dokunulmazlığımızı da konuşacağız ama işçinin dokunulmazlığını kaldıran bu yasa daha ciddi mevzudur. Şimdi, tabii ki Türkiye’de basın özgürlüğü, medya özgürlüğü, yurttaşların haber alma hakkıyla ilgili tarihimizin en karanlık dönemlerden birini yaşadığımız için duyurma şansımız da pek yok. Çünkü muhalefetin sesini ulaştırmaya çalışan her basın mensubu, kuruluşu tehdit altındadır. Sıra bekleyen modern kölelik yasasından toplumun genelinin haberi yok. Neden işçilerin yürüyüş yapmaları engelleniyor? Sendikaların faaliyetlerine engelleme getirilmeye çalışılıyor. Onlar da var olan tehlikeyi işçiye, emekçiye anlatamasın diye. Bir oldu bittiyle bu yasalar parlamentodan çıksın istiyorlar. Bütün bunlar içinde bunları konuşamazsak bir müddet sonra Türkiye, Çin’den daha beter bir ülkeye dönüşebilir. İşsizlik oranı çok yüksek, resmi 10-11’lerde ama gerçek işsizlik 25’lere dayanmış durumda. Böyle bir ortamda zaten sendikasızlaştırma, işçiyi kendi hakkını aramadan aciz bırakma çalışmaları bu kadar etkiliyken, bir de şu yasalar çıkarsa biz artık köle ülkesi olacağız.
Saray’daki zat çıkınca…
Soma’da da istihdam yaratılar. Resmi olarak maaşı olan, işsiz kategorisinde değerlendirilmeyecek emekçilerdi… Orada dikkat ederseniz, dayıbaşı diye bir sistem vardı. Çok tartışıldı. Dayıbaşı. Yani Çukurova’da çavuş denen, bir grup işçiyi patrona kiralayarak gelir elde eden dayıbaşılar var. Şimdi dayıbaşı sistemini kanuni olarak işçi kiralama şirketlerine vermek istiyorlar. Yani dayıbaşı kravat takacak.
Beni affetsinler, bir mal gibi kiraya verilecekler. Otomobil gibi, bisiklet gibi… 1 yıllığına değil ama, 6 aylığına, 5 aylığına, 1 günlüğüne kiraya verilecek. Sizi kiralayanın fabrikasında, tarlasında çalışacaksınız. Sizin patronunuz değil, hiçbir sorumluluğu yok. İşyerinizde başınıza bir kaza gelse sorumlu değil. Kıdem tazminatınız hiç edilmiş durumda. Maaşınız mı ödenmedi, muhatabınız kiralayan şirket… Beğenmediniz mi, patrona, yani sizi kiralayan şirkete itirazınız mı var? Hemen aynı gün kapının önündesiniz. Siz orada kadrolu değilsiniz. İtiraz mı edeceksiniz? Dışarıda 6 milyon işsiz var.
Modern kıyafetli dayıbaşılar dediğimiz para basmaya başlayacak. Halihazırda kuruldular. Birçoğu da bakanlığa yakın. Ellerini ovuşturuyorlar. Şu yasa çıksa da para bassak diye. Bunlar büyük sermaye sahiplerine, “Gel kardeşim, gel, burada köle var” çığırtkanlığından başka bir şey değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bedava, gelin bunları çalıştırın çağrısıdır. Ekonomiyi balon olarak şişirip kendini kurtarma telaşıdır. Evet, üretim ve hizmet alanına yeni işgücü katılacak ama pek çok kişi işsiz kalacak.
Güvenlik tedbiri yok, geçici işçi. 1 aylığına orada, 3 aylığına orada. Uzmanı değil, işveren kendini patron olarak görmediği için tedbir de almıyor. İş cinayetlerinde iki katına kadar artış gözlemlenmiş, ücretlerde düşüş gözlemlenmiş. Hollanda’da da, Almanya’da da, Fransa’da da benzer şeyler olmuş. Sendikaya üye olamazlar. Başlarına bir şey gelse, kime dava açacakları bile muğlaktır. Ortada bir işveren sorumluluğu diye bir şey yok. Bir devlet, hükümet niye vardır? Mevzu para babalarını beslemek, kendinize küçük bir devlet kurun, rant devleti mi, hırsız devleti mi kuracaksanız kurun. Bizden, milletimizden, devletimizden ne istiyorsunuz, burası işçi, emekçi devletidir.
O devlet veya hükümet, halkın hükümeti olabilir mi? Devletin ve onu yöneten hükümetlerin işi onu tabana yayabilmektir. Burada yapılması gereken, özellikle işkurlar üzerinden tek bir işsiz kalmayana kadar, herkes kadrolu çalışana kadar hükümetin elini taşın altına koymasıdır. Burada kâr payları düşer, düşsün. Üretimle karşılayacaksın. Ülkenin bu kadar imkanını doğru değerlendirme, işçi emekçi güçlenmesin, sermaye güçlensin diyerek sadece sağ politikalarla şunları yaparsan ortaya çıkacak tablo bugünkü Türkiye tablosudur. Bu kadar haksızlık, zulüm, adaletsizlik varken işçilerin sesi niye çıkmaz? Basından bunu duyamazsınız. Bunu dile getiren sendikalara legal görünümler altında illegal kurumlar olarak baskın yapılıyor.
Birazdan Saray’daki zat konuşmaya başlar, 35 kanal aynı anda muhtarların coşkusunu yayınlar ama işçilerin sorunlarını yayınlamazlar. O yüzden akademisyenler içeridedir, Ayşe öğretmenin barış çağrısı telaşla karşılanmıştır, bir futbolcu bir futbol takımı dövme nedeniyle, barış çağrısı nedeniyle terörist ilan edilmiştir.
Kriter budur, AKP’li mi, değil mi? AKP’li değilse, ideolojisinin önemi yok. Devlet diyor ki, “Senin kıdem tazminatını her yıl keseceğim ve bir fonda toplayacağım, gerekirse veririm.” Hırsızlığın daniskası, büyüğü burada dönüyor. İşsizlik fonu. Nerede bu paralar? Bilen yok. Kıdem tazminatı işçiye verilen hediye değil. Maaşının bir kısmıdır. O ay cebine koymuyor, bir yerde biriktiriyor. Senin kendine ait paran. Fonda tutacakmış. Her istediğinde de alamazsın.
Kaynak: Yüksekovahaber, T24