Koalisyon çok parçalı bir sosyal/sınıfsal yapının siyasal temsil durumundan başka bir şey değildir ve bu anlamıyla şu veya bu sınıfın, siyasal aktörün tercihini değil bir durumu ifade eder Haziran seçimlerinin sonucu 13 yıl sonra ülkeyi koalisyon sorunuyla baş başa bıraktı. AKP iktidarının 13 yıldır sürdürdüğü tek parti iktidarı sona ermiş oldu. Bunun anlamı nedir? Kuşkusuz […]
Koalisyon çok parçalı bir sosyal/sınıfsal yapının siyasal temsil durumundan başka bir şey değildir ve bu anlamıyla şu veya bu sınıfın, siyasal aktörün tercihini değil bir durumu ifade eder
Haziran seçimlerinin sonucu 13 yıl sonra ülkeyi koalisyon sorunuyla baş başa bıraktı. AKP iktidarının 13 yıldır sürdürdüğü tek parti iktidarı sona ermiş oldu. Bunun anlamı nedir? Kuşkusuz bu olgu henüz çok yeni ve biraz zaman geçtiğinde daha sağlıklı tartışma imkanı olacaktır.
Seçim sonucu işbaşına gelen hükümetler seçim öncesi süreçte toplumun temel dinamiklerinin ve/veya sınıfsal ilişkilerin siyasal temsili olarak ortaya çıkar. Tek parti iktidarı esas olarak ya egemen sınıfların blok olarak davrandığı ve/veya toplumsal dinamiklerden birinin diğerine/diğerlerine baskın çıktığı bir denklemde baskın olan dinamiğin üzerinde yükselen ya da toplumsal dinamikler arasındaki yönelimlerin uçlara savrulmadığı bir konjonktürde egemen sınıfların temel taleplerinin temsilcisi rolüne soyunan ve toplumsal dinamiklerin ortak kümede toplanmış taleplerinin sözcüsü olarak davranabilen bir parti eliyle kurulabilir. AKP 2002’de bunu önemli ölçüde başardı ve biraz da MHP’nin baraj altında kalmasının yarattığı fırsatla güçlü bir iktidar elde etmeyi başardı.
Koalisyonlarla geçen 20 yıl
Yaşanan 13 yıllık süreden sonra sermaye grupları arasındaki yarılma, emperyalist güçlerin tercihlerindeki değişim, anti demokratik uygulamaların artması, dinci siyasetin giderek baskın haline gelmesi, Kürt sorunundaki çözümsüzlük şu ya da bu ölçüde seçim sonuçlarına yansıdı.
70 yıllık çok partili hayatımızın 20 yıla yakın zamanı koalisyon hükümetleriyle geçti. Koalisyon hükümetleri toplumsal dinamiklerin ve sınıfsal ilişkilerin parçalandığı durumlarda bütün bu parçalanmışlığı bir arada tutma ve yönetme ihtiyacı olarak ortaya çıkıyor. Koalisyon hükümetlerini gördüğümüz 1970’li ve 1990’lı yıllar toplumsal çalkantının en yoğun olduğu yıllardı. Birincisinde yoksul halk kitlelerinin devrimci mücadele saflarına hızla katıldığı ve egemen sınıfların buna iç savaş stratejisiyle cevap verdiği bir dönemi ifade eder. 1990’lı yıllar ise Kürt sorununun basit bir tepki olmadığının anlaşıldığı ve Kürt siyasal hareketinin bütün siyasal sistemi, toplumu derinden sarstığı, devletin buna kirli savaş stratejisiyle cevap verdiği ve bu duruma bir de yükselişe geçen İslami hareketin Türkiye’de de Refah Partisi ile siyasal ve toplumsal hayata kendi damgasını vurduğu bir dönem olarak yaşandı.
Koalisyonu nasıl bilirsiniz?
Haziran seçimleri sonrası yaşanan koalisyon tartışmalarında öne çıkan “koalisyon iyidir veya kötüdür” değerlendirmeleri bu bağlamda anlaşılacağı üzere anlamsız tartışmalardır. Zira koalisyon çok parçalı bir sosyal/sınıfsal yapının siyasal temsil durumundan başka bir şey değildir ve bu anlamıyla şu veya bu sınıfın, siyasal aktörün tercihini değil bir durumu ifade eder.
Eğer bu parçalardan biri kısa sürede kendi pozisyonunu diğerlerine galebe çalacak hale getirme imkânına sahipse yeniden bir seçimi zorlayabilir ancak koalisyonu yaratan parçalanma kalıcı özellikler taşıyorsa egemen sınıflar bu parçalı durumun mümkün olan en iyi biçimde yönetilebilmesi için koalisyon hükümetlerinin kurulmasını tercih ederler. Kuşkusuz bunu yaparken her zamanki gibi kendi çıkarlarını toplumun çıkarı gibi gösterme kabiliyetlerini sonuna kadar göstereceklerdir. İstikrar, toplumsal barış vb. söylemler bu hegemonyanın kurulmasının anahtar kavramları olarak her zamanki yerini alır.
Bu anlamıyla ülkemizde yaşanan temel parçalanma etnik ve dinsel/mezhepsel özellikler taşıyor. Bu seçim sürecinde AKP’nin Sünni/Türk kesimlerin dışındaki Alevi, Kürt ve diğer etnik kimliklerin partisi olmak gibi bir derdi olmadığı sonucu çıktı. CHP cumhuriyetin kazanımlarını korumak isteyen ve Alevi yurttaşların kendini koruma güdüsünün siyasal temsilcisi olarak yerini korudu. HDP Kürt oylarının büyük çoğunluğunu alarak bir taraftan “Kürt partisi” kimliğini perçinledi diğer taraftan Türkiyelileşme çabasının sonucu olarak aldığı çok kıymetli %2-3 oyla bu yöndeki yönelimini güçlü olarak ifade etti. MHP ise bildiğimiz gibi!…
Şimdi sistemin sahibi olan uluslararası emperyalist çevreler, sermaye sınıfı ve devlet aygıtı bu tablonun sistemi yönetilemez hale getirmemesi için bir siyasal yönetim oluşturmak zorunda. Bu nedenle siyasi partileri koalisyon hükümeti kurmak için zorluyorlar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.