Bir gün bakacaksınız; gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş; yaban atları evcilleştirilmiş ve her yer, insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün, insanoğlu için, yaşamın sonu ve varlığını sürdürebilme savaşının başlangıcı gelip çatmış olacak… Erzurum’un İspir ilçesindeki Salaçur (Aksu) Vadisi, şimdi dozer sesleriyle irkiliyor!(ATLAS) Atlas dergisini takip edenler bilirler, doğa ve insan fotoğrafının en güzellerini […]
Bir gün bakacaksınız; gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş; yaban atları evcilleştirilmiş ve her yer, insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün, insanoğlu için, yaşamın sonu ve varlığını sürdürebilme savaşının başlangıcı gelip çatmış olacak…
Atlas dergisini takip edenler bilirler, doğa ve insan fotoğrafının en güzellerini bulabileceğiniz bir dergidir. Derdim dergi reklamı değil, dergiyi kimlerin çıkardığını da bilmem, uzaktan ve yakından bir ilgim de yoktur. Söylemek istediğim, eski Atlas dergilerinin doğa ile ilgili resim ve yazılarına bakın ve son sayılarına bir göz atın. Eski ve yeni sayılarını karşılaştırdığınızda doğaya yapılan saldırıyı daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır.
Sendika.Org’ye gönderdiğim bir yazıda dağcılara sitemimi dile getirip ‘dağcılığın olmazsa olmazı doğadır’ diyerek, doğanın tahrip edilmesine karşı sessiz kalmamaları gerektiğini kendimce dile getirmeye çalıştım. Şu iki resmi hangi dağcı görmek ister ki?
Resimler iki farklı bölgeden sağ üstteki resim Erzurum İspir’de HES inşası. Sol alttaki resim ise Çanakkale’den Balıkesir’e kadar uzanan Kaz Dağları… Kaz Dağları’nda altın aranıyor.
Kazdağı’nın mitolojik adı İda Dağı. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının burada yapıldığı, Kazdağı ile ilgili anlatılan efsaneler arasında. Kazdağı, söylenceler açısından da oldukça zengin. Adı mitolojide İda olarak geçiyor. Homeros İlyada’da “Bol pınarlı, vahşi hayvanların anası” olarak İda Dağı’ndan sık sık bahsediyor. Efsaneye göre Hera, Afrodit ve Athena’nın katıldıkları, Truva Savaşı’na yol açan o meşhur güzellik yarışması burada yapılmış, Zeus burada doğmuş, tanrılar Truva Savaşı’nı buradan izlemiş ve Afrodit ilk kez burada aşık olmuş.
Erzurum Aksu ve Çanakkale Kaz Dağları biri batıda diğeri doğuda iki doğa harikası. Dahası yurdumda bu doğa harikaları gibi birçok vadi, akarsu, dağ, yamaç, ormanlık alanlar var. Keza yeşili ile Karadeniz bölgesi bambaşka bir doğa harikasıdır. Munzur yine öyle…
Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.
Karl Marks’ın bu muhteşem sözü tam da bugün doğa için söylenmiş gibi.
Suyun ticarileşmesi, doğanın paralı turizme açılması, doğal yeraltı ve yerüstü tüm kaynakların edepsizce yağmalanması ve doğanın piyasalaştırılması söz konusu artık. Bunun için doğaya bin bir yerinden kazmalar vuruldu. Yetmedi SİT alanları ile ilgili yasa yeniden düzenleniyor. Yani yeni SİT alanı yasası ile “hangi bölgeler kaç lira eder?”in fiyat listesi belirleniyor.
Kızılderililerin başlarına geleni biliriz, soluk benizli adam Kızılderilileri köleleştirmeden önce onların doğal alanlarını ve av alanlarını tahrip etti. Çünkü insanı köleleştirmenin yolu esas olarak doğayı köleleştirmeden geçer. Tüm doğal kaynakları satarsanız, suyu özelleştirirseniz, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynaklarını metalaştırırsanız, yeraltı ve yer üstü madenlerini satarsanız yaşama alanı bırakmadığınız insanı köleleştirirsiniz.
Neden HES karşıtı olduğumuzu Şef Seattle’ın mektubu çok güzel açıklıyor.
ABD Başkanı 1854 yılında Şef Seattle‘a yazdığı bir mektupla Amerika’ya gelen beyaz göçmenlere toprak bulmak amacıyla Kızılderililerden toprak istemiş ve bu isteği kabul edilecek olursa, Kızılderililere rahatlıkla yaşayabilecekleri bir bölgenin ayrılacağını bildirmiştir.
Topraklarının büyük bir bölümü zaten beyazlar tarafından zorla ellerinden alınmış olan Kızılderili Reisi Seattle bir söyleviyle ABD Başkanına yanıt vermiş ve bu yanıt mektup olarak ABD başkanına gönderilmiştir. Mektubun aslı Amerika, Seattle, Squamish Müzesi’nde korunmaktadır.
TOPRAK İNSANA DEĞİL, İNSAN TOPRAĞA AİTTİR
Beyaz Saray’daki Büyük Beyaz Reis,
Gökyüzünü, toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilirsiniz ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç. Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının pırıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, ak kumsallı kıyılar, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu, halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerinin bir parçasıdır. Ormanların, ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımın anılarını taşır. Biz buna inanırız. Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz ölüp, yıldızlar evrenine göçtüğü zaman doğduğu toprakları unutur. Bizim ölülerimizse, doğduğu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili, gerçek anasının toprak olduğunu bilir.
