30 Mart yerel seçimleri sonuçlarına dair bir analizi zor kılan, seçim hileleri. Sandık oyunları AKP’nin oyunu olduğundan ne kadar yüksek gösterdi? Belediye başkanlığı seçimleriyle belediye meclisi ve il genel meclisi seçimleri arasındaki oy farkından yola çıkmak yararlı olabilir. AKP yurt genelinde başkanlık seçimlerinde toplam yüzde 45,2 dolayında oy aldı. CHP’nin oyu da yüzde 29’a yakın. […]
30 Mart yerel seçimleri sonuçlarına dair bir analizi zor kılan, seçim hileleri. Sandık oyunları AKP’nin oyunu olduğundan ne kadar yüksek gösterdi? Belediye başkanlığı seçimleriyle belediye meclisi ve il genel meclisi seçimleri arasındaki oy farkından yola çıkmak yararlı olabilir. AKP yurt genelinde başkanlık seçimlerinde toplam yüzde 45,2 dolayında oy aldı. CHP’nin oyu da yüzde 29’a yakın. Meclis seçimlerinde ise bu iki partinin oyu sırasıyla yüzde 43,3 ve 25,6.
Meclis seçimlerinde hile yapılmaz mı? Elbette yapılabilir. Ancak günlerdir kimi doküman ve fotoğraflarla belgelenen, muhalefet partilerinin de seçim kurullarına başvurularına konu olan hileler hep başkanlık seçimleriyle alakalı. Dolayısıyla meclis seçimlerindeki oyların partilerin gerçek oyu olduğunu varsaymak makul olacaktır.
AKP’nin başkanlık ve meclis oyları arasındaki fark, ilkinin lehine yüzde 2 civarında. Yani teorik olarak, hileyle en fazla yüzde 2’lik bir ekleme yapılmıştır AKP oylarına. Burada hemen şunu belirtelim; hilenin tek yolu AKP’ye eklemek değil. Pek çok sandıkta CHP, MHP ve BDP’den eksiltme yapıldığı sabit.
Buradan “CHP’ye başkanlık seçimlerinde verilen oylar aslında yüzde 28,8’den daha yüksek” sonucuna varabiliriz. Ama sanıyorum hepimizi en çok ilgilendiren AKP’nin oy oranı. Öyleyse şimdi yarı-bilimsel bir yolla AKP oyunu yüksek gösteren sandık hileleri üzerinde duralım.
Hilenin sınırları
Az önce başkanlık seçimlerinde AKP’ye teorik olarak en fazla yüzde 2 eklenmiş olabileceğini belirttik. Gelgelelim başkanlık ve meclis oy oranları arasındaki yüzde 2’lik farkın büyük kısmı, başkanlıkta AKP adayına oy verip meclis pusulasında favori partisine mührü basan muhafazakar sağ seçmenden kaynaklı. Seçmeninin bunu yapma olasılığı olan iki parti göze çarpıyor: SP ve BBP. Her iki partinin de meclis oy oranları başkanlık oy oranlarından fazla. Hüda-Par seçmeninin ise aidiyet bakımından militan olduğu anlaşılıyor; bu partinin başkanlık ve meclis oy oranları birbirine çok yakın.
Akla şu soru gelebilir; mecliste MHP’ye oy verip başkanlıkta AKP adayına oy veren seçmen yok mudur? Tabii ki vardır. Lakin MHP seçmenindeki baskın eğilim aksi yönde. Mecliste partisine oy verip başkanlıkta CHP adayını destekleyen yüz binlerce MHP seçmeni olduğunu İstanbul ve Ankara sonuçlarından biliyoruz.
MHP’nin İstanbul adayı yüzde 4,1 oy alırken bu parti belediye meclisinde oyların yüzde 7,4’ünü topladı. Ankara’daki manzara daha da çarpıcı: MHP’nin Büyükşehir adayı yüzde 7,9 aldı, parti belediye meclisinde ise bunun iki katından fazlasını elde etti: Yüzde 17,3. Anti-AKP tutum MHP seçmeninde de CHP’liler kadar pekişmiş durumda.
