İki yenilik son günlere damgasını vurdu. 5,5 milyar liralık güncelleme!.. Erken mesai ve cumartesi mesaisi. 5,5 milyar liralık “güncelleme”, halkla alay edermiş gibi bir cümle. Bunun Türkçesi “zam” demek, değil mi? “Güncelleme” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in adeta halkın gözünü boyamak istemesi sayılabilir. Tabii boyayabilirse… * * * Devlet Bütçesi ÖTV artışından 5,5 milyar lira ek […]
İki yenilik son günlere damgasını vurdu.
5,5 milyar liralık güncelleme!..
Erken mesai ve cumartesi mesaisi. 5,5 milyar liralık “güncelleme”, halkla alay edermiş gibi bir cümle. Bunun Türkçesi “zam” demek, değil mi? “Güncelleme” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in adeta halkın gözünü boyamak istemesi sayılabilir. Tabii boyayabilirse…
* * *
Devlet Bütçesi ÖTV artışından 5,5 milyar lira ek gelir sağlayacak. Bu gelirin 771 milyon lirası içki, 2,7 milyar lirası sigara, 920 milyon lirası ise otomobildeki vergi artışından elde edilecek. Ayrıca cep telefonlarından 660, KKDF oranlarının artışından da 350 milyon lira ek gelir bekleniyor.
* * *
Bunların çoğu dolaylı vergidir. Yani bunların artması gecekonduda oturan işçiye de, Boğaz’da saray gibi villada oturana da aynı yükü getirir. Bu ise adaletsizliktir, doğalgaz ve elektrik zammında olduğu gibi…
Bir adaletsizlik de dünya fiyatları ile bizdeki fiyatların mukayesesinden çıkmakta.
Mesela otomobil vergilerinde dünyada açık ara öndeyiz ve bunu bırakmıyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan: “Tedbir almayıp Yunanistan mı olalım?” diyor. Başbakan’a, aklınız şimdi mi başınıza geldi, diye bir soruyla cevap verilebilir ve devam edilebilir; hani “teğet geçme” ne oldu? O, dündü, bugün bugündür, değil mi? Yani yakında nasıl olsa genel seçim yok. Değil mi? Mazota da zaten bu düşünceyle zam yapılmadı mı?
Yeni zamlar da yolda.
* * *
Bir de çalışanların mesaisini arttırma ve erken işe başlama söz konusu. Bunu da Enerji Bakanı Taner Yıldız ortaya attı.
Bana sorarsanız, çalışanı, daha çok çalıştırmak değil, daha rahat çalıştırmak, gelirini de arttırmak gerek. Biz, Başbakan’ın tutumundan, muhalefete meydan okumasından da bunu anladık, anlıyoruz. Bazı ülkelerde çalışanlar öğleden sonraları “Siesta” dedikleri tatili yapmıyorlar mı? Siestayı bırakın ve haftalık çalışma saatlerine bakın. Fransa’da haftada 35 saat, Almanya’da 35,5 saat çalışılıyor.
Türkiye’de ise haftalık çalışma saati 40, bu yetmez mi?
* * *
Bu kadar işsizimiz varken çalışanı cumartesi de çalıştırmak ne anlama geliyor? İşsizler işsiz kalsın anlamına değil mi?
Bu, “Türkiye ilerliyor” derken, çalışanın bir tatil gününe bile göz dikmek, onu köle gibi görmek anlamına gelmez mi?
Mesainin sabah 6’da başlaması demek. Çocuğunu yuvaya, okula bırakıp işine gidecek annelerin gece saat 4.5’ta uyanması demek, değil mi? Bu işkence sayılmaz mı? Sonra, sabah sabah 6’da işe başlayandan verim alınabilir mi?
* * *
Neyse ki, Çalışma Bakanı Faruk Çelik, bu “saçma sapan” ve “gerçekçi olmayan” tartışmaya son noktayı koydu. Ve Çelik, “bunlar gündemimizde yok” dedi.
Artık Enerji Bakanı Yıldız, Meclis’in haftada 3 günden çok mesai yapması ve erken toplanması için gayret sarf edebilir…