1- Farklı toplumsal ve politik güçlerin ortaklaşarak bir “Çatı” örgütü olarak kurdukları Halkların Demokratik Kongresi(HDK), Kongre/Meclis yapısını taşıyan ve ona uygun biçime bürünen bir örgütlenme. HDK, bu coğrafyada yaşayan bütün halkların, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin çıkarlarını savunmakta ve doğanın yıkımına karşı çıkmakta ortaklaşan, ama farklı yapı ve yönelimlere sahip (komünist, anti-kapitalist, devrimci demokrat ya […]
1- Farklı toplumsal ve politik güçlerin ortaklaşarak bir “Çatı” örgütü olarak kurdukları Halkların Demokratik Kongresi(HDK), Kongre/Meclis yapısını taşıyan ve ona uygun biçime bürünen bir örgütlenme.
HDK, bu coğrafyada yaşayan bütün halkların, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin çıkarlarını savunmakta ve doğanın yıkımına karşı çıkmakta ortaklaşan, ama farklı yapı ve yönelimlere sahip (komünist, anti-kapitalist, devrimci demokrat ya da “radikal demokrat” veya demokratik) politik güçleri kapsayabilecek bir esneklik ve yayılım kapasitesine sahip.
HDK, toplumsal yaşamın günümüzde sürekli hızlanan akışına-temposuna, toplumun sürekli zenginleşen-farklılaşan ve aynı zamanda parçalanan yapılanışına uyum sağlayarak; bu hızı, zenginliği, farklılığı ve parçalanmayı uygun bir esneklikte ve kapsayıcı bir zeminde toplamayı, ortaklaşılabilen bir asgari hedefe ya da hedeflere doğru harekete geçirmeyi hedefleyen bir örgütlenme.
HDK, içinde yaşadığımız özel tarihsel dönemin ortaya çıkardığı özgün bir örgütlenme. Böylesi geniş bir alana yayılmış ve farklı toplumsal ve politik güçlerin ortaklaşabilmesinin somut-tarihsel sebepleri var. O sebepler iki ana noktadan ivmeleniyor.
İlkin, çok bileşenli/multi bir krizin içinde çırpınırken kendisiyle birlikte tüm insanlığı da sürekli bir kriz ortamına ve yüksek gerilime sokan, bir kaotik durumu ciddi bir olasılık haline yükselten ve hatta yeryüzündeki canlı yaşamı yok oluş tehlikesine doğru sürükleyen kapitalizmin güncel durumunun, birbirinden farklı birçok gücü “Yaşamı Savunma” temelinde kendi karşısında ortaklaşmaya zorlamasını vurgulamalıyız.
İkinci olarak, ortak coğrafyamızda somut bir olgu olan despotik devlet geleneğinin kapitalizm koşullarında yapı ve biçim değiştirerek de olsa hala kendisini sürdüren güncel yapısının, toplumsal ve politik yaşamımızda yarattığı derin sorunların bir kalıcı çözüm için herkesi ortaklaşmaya ve tarihsel bir hamle yapmaya zorlamasını vurgulayabiliriz.
Bu iki ana somut-tarihsel gerçeklikten ivmelenen ve birçok biçime giren sorunlar, günümüze özgü ittifakları ve ortaklaşmaları dayatıyor.
Ancak, açıktır ki, böylesi bir somut durumun oluşması, ortaklaşanların arkasındaki farklı toplumsal gerçeklikleri, bunların kimi zaman birbiriyle çelişen farklı çıkarlarını ve bağlı olarak oluşan farklı politik yapı ve yönelimler gerçekliğini ortadan kaldırmıyor.
İşte, HDK’nın Kongre/Meclis biçimindeki kapsayıcı ve esnek yapılanması bu farklı çıkar ve duruşların ortaklaşabilmesi için uygun bir ortam yaratıyor.
