‘’Bizi F Tiplerine atabilirsiniz, hatta işkence de yaparsınız ama 10 tabur askerde getirseniz bu beyinleri teslim alamazsın’’ Bu söz Kobane’de cihatçı çeteler ile savaşırken karanfilleşen hücre arkadaşım Coşkun İnce’nin,hücre saldırısında hapishane müdürünün yüzünün kızarmasına neden olan sözdür. Bugün tecrit politikaları ve 15 yıl önce yürürlüğe giren F tipi hapishanelerin işlevselliğinin örgütlü iradeler karşısında nasıl yenildiğini […]
‘’Bizi F Tiplerine atabilirsiniz, hatta işkence de yaparsınız ama 10 tabur askerde getirseniz bu beyinleri teslim alamazsın’’
Bu söz Kobane’de cihatçı çeteler ile savaşırken karanfilleşen hücre arkadaşım Coşkun İnce’nin,hücre saldırısında hapishane müdürünün yüzünün kızarmasına neden olan sözdür. Bugün tecrit politikaları ve 15 yıl önce yürürlüğe giren F tipi hapishanelerin işlevselliğinin örgütlü iradeler karşısında nasıl yenildiğini gösteriyor.Tam 15 yıl önce,19 Aralık günü Türkiye tarihinde gerçekleştirilen hapishaneler katliamlarının en büyüğüne tanık olduk. Egemenler tarafından, siyasi tutsaklar üzerine getirilmek istenen tecrit uygulamalarına karşı direnen tutsaklar, Hayata Dönüş adı ile düzenlenen saldırılarla katledildiler, sakat bırakıldılar.Aradan geçen 15 yılın ardından bugün bu projenin amacını,F Tiplerinde yaşanan hak ihlallerini ve tutsakların yaşadıklarını hatırlayalım.
Peki, neydi devletin dayattığı F Tipleri:
F Tipleri, egemen güçler tarafınca, tutsakların tecrit ile iradelerini teslim alıp düşüşncelerinden arındırmak için uygulamaya çalıştığı insanlık onurunu hiçe sayan projedir.Bu proje 2 tip hücre sistemine dayanmaktadır.
“Tecrit, insanı yalnızlaştırmanın ve çürütmenin aracıdır…’’
1-Tekli tecrit hücresi: Bu hücreler yaklaşık 11 m²’ alandan oluşmaktadır ve tek kişiliktir. Hücre içerisinde yalnızca 1 plastik masa, ufak yatak ve paslanmış eski bir dolap bulunur. Bu hücreler de banyo ise hücre içerisindedir ve tuvalet ihtiyacını orada giderirken bulaşıklarını da aynı yer de yıkarsın.Hücre tipi tecritlerin amacı,tutsağın insanlardan izole edilerek, kontrol altına alınması ve düşüncelerinden arındırılmasıdır.
2-F Tipi tecrit hücresi: Bu tarz hücreler ise 2 kattan oluşmaktadır 25m2. Üst kat yatakhane, alt kat ise oturma düzeni ve mutfak gibi oluşturulmuş ve birçok eşya betona gömülü şekildedir. Bu hücrelerde 3 tutsak bir arada kalırlar ve havalandırmaların açılıp kapatılma saatleri yaz-kış uygulamasına göre idare
tarafından belirlenir. Hücre tavanı, tabut kapağı şeklinde ve hücrelerin dizilişi F harfine göre dizayn edilmiştir.
F Tiplerinin tahribatı
Hücrelerde yaşanan tecrit, psikolojik işkence yöntemi olduğu için çeşitli sağlık sorunlarına da neden oluyor. Tutuklu ve hükümlülerin birçoğunda gözlerde bozukluk, dengeyi sağlayamama, aşırı unutkanlık, konuşma yetisinin kaybı, dalgınlık, ağız ve vücutta yaralar, ödem, kireçlenme, gibi fiziksel rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Tecrit ve izole, psikolojik rahatsızlıkları da beraberinde getirdiği görülüyor. Güvensizlik, aşırı şüphecilik, paranoya, halüsinasyon ve sıkça intihar eğilimleri tecrit edilme sonucu birey de görülebiliyor.
F Tiplerine geçişin nedenleri
Türkiye de genel olarak hapishanelerde koğuş sistemi kullanılmaktaydı ve devrimci tutsaklar direnişleri sonucu koğuş sisteminde birçok kazanım elde etmişlerdi. Koğuş sisteminde tutsaklar davalarına göre hep birlikte kalır kolektif biçimde düşündükleri gibi yaşarlardı. Koğuş sisteminin kaldırılıp yerine F Tiplerinin getirilmek istenmesinin en büyük nedenlerinden birisi tutsakların bir arada kaldıkları koğuşlarda oluşturdukları dayanışma ve komünal yaşamın önüne geçilerek tutsakları birbirinden ayırarak dirençlerinin kırılması temel hedefti. Oligarşinin değimiyle ‘’Koğuş sistemi, tutuklular için okul gibiydi’’ ve korkuları buydu. Çünkü devrimciler, taşıdıkları misyon gereğince yaşamın her alanında, her durumunda devrimi hedefledikleri gibi zindanları da eğitim ve üretkenliklerini pekiştirebilecek okullara çevirmişlerdi. Egemenlerin asıl amaçları ise bu okulları, demir parmaklık arasında kurulan başka bir hayatı yok etmekti.