Şüpheli artık oy
AKP’nin başkanlık ve meclis oyları arasındaki farktan, SP ve BBP’nin başkanlık-meclis farklarının toplamını çıkardığımızda yüzde yarım gibi bir oran buluyoruz. Buna “şüpheli artık oy” diyebiliriz.
AKP pek çok BDP seçmeninin de ikinci partisi. Ancak BDP’nin başkanlık-meclis oy farkını da buraya dökersek AKP sandıkta hile yapmadı gibi bir sonuca bile varabiliriz. Kestirim yapıyorsak, bazı varsayımlardan hareket etmek zorundayız. Yaptığımız hesaplamanın yarı-bilimsel olduğunu başta belirttik. Kaldı ki ne olursa olsun siyasi yelpazede SP ve BBP, AKP’ye yakındır. BDP’nin ise böyle bir özelliği yok.
Uzun lafın kısası, az önce bahsettiğim yüzde yarımlık farkı “başkanlık seçimlerinde AKP’nin hile sonucu artan oy oranı” olarak kabul etmeyi öneriyorum. Gerçek “hile farkını” bulmanın bilimsel yolu ise AKP dışındaki tüm partilerin ülke geneline dengeli dağılmış binlerce meclis seçmenini bulup yüzde kaçının başkanlıkta AKP adayına oy verdiğini saptamaktır. Olacak şey değil, geçiniz.
AKP’nin zaferi hileyle açıklanamaz
Tüm bu varsayım ve hesaplamaların ortaya koyduğu bir şey var: Seçimden AKP’nin galip çıkmasını hileyle açıklayamayız. AKP yüzde 43,3’lük oyuyla, 2011 ve 2007 oranlarının gerisine düşse de, seçimin galibi. Ancak kan kaybetmiştir. Yüzde 45’in altına düşmüştür. Öte yandan seçim gecesi başkanlık oy oranları üzerinden yapılan başarılı algı yönetimiyle, hepimizin zihnine yüzde 45’i geçen bir parti olarak kazındı.
Bu seçimi geçen yerel seçimle, yani 2009 sonuçlarıyla karşılaştırma eğiliminde olanlar var. Buna katılmıyorum. Bu yerel seçimin “Erdoğan’a evet mi hayır mı?” plebisitine dönüştüğü aşikar. 2011’le karşılaştırma yapılmalıdır. AKP yüzde 6,6 civarında bir kayba uğramıştır.
Lakin şu da akılda tutulmalı. Bu Pazar seçim yapılsa AKP yüzde 43,3’ten daha fazla alabilir. Başka partilere oy veren sağ muhafazakar seçmenin bir kısmı yüzde 10 barajından dolayı ikinci tercihleri olan AKP’ye oy verebilir. Yerel seçimde baraj olmadığı için SP yüzde 2.76, BBP yüzde 1.58 alabildi.
Yolsuzluk ne zaman umursanır?
Bu seçimin bir diğer “görünen köyü” ise yolsuzluk meselesinin AKP seçmeninin pek azını bu partiden uzaklaştırmış olması. IPSOS’un sandık sonrası araştırması şunları ortaya koyuyor: AKP seçmeninin yalnızca yüzde 4,6’sı rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun başlaması üzerine oy tercihini değiştirdiğini söylerken, sadece yüzde 3,6’sı Twitter ve YouTube’un kapatılmasının tercihinin değişmesine yol açtığını belirtiyor.
Ancak bu insanların yolsuzluğa kayıtsızlığı ilelebet sürmek zorunda değil. 2013’te ekonomi yüzde 4 büyüdü. Bu hormonlu bir büyümeydi, büyük oranda borçlanmayla teşvik edilen iç tüketim ve kamu harcamalarına dayalıydı. Yoksulluğun, enflasyonun, döviz kurunun, işsizliğin artması, şu anda yolsuzluğu umursamayan insanların bir anda bundan rahatsız olmasına neden olabilir. Yoksulluk artarken yolsuzluk insanlara daha çok batar. KONDA’dan Bekir Ağırdır’ın bir röportajında belirttiği üzere “Toplum yolsuzluğu satın aldı, cebine koydu. Bu kartı ne zaman kullanır, bunu bilemeyiz. Seçeneklere, gelişmelere bağlı”.