HDP ise, içine girdiğimiz seçim döneminin özgün ihtiyaçlarını karşılamak, mevcut yasal mevzuata çarpmadan seçimler döneminde HDK’da toplanan güçlerin sesini en güçlü biçimde seslendirebilmek ve sistemin-rejimin parlamentosunda en fazla milletvekiliyle en güçlü yığınağı yapabilmek amacıyla, HDK zeminini esas alan bir toplumsal-politik duruşun aracı olarak kurulmuştu.
Son dönemde hızla gelişen yeni bir süreç içinde, HDP’nin öne çıktığı, hiçbir ayrım yapmadan HDK da toplanan bütün toplumsal ve politik güçlerin bir “Parti” biçimi içinde konumlanmaya oldukça emrivaki bir tarzda sürüklendiği, HDK’nın işlevsizleşme ve giderek sönümlenme tehlikesiyle karşılaştığı bir yeni durum oluştu.
HDP’nin politik kimliği de “Radikal Demokrat” olarak açıklandı.
TÖPG, oluşan bu yeni durumda, HDK’da konumlanmakta devam edecek ve HDK duruşunun hayata geçip güçlenmesi için çaba gösterecek, ancak HDP içinde yer almayacak.
2- Biz, hem HDK’nın özgün “Kongre/Meclis” biçimindeki örgütlenmesinde yer alan bütün toplumsal ve politik güçlerin, bir “Parti” biçimi içinde bir arada durmalarının doğru ve mümkün olmadığını; hem de bir Marksist hareket olarak, Marksizmi eleştirip aştığı iddiasında bulunan Post-Marksizmle ilişkili “Radikal Demokrat” bir partide bulunamayacağımızı belirtiyoruz.
TÖPG, bu tarzda yaşanan bir partileşmenin, sonuç olarak başarısız olacağı için moralsizlik üreteceğini, Kürt ulusal zemininde yer alan bütün güçleri toplamada dar ve yetersiz kalacağını, komünist ve devrimci güçlerin emek-sermaye uzlaşmaz zıtlığı üzerinden politika üretmelerini kısıtlayacağını ve sonuçta HDK’nın varlığını da tehlikeye sokacağını vurgular.
Kongre-Meclis biçiminin özgün esnekliği ve kapsayıcılığı içinde ortaklaşabilen güçler, Parti biçiminin sınırları sürekli çizilen bir yoğunluğa sahip yapısı içine sığmaz.
Sunulan “radikal demokrat” zemin ise, “Parti” biçimi içinde asgari olarak “devrimci demokrat” bir programatik zeminde konumlanabilecek olan komünist güçleri şekilsizleşmeye-kendisi olmaktan çıkmaya zorlayacaktır.
Kürt sorunu üzerinden harekete geçen bazı Kürt güçleri de, komünistlerle sahici bir parti birliği konusunda zorlanacak, bu durumdan gerekçe üreterek Özgürlük Hareketindeki emekçi hegemonyasından kaçma eğilimine girecek, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı oluşturulan Barzanici ya da farklı yapılardaki siyasal odakların beslenebileceği bir ortam oluşacaktır.
Böylesi bir parti birliği, asgari olarak devrimci-demokratik bir programatik zeminde ve Kürt özgürleşmesinin akışında yaşanacak ayrışmaların sonunda, başka koşulların da uygun olması durumunda gerçekleşebilir. Günümüzde, bu yapı ve biçimde yapılan girişimin “zorlama” bir girişim olduğunu, gerçek yaşamda karşılığının olmadığını belirtiyoruz.
3- Amed ve Gezi’de somutlaşan sömürü ve zulme direnerek isyan etme gerçekliğinin ve bu isyanların yarattığı toplumsal ve politik bilinçlenmenin tarihsel önemde olanakları ortaya çıkardığı olağanüstü bir ortamın içinde konumlandığımız ve farklı tarihsel kavşakların/yol ayrımlarının hemen önümüzde belirdiği hepimiz tarafından görülüyor olmalı.
