Filozof ve antropolog L.A. Feuerbach’ın 19.yüzyılda sarf ettiği şu sözleri bir kenara not edin: “Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir”. Bir zamanlar TÜBİTAK, saygın bir kurum olarak anılırdı. “Her şeye ben hakim olacağım, kendi […]
Filozof ve antropolog L.A. Feuerbach’ın 19.yüzyılda sarf ettiği şu sözleri bir kenara not edin:
“Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir”.
Bir zamanlar TÜBİTAK, saygın bir kurum olarak anılırdı. “Her şeye ben hakim olacağım, kendi değerlerimi bilime bile empoze edeceğim” mantığıyla TÜBİTAK, liyakatten uzak atamalardan nasibini aldı.
Tıpkı Türkiye’nin “büyümesine” (tercümesi; hızlı, kolay, denetimsiz ve kanunsuz para kazanmaya) ve gelişmesine (tercümesi; tek adam iktidarına) engel olmakla suçlanan her memurun, bürokratın, bilim insanının sistemden tasfiye edildiği gibi…
Bilim de siyasetin oyuncağı
2009’da TÜBİTAK, Bilim ve Teknik dergisinin Darwin kapağını sansürledi. Derken evrimle ilgili kitaplar yayından kaldırıldı. “Matematiksel Evrim Yaz Okulu”nun başvurusu reddedildi.
Adı Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurulu’ydu ama… Bilim fobisiyle sadece teknolojiye odaklanan, aynı zamanda siyasi çıkarların oyuncağı olarak kullanılan itibarsız bir kurum haline geldi.
Yüzlerce askerin hapis cezası aldığı Balyoz, Poyrazköy ve Amirallere Suikast davalarının temelini oluşturan 5 No’lu hard disk, her nedense 17 Aralık’tan sonra TÜBİTAK’tan “Tarih ve saatiyle oynanmış” raporunu aldı.
Şimdiyse TÜBİTAK, “paralel yapı”nın en fazla sızdığı kurum olmakla itham ediliyor.
İyi de şimdi mi fark ettiniz?
Frankenstein’ını yarattı
Teknolojiyi iyi kullanan, devlet kademelerine yerleştirilen cemaati kastederek “Robot lobisi” diye kızıyor şimdi Başbakan…
Oysa 11 yıl boyunca ekilen tohumlar biçiliyor şimdi. Evet, Erdoğan, kendi Frankenstein’ını yarattı.
Bilimi, mantığı, evrensel değerleri yok sayarak, “sen-ben-bizim oğlan yönetsin” diyerek, “dindar nesil yetiştireceğiz” diye haykırarak gelinen nokta bu işte.
HER ŞEYİN BAŞI
* Başbakan’ın hukuktan medyaya, belediyecilikten inşaatçılığa, zaten her alanda gayet etkin ve de yetkin olduğunu biliyorduk. Ama yetmedi. Yolsuzluk iddialarıyla baş edebilmek için, HSYK ve internet yasasındaki değişikliklerin kabulünden sonra sıra MİT yasasında…
* Erdoğan, her şeyi doğrudan kendi kontrolüne bağlıyor. Çünkü kendi, ailesi ve etrafındaki üç beş bürokrattan başkasına güvenmiyor. Ne büyük bir yalnızlık!
* Peki kendisinden sonra gelecek siyasetçiler, bu yetkileri nasıl kullanacak? Kuvvetler ayrılığını, bağımsız düşünce ve denetim mekanizmalarını saf dışı bırakarak kurulan otokrasinin ağır bedelini kim ödeyecek? Başbakan -çok istese de- sonsuza dek görevde kalmayacak…
HİSLİ BİR BAKANIMIZ
* Unvanı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı. Ama kendisi “hislerine” göre karar veriyor.
* Bakan Fikri Işık, Başbakan Erdoğan ve oğlunun ses kayıtlarını ilk dinlediğinde “çok açık bir montaj olduğunu hissettim” demiş…
* Gerekçesi, Başbakan’ın kısık sesle, oğlunun yüksek sesle duyulan konuşması… Vallahi bravo, çok bilimsel bir tespit!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.