Bilim de sanat da çoğu zaman iktidarların korkulu rüyası olmuş. Bu yüzden tarih boyunca bilim insanları, sanatçılar hep karanlık dehlizlerde yürümüşlerdir. Yürümüşlerdir yürümesine de, her daim ışığa çıkmayı başarmışlardır. Dahası tarihi asıl onlar yazmış, zalimlerse karanlık sayfalarda kaybolup gitmiştir. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu hep böyle. Eh biz de durum farklı değil. Bizim tarihimiz de […]
Bilim de sanat da çoğu zaman iktidarların korkulu rüyası olmuş. Bu yüzden tarih boyunca bilim insanları, sanatçılar hep karanlık dehlizlerde yürümüşlerdir. Yürümüşlerdir yürümesine de, her daim ışığa çıkmayı başarmışlardır. Dahası tarihi asıl onlar yazmış, zalimlerse karanlık sayfalarda kaybolup gitmiştir.
Dünyanın neresine giderseniz gidin bu hep böyle. Eh biz de durum farklı değil. Bizim tarihimiz de hatırı sayılır bir sicile sahip bu konuda. Zaten yaşadığımız şu günler bile tarihin karanlık sayfalarını işgal etmemize yeter de artar bile. Yasaklanan türküler, sansürlenen kitaplar, yıkılan heykeller, işkence edilen ve fütursuzca yargılanan sanatçılar… ne ararsanız var bu uzayan listede. Siz ister tiyatroları, sinemaları koyun içine ister Muhteşem Ebu Suud Efendi’yi… sokak şarkıcılarını da ilave edin hatta.
Merak etmeyin eksik kalanı muktedirler tamamlar nasılsa!
Bunca girizgahı şu son günlerde yaşananlara “münferit” deme gafletine düşenler olursa diye yazdım. Yoksa Pir Sultan desem, Nazım desem, Sivas desem, 12 Eylül desem de yeter de artardı bile…
Grup Yorum üyelerini gözaltına aldılar yine. Alışık olduğumuz bir durum elbet zira kurulduğu günden bu yana dört duvar hep aşina onlara. Gitarları, bağlamaları her daim korkulu rüya ne de olsa. Şu son yaşanan gözaltına alınma ise bugün muktedirlerin kültüre sanata ne denli büyük bir öfke beslediklerini göstermesi açısından bir hayli önemli.
Bir kültür merkezine gece vakti duvarlar kırılarak giriliyor. (11 çelik kapısı olan kozmik odadan bahsediliyor ki, baskın sonrası gittiğim İdil Kültür Merkezi’nin tüm kapılarını saydım 11’i bulamadım. Her neyse, koca Emniyet’in matematik bilgisini sınamayacağım burada) Stüdyolar talan ediliyor, albümlere, kitaplara el konuluyor. Her yerden parmak izler alınıyor. Duvarlardan, buzdolabından (gerçi açılmayan tarafından alınmış ama teknoloji bilgisini de sorgulamak bana düşmez) hatta bağlamalardan…
Bağlamalardan niye diye sormayın sakın. En büyük suç orada. Bağlama mı çaldın kesinlikle suçlusun! Şili’de Victor jara’nın ellerini kırıp boşuna mı öldürdüler sanırsınız. Gerçi onun gitarı vardı ama olsun bizim bağlamamız da aynı oranda suçlu. Değil mi ki her ikisiyle de türküler söylersin. Zinhar suçlusun!!
Derhal tespit edilip asılmalı bağlama çalanlar. Ve tiz elden ferman çıkartılmalı:
“Ey ahali duyduk duymadık demeyin
Padişahımızın fermanıdır
Bundan böyle her kim bağlama çalar ise
Kellesi alınacaktır!!!”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.