2010 referandumunda ve 2011 genel seçimlerinde halkın AK Parti’ye verdiği desteğin en önemli amili yeni bir anayasa vaat etmesiydi. Bazı somut duyumlar sonucu bende oluşan kanaate göre, AK Parti’nin bir seçim kazasına uğramasına çalışanlar vardı ve bunların kullanmayı düşündüğü etkili enstrümanlardan biri “başörtüsü” olacaktı. Başörtülü aday kampanyası bununla örtüşme halindeydi ve yine bugün de koruduğum […]
2010 referandumunda ve 2011 genel seçimlerinde halkın AK Parti’ye verdiği desteğin en önemli amili yeni bir anayasa vaat etmesiydi. Bazı somut duyumlar sonucu bende oluşan kanaate göre, AK Parti’nin bir seçim kazasına uğramasına çalışanlar vardı ve bunların kullanmayı düşündüğü etkili enstrümanlardan biri “başörtüsü” olacaktı.
Başörtülü aday kampanyası bununla örtüşme halindeydi ve yine bugün de koruduğum kanaatime göre bazı şahıslar bunda etkili olmaya çalışıyordu. Kampanyaya katılan hanımlarımızın niyetinden asla şüphe etmedim, onlar bir haklarını savunuyorlardı ama görünmez ecinnilerin müşevvik rollerini de yok sayamazdık. Bu çerçevede, bu seçimde de başörtülü hanımlarımızın sabretmelerini istedim, bunu savundum.
Bence prensip olarak –dinî öğretinin tamamından ve beşeriyetin her bölgesinde ve din havzasında gözlenen örfünden anladığım kadarıyla- kadının birinci görevi annelik ve ev hanımlığıdır. Zaruret varsa iş piyasasında öncelikle onun emeğini hak edecek kadar ücretle istihdam edilmesi gerekir. Liberal kapitalist piyasa ise kadını farklı çerçevede evin dışına çıkmaya zorluyor; anneliği ve ev hanımlığını itibarsızlaştırıyor; pozitif ayrımcılıkla kadın yuva kurmuyor; erkekler bu şekilde kışkırtılmış kadınlarla evlenmek istemiyor; sonuçta olan yine kadına oluyor. Birkaç tanesinin iyi durumuna karşılık yüz binlercesi iş-aş peşinde koşturuyor, yalnızlık içinde hayatını sürdürüyor, bir süre sonra saçını başını yoluyor ama iş işten geçiyor. Erkeğin fıtrî rolünü kaybetmesi onu kadına karşı acımasız şiddete, vahşi cinayetlere sürüklüyor, sonunda kadın devlete sığınıp kendini devletleştiriyor. Şimdi devlet her eve polis tayin edecek hale geldi. Bu çıkar yol değil ama ailede meydana getirdiği tahribattan iktidarı uyandıracak sesler maalesef kısık. Madem bizim kadınlar da bu modern tecrübeyi yaşamakta çok kararlı, yemekte oldukları “acı meyve”nin sonucunu beklemekten başka çare yok.
Başörtüsü yasağı devam ediyor. Üniversitelerin çoğunda serbest ancak bu fiilî bir durum olup hukukî bir zeminden yoksundur. Yarın iktidar değişecek olsa her şey tersine dönebilir. Daha birkaç gün önce Diyarbakır’da Evliya Çelebi İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Kadriye Sevgi Yılmaz, derslere başörtüsü ile girmeye çalışınca okul müdürü tarafından yaka paça dışarı atıldı. Bu arada dünyada başörtüsü lehinde önemli gelişmeler oluyor. Avrupa’da başörtülü hanımlar belediye meclis üyesi ve milletvekili seçilebiliyor. En son BM İnsan Hakları Komitesi türban takarak laikliği ihlal ettiği gerekçesiyle Bikramijt Singh adlı bir Hintli öğrencinin okuldan atılmasını haksız buldu ve Fransız laikliğinin başörtüsü yasağına mesnet teşkil edemeyeceğini belirtti.
AK Parti artık bu sorunu kökten çözmek zorunda. Şu veya bu sebepten çözmeyecek olursa, geçen dönemde “Başörtülü aday yoksa, oy da yok!” kampanyasını başlatanlar önümüzdeki seçimlerde kampanyalarını başlatsınlar. Ben istemeden bazılarının kalbini kırdıysam haklarını helal etmelerini dilerim. Bana da hak ihlaline varan üslupla hakaret edenlere haklarımı helal ediyor ve şunu taahhüt ediyorum: Kampanyayı başlatırlarsa ilk destekçisi ben olacağım, özellikle sembol olması bakımından Merve Kavakçı’nın seçilebilecek bir yerden gösterilmesi gerekir. Bu yönde BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan bir kanun teklifi vermiş bulunuyor. Tan, 28 Şubat dönemindeki davaların düşmesi ile okullarda ve kamusal alanda başörtüsünün serbest bırakılmasını teklif ediyor. Bu iyi bir teklif, AK Parti ve MHP’nin destek vermesini bekliyoruz. Hatta yeni bir siyaset yapacaksa CHP de bu teklife destek vermelidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.