İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, geçen günlerde katıldığı bir televizyon programında Mısır’da yaşanan askeri müdahaleyi Amerikancı bir darbe değil “Halk Devrimi” olarak nitelendirerek, Mısır’da laikliğin ve de çağdaşlığın kazandığından bahsetmişti. Tartışmalara konu olan Özbey’in sözleri şöyle: “Ayağa kalkan Mısır halkı, diktatör bozuntusu Mursi’yi devirmiştir. Mısır’daki büyük devrimi, Türk milletinin haziran ayaklanmasının ateşiyle […]
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, geçen günlerde katıldığı bir televizyon programında Mısır’da yaşanan askeri müdahaleyi Amerikancı bir darbe değil “Halk Devrimi” olarak nitelendirerek, Mısır’da laikliğin ve de çağdaşlığın kazandığından bahsetmişti. Tartışmalara konu olan Özbey’in sözleri şöyle:
“Ayağa kalkan Mısır halkı, diktatör bozuntusu Mursi’yi devirmiştir. Mısır’daki büyük devrimi, Türk milletinin haziran ayaklanmasının ateşiyle selâmlıyorum. Bu devrime darbe yaftası yapıştıranlar, emperyalizmden beslenen, halka tepeden bakan bir anlayışı temsil ediyor. 20 milyonun katıldığı bir darbe olur mu? Bunlar için, ancak ABD’nin oğlanları darbe yaptı mı anlamlı ve önemlidir. Darbe demek, korkunun işaretidir. Korkuyorlar… Bölgedeki emperyalizme karşı direnen halktan korkuyorlar. Mısır’da laiklik, çağdaşlık kazandı. Ortaçağ, BOP Eşbaşkanlığı kaybetti. Sıra BOP Eşbaşkanlarına geldi; Abdullah Gül’e ve Tayyip Erdoğan’a geldi. Türk milleti büyük millettir; ayağa kalktı mı işini bitirmeden oturmaz. Haziran ayaklanmasına da darbe diyorlardı. Evet darbe, ama onların anladığı anlamda Amerikancı bir darbe değil. Halk devrimi…”
Anlaşılan o ki; İşçi Partisi için, silahlı kuvvetler aracılığıyla siyasi iktidarı ele geçirmek bir taktik değil, hastalık haline gelmiş. Çok derin analizlere gerek yok; kısa bir analiz, birkaç soruyla Özbey’in bizi aydınlatmasını talep edelim.
Müslüman Kardeşlerin, Amerikancı bir proje dâhilinde iktidara getirilmesi, aynı güçler tarafından sonuna kadar arkasında durulacağının bir göstergesi değildir. Çökmeye yüz tutmuş bir Ilımlı İslam projesi var ve emperyalist hegemonya kendi alternatiflerini kısa zamanda yaratabilecek bir güce sahip. Dün Mübarek’in de arkasındaydılar ama 25 Temmuz’da Mübarek’i deviren güçlerin arkasında da bu emperyalist hegemonya vardı. Aristo mantığıyla hareket edersek o zaman emperyalistler tarafından tasfiye edilen Mübarek’i de desteklememiz gerekir.
Sorularımıza geçelim.
-Amerikancı İslamcılar yerlerine, Amerikancı laikler, Amerikancı liberallerin gelmesi kutsanacak bir şey midir?
– Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığına atanan Baradey kimdir?
-Genelkurmay Başkanı Abdulfettah es-Sisi, ABD’de ne eğitimi almıştır?
-ABD, Mısır’daki müdahaleyi “darbe” olarak tanımlamaktan niçin kaçınmaktadır? (ABD yönetimi müdahaleyi darbe olarak tanımlaması durumunda, yasaları gereği Mısır’a yapılan askeri yardımları kesmesi gerekiyor. Mısır, İsrail’den sonra ABD’den en fazla askeri yardım alan 2. ülke konumunda)
-Amerikancı petrol zengini Körfez ülkeleri niçin darbeyi ilk kutlayan ülkeler oldular?
-Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Mısır’a niçin 8 Milyar Dolar kredi veriyorlar?
-IMF 4.8 Milyar Dolarlık yardım için niçin güvence veriyor?
-Bu bahsettiğimiz ülkeler ve de kurumlar Uğur Mumcu’nun MOSSAD gibi istihbarat örgütleri için söylediği gibi, emperyalizm karşıtı ülkeler ve kurumlarda bize mi yanlış öğrettiler?
-Mesela Başbakanlığa atanan ve Selefi Nur Partisi’nin de desteklediği Hazım Biblavi kimdir?
-Biblavi’nin Arap Para Fonu’ndaki görevi nedir? Ne tür görüşlere sahiptir?
-Darbeyi destekleyen Mısır’ın en büyük ikinci siyasi gücü olan Selefi Nur Partisi çağdaş, seküler bir oluşum mudur?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.