Farklı toplumsal sınıfların ve güçlerin farklı çıkarlarının ortaklaştığı bir politik zeminin, Kongre/Meclis biçimindeki zengin ve esnek bir yapıda örgütlenmesi hayati önem taşıyor. Bu zemini dayanak yaparak ve bu zeminin tarihsel ve toplumsal meşruiyetinden güç alarak, saptanacak ortak hedefe doğru başarılı bir yürüyüş, başka bir dizi devrimci-demokratik olanağa da can verecek; kazanılacak her mevzi, başka ve daha ileri noktalardaki mevzilerin fethedilmesinin önünü açacaktır.
Kongre/Meclis’de günümüzün somut gelişmeleri içinde bir araya gelen güçler, yaşanan toplumsal ve politik krize bir somut cevap olma kapasitesiyle günümüzün acil ihtiyacı olan “Demokratik Cumhuriyet” hedefine doğru yürüyebilir. Bu yürüyüş, tarihsel ve güncel meşruiyet alanı son derece güçlü olan bir yüksek politik bir politik hamle olacaktır.
4- HDK, egemenliği altında ezdiği bütün toplumsal güçleri mevcut oligarşik-totaliter devlete ve onun hepsi aynı oligarşik-totaliter zeminden üreyip o zemini besleyen farklı biçimlerdeki rejimlerine, o rejimin günlük akışının asabiyetini oluşturmaya çalışan farklı isimlerdeki ama hepsi aynı yapının damgasını yemiş partilere karşı bir tutum alıştır.
Sadece bir karşı durma/tutum alma tepkiselliğinin ötesinde ve daha belirleyici olan yanıyla, HDK, aynı zamanda bir alternatif toplumsal ve politik alan inşa etme denemesidir.
HDK, mevcut devlet ve onun farklı rejimlerine hapsolmayan bir duruşu; işçi sınıfının, tüm emekçilerin ve ezilenlerin üstündeki oligarşik-totaliter kölelik zincirlerinin parçalanışını hedefleyen; anti-kapitalist, demokratik, radikal demokratik ve devrimci demokratik siyasal ve toplumsal güçlerin ortak çıkarları zemininde kurdukları bir yapıdır.
HDK’nın örgütlenme biçimi, ortaklaşan kurucu güçlerin kendilerini ve ortak duruşlarını, oligarşik-totaliter devlete/rejime karşı bir özgürleşme eylemi içinde sürekli yeniden üretebilmelerini sağlama esnekliğine ve yayılımına sahip.
Özgürleşme eylemi içinde sürekli yeniden ve farklılaşıp zenginleşerek ortaklaşabilen bileşenler, farklı ve alternatif bir toplumsallaşmaya yönelebilir ve HDK da, bir farklı toplum ve o topluma yürüyüşün karar organı, kongresi, meclisi düzeyine yükselebilir.
5- HDK’nın kalıcılığı, ancak, farklı çıkarlara sahip kurucu güçlerin kendilerini özgürce geliştirebildikleri bir ortam olabildiği oranda sağlanabilir.
Hangi gerekçeyle ve hangi biçimde olursa olsun bileşenlerden birinin sırf kendi toplumsal ve siyasal çıkarlarına yönelik “indirgeme” girişimi veya sırf kendisini özneleştirerek diğer bileşenleri ötekileştirip “yok sayma” girişimi; olağanüstü zengin bir “ittifak” alanı olan Kongre/Meclis’in “büyüsünü” bozar, meşruiyetini ve çekim gücünü azaltır ve kaçınılmaz olarak daralma veya dağılma sonucunu üretir.
Demokratik işleyiş, saydamlık ve alenilik, HDK’nın günlük pratiğinin temellerini oluşturur.