Washington’daki Büyük Beyaz Reis bizden toprak almak istediğini yazıyor. Bu bizim için çok büyük bir özveri olur. Büyük Beyaz Reis, bize, rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, bize babalık edeceğini, biz Kızılderililerinse, onun çocukları olacağımızı söylüyor. Bu önerinizi düşüneceğiz ama; yine de önerinizi kabul etmemizin kolay olmayacağını itiraf etmek zorundayım. Çünkü, bu topraklar bizler için kutsaldır. Derelerin ve ırmakların suyu, bizim için yalnızca akıp giden su değildir; atalarımızın kanıdır aynı zamanda. Bu toprakları size satarsak; bu suların ve toprakların kutsal olduğunu çocuklarımıza öğretmemiz gerekecek. Biz, dereleri ve ırmakları, kardeşimiz gibi severiz. Siz de aynı sevgiyi gösterebilecek misiniz kardeşlerimize?
Biliyorum; beyazlar bizim gibi düşünmezler. Beyazlar için bir parça toprağın, ötekinden ayrımı yoktur. Beyaz adam, topraktan almak istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak, beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca, başka serüvenlere atılır. Beyaz adam, anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alınıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki; toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.
Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu kentlerde bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı sesler, bir kelebeğin uçarken çıkardığı kanat sesleri duyulmaz. Belki vahşi olduğum için anlayamıyorum; ben ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan; bir su birikintisinin çevresinde toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça, yaşamın ne anlamı, ne değeri olur?
Biz Kızılderiliyiz ve anlamıyoruz. Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgârın sesini ve kokusunu severiz. Çam ormanlarının kokusunu taşıyan ve yağmurlarla yıkanıp gelmiş meltemleri severiz. Hava önemlidir bizler için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı solur. Beyaz adam için, bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak; havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmemiz gerekecek. Çocuklarınıza havanın kutsal bir şey olduğunu; havanın temizliğine önem vermek gerektiğini öğretmelisiniz. Hem nasıl kutsal olmasın hava? Atalarımız doğdukları gün ilk soluklarını,
ölürken de son soluklarını bu havayla solumuşlardır.
Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğim. Eğer önerinizi kabul edecek olursak; bizim de bir koşulumuz olacak. Beyaz adam, bu topraklar üstünde yaşayan tüm canlılara saygı göstersin. Ben bir vahşiyim ve başka düşünemiyorum… Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffalo (yaban sığırı) gördüm. Beyaz adam, trenle geçerken vurup vurup öldürüyordu. Dumanlar püskürten demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz Kızılderililer yalnızca yaşayabilmek için öldürürüz hayvanları… Tüm hayvanları öldürecek olursanız, nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada, insan ruhu yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayın; bugün canlıların başına gelen, yarın insanın başına gelecektir. Çünkü, bunlar arasında bir bağ vardır. Şu gerçeği iyi biliyorum: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey; bir ailenin bireylerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de; dünyanın başına gelen her felaket, insanoğlunun da başına gelmiş demektir.
Bildiğimiz bir gerçek daha var: Sizin Tanrınız, bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrı’nın yarattıklarıyız. Beyaz adam, bir gün belki bu gerçeği anlayacak ve kardeş olduğumuzun ayrımına varacaktır. Siz, Tanrımızın başka olduğunu düşünmekte özgürsünüz. Ama Tanrı, hepimizi yaratan tanrı için, Kızılderili ile Beyazın arasında fark yoktur. Ve Kızılderililer gibi Tanrı da, toprağa değer verir. Toprağa saygısızlık, Tanrı’nın kendine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve ona, Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücü veren Tanrı’nın kaderini anlamıyorum. Tıpkı buffaloların öldürülüşünü, ormanların yakılışını, toprağın kirletilişini anlamadığım gibi…
Bir gün bakacaksınız; gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş; yaban atları evcilleştirilmiş ve her yer, insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün, insanoğlu için, yaşamın sonu ve varlığını sürdürebilme savaşının başlangıcı gelip çatmış olacak…
1854, Seattle
Kızılderili Reisi
Bu mektuptan 145 yıl sonra Seattle’da ne oldu bir hatırlayalım.
Aralık 1999’da Seattle’da Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) toplantısına karşı yapılan gösterilerle kıvılcımlanan küreselleşme ve uluslararası sermaye kuruluşları karşıtı hareket, dünya politik arenasına damgasını vurdu.
Seattle’daki DTÖ toplantısına yönelik kitlesel ölçekli meydan okundu. Seattle sokaklarında toplanan elli bin insan, ABD’de uzun yıllardır görülmeyen bir manzara oluşturmuştu. Bu gösterinin en belirleyici özelliği neydi? Niteliksel bir ileri adıma yol açan asıl kilit unsur, işçi sınıfının, ülkenin her yanından gelen ve ABD’nin başlıca sendikal örgütü olan AFL-CIO’da örgütlenen sendika üyelerinin de eylemlere her türden radikal, çevreci ve diğer türden örgüt ve topluluklar gibi katılmış olmasıydı. 1999 Seattle eylemlikleri kapitalizme meydan okumaydı ve Şef Seattle’ın her kıtadan çocukları meydan okuyordu.
Kızılderililer yıllar sonra bir kısım topraklarını geri alabilmek için yüksek miktarda para ödemek zorunda kaldılar. Yaşadıkları acıların bedeli ise paha biçilmez… Mücadeleleri ise devam ediyor.
Bizler bu coğrafyanın çocukları ise kapitalizmin ne şeytani bir şey olduğunu biliyoruz ancak belirtmekte fayda var. Bizler de kolay lokma değiliz, zeki çocuklarız. Yağma yok…
Şef Seattle’n ismi kendi bölgesinde kurulan Seattle şehrine verilmiştir.
* Erbil Karakoç
Samsun, Yapı Yol Sen işyeri temsilcisi
elbil55@hotmail.com