Bakan Türk: Cezaevleri F Tipi olacak
1999 yılında dönemin Adalet Bakanı DSP’li Hikmet Sami Türk o dönem F Tipi hapishanelerini yeniden gündeme getirdi. Tutsaklar kesinlikle teslim olmayacaklarını ve F Tipi hapishanelere gitmeyeceklerini açıkladılar ve ellerindeki tek silahları olan bedenlerini ölüme yatırarak direnişe geçtiler.
Açlığın yürüyüşü başlıyor
F Tipi hapishanelerin uygulamaya geçeceği belli olduktan sonra 20 Ekim 2000’de başlayan Açlık Grevleri 19 Kasım 2000’de Ölüm Orucuna çevirildi.20 Ekim 2000’de başlayan direniş 21 Ocak 2007’de sonlanmasıyla tarihteki en uzun soluklu Ö.O direnişi olmuştur. Hapishanelerde sürmekte olan Ö.O direnişini bitirmek için düzenlenen Hayata Dönüş operasyonunda onlarca devrimci tutsak katledilmiştir. Böylece 2000 Ö.O direnişi, dünya da eşi benzerine zor rastlanır bir sürecin adı olmuştur. Bu zorlu süreci, bedeni ölüme yatırmayı, vicdana seslenen türden değil, politik bir eylem biçimi olarak ele almak gerekir.
F Tipleri için medya siperde
Tutsak yakınlarının ve demokratik kurumların yapmış oldukları tecrit karşıtı eylemlere saldırılar, gözaltılar olurken görmezden gelen medya da F Tiplerini öven haberler, yayınlar sıkça yer aldı. Adalet Bakanlığı’nın Kandıra F Tipi ’ne düzenlemiş olduğu sefere katılıp da hücrelerde ki masaların üzerinde çiçekleri gören yazarlar, bu hapishaneleri anlata anlata bitiremediler. Beş yıldızlı oteli andırdığını söyleyen kimi yazarlara göre tutsaklar tek kişilik ya da üç kişilik hücrelerde rahat rahat uyuyacaklardı!
” F Tipi cezaevleri 5 yıldızlı otel gibi”. (Tuncay Özkan)
Günümüzde F Tipleri
Bugün F tipi hapishanelerinde tecritin en ağır koşulları yaşanmaktadır.Yüzlerce hasta tutsak tedavisi engellendiği için tecrit altında ölümü beklemekte.Hapishane idareleri tarafından tutsakların en temel hakları keyfi olarak gaspedilmekte,savunma hakları da ellerinden alınmaktadır.Tutsakların tecrit koşullarında yaşadıkları psikolojik ve keyfi saldırıları;keyfi disiplin cezaları,soruşturmalar,araç yok bahaneleri ile mahkemelerine götürülmeme,görüş-telefon-mektup yasakları,savunma ve tedavi haklarının gaspı olarak sıralayabiliriz.
Fiziki saldırıları ise;hücrelerde arama bahanesi ile tutsaklara saldırı,keyfi olarak tekli hücre cezaları,kitlesel sürgünler,muhbirlik dayatmaları,idarenin keyfi emrini yerine getirmediğin taktirde gardiyanlar arasından seçilerek yalnızca fiziki işkence için oluşturulmuş timlerin saldırısı,süngerli oda denilen işkencehaneye kapatılarak sistematik olarak saldırılar olarak sıralayabiliriz.
İnancın sınandığı zor mekânlar: Hücreler
Sonuç olarak 19 Aralık günü devlet bir kere daha dediğini yaptı ve kara bir tarihe daha imza attı. Kimyasal silahları ile yaktı, diri diri ateşe verdi. Tüm şiddetine, tutsaklar üzerine yürüttüğü saldırılarına rağmen teslim alamadı. F Tiplerine götürülen devrimci tutsaklar, direnişlerine orada da devam ettiler ve dün koğuş sisteminde olduğu gibi bugün de F Tipi hücrelerini bir okula dönüştürmeye, türlü zor koşullara, tecrite rağmen yaratıcılıklarıyla ‘başka bir hayat’ı orada da örmeye devam ediyorlar.
Ben de o okullardan birinden mezun olan bir öğrenci olarak,19 Aralık 2000 ve Ölüm Orucu direnişi şehitlerini saygıyla anıyorum.
Ne insan hücreye sığabilir, ne de hücre o kadar büyüyebilir!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.