HDK’yı HDP ile aynılaştırma tutumu, onu giderek sadece işlevsiz ve içi boş bir teknik biçime sürükler. İki yapının birbirinden bağımsız örgütsel yapı ve işleyişe sahip olması, her ikisinin de kendisine özgü gerçek toplumsal-politik dokulara kavuşabilmesinin asgari koşuludur.
6- HDK’nın Kongre/Meclis şeklindeki örgütlenme yapısı ve biçimi, toplumsal ve politik hareketlenmenin ilerleyen süreci içinde alternatif bir halk meclisinin fiili-meşru olarak kurulmasına uygun bir zemin oluşturuyor.“Kurucu Meclis” ve “Demokratik Anayasa” yönelimleri, HDK’nın politik süreci içinde sivrilecektir.
Bütün kurucu güçlerin çıkarlarının ortaklaştığı bir “Demokratik Cumhuriyet”, diğer yönelimlerin tamamlayıcısı olarak, toplumsal gerginliğin ve uyanışın sürekli güçlendiği günümüz koşullarında bir çıkış yolu olarak hızla kendisini öne çıkaracaktır.
7- Başarılı bir HDK, Kürt Özgürlük Hareketinin bölgedeki diğer ülkelerde de uygun toplumsal ve politik güçlerle benzer biçimde ilişkilenebilmesine destek olacaktır.
En güçlü bileşeni Kürt Özgürlük Hareketi’nin bölgedeki konumlanışıyla ve özellikle Rojava zaferiyle birlikte ele alınınca, HDK’nın ileri doğru her adımı bir bölgesel halk hareketinin de önünü açacaktır.
Bölgenin devrimci ve demokratik güçlerinin ortaklaşması yönünde atılacak her ileri adım, farklı emperyalist güçler ve yerel işbirlikçileri tarafından bölgemize dayatılan “ köleleştirilerek teslim alma” ve “sermayenin talanına sınırsız biçimde açılmış bir coğrafya yaratma” amaçlı girişimlerin önünü kesecek ve halkların özgürlük hamlesini başarabilmenin koşullarını oluşturacaktır.
8- Ülkemizdeki sol ya da sosyalist birçok hareketin, Kemalizmin on yıllar süren totaliter iktidarı döneminde bir biçimde Kemalizmden etkilenerek, “ulusalcı” ya da “pozitivist” veya “totaliter laiklik” vurguları barındırdığı açık bir gerçek.
Kürt halkından uzak durma ve İslam’a “oryantalist” bakış olgularında özellikle öne çıkan bu zaaflar, günümüzde olağanüstü tehlikeli noktalara savrulma riskiyle yüklüler. Bir sivil faşist iktidar için güç oluşturup meşruiyet yaratmaya çalışan MHP’nin peşinde koşturan CHP gerçekliği ortadayken, bu güçlerin Kemalizm ya da CHP kuyrukçuluğu, eskisinden daha yıkıcı sonuçlar üretecektir.
Gezi isyanının yarattığı toplumsal canlanmaya doğru yaklaşım, sadece Amed ve Gezi’de simgeleşen halk güçlerinin toplumsal refah ve özgürlük arayışının ortaklaşarak güç dengelerini zorlayabilecek bir güç alanı-çekim merkezi yaratabilmesi açısından değil; aynı zamanda, Kemalizmin sosyalist güçler arasındaki etki alanını daraltmak ve tümüyle tasfiye etmek için de gerekiyor.
HDK’nın kendisini gerçek potansiyeline ulaşan bir güçte kurması, ancak Gezi ve Amed’in ortaklaşmasıyla gerçekleşebilir. Bu ise, bileşen iki ana toplumsal gerçekliğin sahici bir ortaklaşması, birinin diğerine indirgenmemesi ve her iki noktada toplanan farklı çıkarların özgürce kendisi olması, kendisini örgütleyebilmesi, kendi özgün çıkarlarını savunabilmesiyle gerçekleşebilir.
Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi/3 Mayıs 2014
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.