Araştırmalar, AKP tabanının yolsuzluk gerçeğini külliyen reddetmediğini ortaya koyuyor –ancak seçim sonuçlarına bakılırsa bunu umursamamayı tercih ediyor. Metropoll’ün birkaç ay önceki anketine göre halkın yüzde 67,1’i Aralık’ta başlayan operasyonun bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu olduğunu kabul ediyor. Bunu teyit eder biçimde KONDA da, seçmenlerin yüzde 77’sinin yolsuzluk iddialarına inandığını ortaya koyuyor. Bu yüzde 77’nin içinde yer alan AKP seçmenleri ise mealen ‘ne yapalım abi, herkes yapıyor’ diyor.
AKP: Yapıştırılmış vazo
Erdoğan’ın yerel seçimden siyasi ömrünü bir miktar uzatarak çıktığından şüphe yok. AKP halen dimdik duruyor ancak onca darbeden sonra biraz da tutkalla yapıştırılmış bir vazoya benziyor. Erdoğan iktidarı yıpranmış bir iktidardır, bundan sonra alacağı darbelerden de geçmişe göre daha çok etkilenecektir. Ağırdır, mevzubahis röportajında partisini eleştiren AKP seçmenlerinin oranının geçmişte yüzde 3-5 iken 17 Aralık’tan beri yüzde 25’lere yükseldiğini belirtmektedir.
AKP’den eksilen oylar büyük oranda MHP’ye akarken CHP yerinde sayıyor. Bu açık bir başarısızlık. Lakin bir konuda seçim öncesinde CHP’ye haksızlık ettiğimi düşünmeye başladım. Ben de pek çok sosyalist gibi CHP’deki sağa yönelimi antipatiyle karşıladım ancak Ankara ve Hatay’daki seçim sonuçları bunun yanlış bir politika olmayabileceğini gösterdi.
Şüphe yok ki CHP içindeki sosyal demokratlar partilerinin ve Türkiye’nin sosyal demokrat dönüşümünü arzuluyorlar. Buna da devam etmeliler. Ancak araştırmalar Türkiye halkının son derece sağcı ve muhafazakar olduğunu ortaya koyuyor. TESEV’in Eylül 2012’de yayımlanan bir araştırmasına göre halkın toplam yüzde 17’si kendini solda veya ortanın solunda tanımlıyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 5,6’sı sosyal demokrat, yüzde 2,1’i sosyalist olduğunu söylüyor.
Halkımız sağa doymuyor
Başka araştırmalar da bunu doğruluyor. Prof. Yılmaz Esmer’in ‘Türkiye Değerler Atlası 2012’ adlı çalışmasına göre Türkiye, 47 Avrupa ülkesi arasında en sağda yer alan Gürcistan’dan bile daha sağda duran bir ülke! AKP kadar “Türkiye partisi” olmak için CHP’nin İç Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu’da görece güçlenmesi icap ediyor (Kürt bölgesini saymadım çünkü orada mesele başka). Bunun en “şık” yolu sağa açılmak değil elbet. Ancak iktidara gelmek, oyları arttırmak da yakıcı bir baskı olarak CHP yöneticilerini zorluyor.
Seçimden beri en çok umut veren şey ise Ankara’da, verdiği oyun peşine düşen halkın ana muhalefete el koyması oldu. Bu mücadeleye CHP önderlik etmiyor, daha ziyade arkadan sürükleniyor. Yaşamda boşluğa yer yok, ana muhalefet partisinin yetersiz kaldığı noktada halk inisiyatif alıyor, duruma el koyuyor.
Az önce şık olmayan bir güçlenme yönteminden bahsettim. Galiba şık olanı da CHP’nin kapılarını ardına kadar halk muhalefetine açması. Bürokratik yozlaşmışlıkla malul bu partiye Gezi rüzgarının dolması. Bakın şimdiden sosyal medyada #occupyCHP kampanyası başladı. Bu daha başlangıç.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.