Türkiye ve Ortadoğu’da zaten hiç oturmamış olan taşlar yerinden oynamış durumda. Mevcut durumu sürdürmek olanaksızlaşmıştır. Irak’ın yeni devletlere ayrılması tartışmasızken, Suriye’nin eski Suriye olmayacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Etnik ve mezhepsel anlamda bölge ülkelerinden çok da farklı olmayan Türkiye’nin bu gelişmelerden etkilenmemesi düşünülemez. Doksan küsur yıllık Kemalist statükonun devam edeceğini savunmak ve beklemek safdillik olur. Tam […]
Türkiye ve Ortadoğu’da zaten hiç oturmamış olan taşlar yerinden oynamış durumda. Mevcut durumu sürdürmek olanaksızlaşmıştır. Irak’ın yeni devletlere ayrılması tartışmasızken, Suriye’nin eski Suriye olmayacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Etnik ve mezhepsel anlamda bölge ülkelerinden çok da farklı olmayan Türkiye’nin bu gelişmelerden etkilenmemesi düşünülemez. Doksan küsur yıllık Kemalist statükonun devam edeceğini savunmak ve beklemek safdillik olur.
Tam da bu dönemde aydın tavrı önemlidir. Aydın olmak kaçınılmaz toplumsal değişimleri görebilmek, günlük politikayı iyi okumak ve gidişatı toplumların demokratik birliği yönünde örgütlemektir.
Mezopotamya’nın bu yeniden alt üst oluş sürecine Türkiye penceresinden baktığımız zaman daha çok Kürt, Alevi ve emekçi halk olmak üzere üç boyutlu bir görüntü karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal Kürt muhalefeti, Türkiye tarihinde, mücadelesinin en üst noktasındadır ve tekçi devlet iktidarını inatçı ve kararlı direnişi, güçlü örgütlülüğüyle ciddi anlamda köşeye sıkıştırmış durumdadır.
Bölgenin dinsel ve mezhepsel karmaşası da Alevileri pür dikkat “dur bakalım ne olacak” babında olayları izlemeye sevk etmiştir. Politik kararsızlık ve zayıf örgütlü yapıları ile Aleviler’in eli oldukça zayıf gözükmektedir. Şeriatçı IŞİD çetelerinin faaliyetlerine, Türkiye’de aynı kafaya sahip AKP iktidarı da eklenince Aleviler’in kaygısı haklı olarak artmaktadır. Tarih boyunca yapılan Alevi katliamlarının bir yenisinin tekrarlanması her an gündemdedir.
Öte yandan Türkiye’de emek sömürüsü işçi katliamları boyutunda artarak devam etmekte. Soma’dan Şırnak’a madenci katliamları, 15-16 saati bulan fabrika mesaileri, tarım işçileri, inşaat işçilerinin yaşam koşulları ve aldıkları komik ücretler vs. ülkeyi sermaye açısından ucuz iş cennetine çevirmiştir.
Meydanlarda haykırdığımız gibi kurtuluşun tek başına olmayacağı kesin. Artık bölgeyle birlikte Türkiye de tarihsel bir dönüm noktasındadır. Bu dönemde gösterilecek olan tavır da tarihsel olacaktır. Taşların yeniden dizilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır. Bu günden tezi yok egemen devlet ideolojisinin bize verdiği Kürt, Türk, Alevi düşmanlığı paradigması yıkılmazsa kaybeden gene bu halklar olacaktır. Tam da bu dönemde Demokratik Kürt Siyasetinin HDP ile Türkiye’nin ezilen halklarına açılma çabası asla geri çevrilmemesi gereken bir dost elidir. Bazı sosyalist çevrelerin “Kürt kuyrukçuluğu” endişesinden sıyrılması gerekir. Çünkü Kürt ulusal mücadelesi kendini öncül çözüm bekleyen sorun olarak dayatmış ve bunu yadsımak imkânsızdır. Yadsıdığımız zaman geçmişte ÖDP’nin şimdide TKP’nin yaşadığı ayrışmalar kaçınılmaz olacaktır. Çünkü koca bir dinamik karşısında kayıtsız kalarak siyaset arenasında kendinizi var edemezsiniz. Gerçek aydın tavrı bu dinamiğin yanında ve kol kola olarak O’nu bütün halkların kurtuluş reçetesi olan sosyalist mecrada ilerletmek olmalıdır.
* İsmail Sağlam
Eğitim Sen Tokat Şube Üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.