KCK tarafından ilan edilen ve 20 Eylül’e kadar sürecek olan ‘tek taraflı geçici ateşkes’ üzerinde yapılan tartışmaların merkezinde, anayasa referandumunda Kürtlerin almış olduğu boykot kararı bulunuyor. Başta psikolojik savaş medyası olmak üzere, sistemin bütün politik ve kurumsal yapıları hem ateşkesi, hem de boykot kararını sıradanlaştırmaya çalışıyor. Devlet Kürt coğrafyasındaki gelişmelerin fiili bir kopuşa yol açacağının […]
KCK tarafından ilan edilen ve 20 Eylül’e kadar sürecek olan ‘tek taraflı geçici ateşkes’ üzerinde yapılan tartışmaların merkezinde, anayasa referandumunda Kürtlerin almış olduğu boykot kararı bulunuyor. Başta psikolojik savaş medyası olmak üzere, sistemin bütün politik ve kurumsal yapıları hem ateşkesi, hem de boykot kararını sıradanlaştırmaya çalışıyor.
Devlet Kürt coğrafyasındaki gelişmelerin fiili bir kopuşa yol açacağının farkındadır. Bugüne kadar izlenen hiçbir savaş yönteminin ve politikanın başarılı olmadığını da çok açık görüyor. Kürt halkının kendi politik iradesini en üst boyutta netleştirdiğini de biliyor.
KCK Yürütme Konsey Başkanı Karayılan, ‘devletin Öcalan ile görüştüğünü ve bir ateşkes çağrısında bulunmasını istediğini’ belirtti. Öcalan da, barışçıl/demokratik çözüm için devlete belki de son bir şans vermek için KCK’ye ateşkes çağrısında buldu. Öcalan’ın çağrısına olumlu yanıt veren KCK, aynı şekilde hükümete yeni bir şans tanımış oldu
Politik olarak sıkışmış bulunan AKP, bir bakıma yeni Osmanlı oyunlarını devreye koymaya çalışıyor. Örneğin, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla MİT Müsteşarı’nın İmralı’ya giderek Öcalan’ı ziyaret ettiği ve ateşkes için ricada bulunduğu söyleniyor. Gül, ‘devletin kurumları var’ diyerek görüşmeyi bir bakıma doğruladı. Ancak AKP, ilk başta bu görüşmeyi reddederek Öcalan ile hiçbir görüşmenin yapılmadığını ve yapılmayacağını belirtti.
İslamcı AKP ve medyanın önemli bir kısmı, KCK’nın almış olduğu geçici ateşkes kararıyla, BDP’nin ‘boykottan vazgeçtiği, eskisi gibi boykot kararına asılmadığı ve hatta evet oyu kullanacağı, Öcalan’ın boykot kararını deldiği’ söylemleriyle, psikolojik savaş yöntemlerini kullanıyorlar. Esas amaç, Kürtlerin farklı politik kurumları arasında çelişki varmış gibi bir hava oluşturarak, halkta bir politik kırılma ve karşılıklı bir güvensizlik yaratmaktır. Kürt illerinde özellikle ‘Öcalan ile görüşüldüğü ve referandum sonrası önemli adımların atılacağı’ biçiminde çok ciddi bir propaganda faaliyeti yürütülmektedir. Bunun da tabanda bir kırılmaya yol açacağı ve belirli bir etki yaratacağı görülüyor.
Askeri güçlerin almış olduğu ateşkes kararı, demokratik çözüm için devlete yeni bir şansın verilmesidir. Boykot ise politik olarak bir anlam içermekte ve Kürtleri inkar eden, ırkçı, şovenist ve faşist bir anayasanın meşru olmadığını ilan etmektir. Özellikle PKK’nin dördüncü dönem hamlesine denk gelmesi nedeniyle bir bakıma stratejik bir önem kazanmıştır. Kürt coğrafyasında referandumun güçlü bir şekilde boykot edilmesi; KCK’nin ilan ettiği ‘demokratik özerkliğin’ ve ateşkesin Kürt halkı tarafından bir kez daha teyit edilmesi anlamına gelir. Aynı şekilde, Kürtlerin politik taleplerinin uluslararası alanda meşruluğunun tescil edilmesidir.
Boykot sonucu, referandum sonrası süreci çok ciddi oranda etkileyecektir. Bu gerçeğin farkında olmalıyız. Boykot sonucu eğer beklenenden daha az çıkarsa, bunun Kürtler bakımından ciddi ve olumsuz politik sonuçları olacaktır. Örneğin % 30-40 civarında ortaya çıkacak bir sonuç, meşruluk ve temsili durumu çok açık olarak tartışmaya yol açacaktır. Böylesi bir durumda İslamcı AKP ve devlet, sorunun çözümü için herhangi bir adım atmayacakları gibi bilinen klasik yöntemlere başvurmaya devam edeceklerdir.
AKP, Kürtler üzerinde bir manevra yaparak, referandum sonucunu kurtarmaya çalışıyor. Bu süreç içerisinde muğlâk ve esnek mesajlar vermeye devam edeceklerdir. Çözüm beklentisini sürekli gündemde tutarak, Kürt halkının iradesini etkilemeye çalışacaktır. Bu manevranın bir oyun olduğunun çok net olarak görülmesi ve anlaşılması gerekir.
Kürtlerin politik temsilcilerinin de, bu konudaki irade beyanını net bir kararlılıkla ortaya koymalarında yarar var. Boykot’un ateşkes için pazarlık olarak kullanılması, onun politik içeriğini zaafa uğratacağını hesaplamak gerekiyor. Tersine çalışmaların çok daha güçlü bir şekilde örgütlendirilmesi, beklenen potansiyelin üzerine çıkılması, Kürtlerin inisiyatifini güçlendirir ve politik çözüm sürecini hızlandırır.
Boykot kararına büyük bir ciddiyetle sahip çıkılmaz ve beklenen sonuçlar alınmazsa, AKP Kürt illerinde yeniden meşrulaşacaktır. Düşük bir boykot sonucunun hiçbir gerekçesi ve açıklaması olmayacaktır. Politik dengeleri Kürtlerine aleyhine dönüştüreceğini görmekte ve anlamakta yarar var.