“Şimdi bana şarap içireceksiniz yani.” Başbakan’ın Dış Politika Danışmanı, Milletvekili Egemen Bağış dün Oxford’da AKP üzerine yapılan tüm günlük seminerin ardından gülerek böyle diyordu. AKP’lilerin de şarap içtiğini böylece Avrupalılar da görüyordu! “Modern İslamla Türkiye’yi aydınlık ve Avrupalı yarınlara taşıyacak olan AKP” görüntüsünün en etkili mimarı, hatta belki mucitlerinden olan Bağış, kendisini zorlayacak hiçbir sorunun […]
“Şimdi bana şarap içireceksiniz yani.” Başbakan’ın Dış Politika Danışmanı, Milletvekili Egemen Bağış dün Oxford’da AKP üzerine yapılan tüm günlük seminerin ardından gülerek böyle diyordu. AKP’lilerin de şarap içtiğini böylece Avrupalılar da görüyordu! “Modern İslamla Türkiye’yi aydınlık ve Avrupalı yarınlara taşıyacak olan AKP” görüntüsünün en etkili mimarı, hatta belki mucitlerinden olan Bağış, kendisini zorlayacak hiçbir sorunun sorulmadığı toplantıda uzun uzun yaptığı AKP propagandasından sonra yorgundu ve bence de birkaç kadeh şarabı hak ediyordu.
Cici cici konuşamamak
Ama Bağış’ın şovundan ve şaraptan önce, sabahki toplantılar ilginçti. Sabancı Üniversitesi’nden Ali Çarkoğlu, Radikal’den Nuray Mert, Standard Bank’tan Mina Toksöz, Boğaziçi Üniversitesi’nden Gün Kut, Andrew Mango ve Karabekir Akkoyunlu’nun konuştuğu toplantıda ben de AKP’nin sosyal politikalarını anlattım. Kolayca tahmin edebileceğiniz üzere, yumuşak, tatlı, akademik, cici bir konuşma değildi yaptığım. Akşamüzeri de sahneye tek başına Egemen Bağış çıktı.
Oxford’un usulleri
Şimdi, Oxford’da usul şöyle efendim:
Herkes sorusunu tatlı tatlı soruyor. En sert soruyu bile incelikle dokundurarak, ima ederek soruyorsun. Fakat buradaki arkadaşların anlattığı kadarıyla bu yöntemin işleyebilmesi için bir mutabakat olması gerekiyor. Karşınızdakinin de sorunun inceliğinden, yumuşaklığından yararlanmaması lazım.
Ama Bağış, elbette işi gereği soruların da yumuşaklığından yararlanıp AKP ile ilgili Avrupalılara anlatılan bütün havalı klişeleri de kullanarak, güzel rakamlar vererek şahane bir “tanıtım-reklam” yaptı. Öyle ki herkesin yuvarlak bir daire içinde koltuklarda oturduğu toplantının sonundaki sorular bölümünde elimi kaldırmama, bir daha kaldırmama, bir daha kaldırmama rağmen “tanıtım-reklamı” bir türlü bölemedim.
Sorum şudur
Bu yazıyı bu sebeple yazıyorum. Egemen Bağış’a ve “Halk orduya karşı Gül’ü desteklediği için seçimi kazandık” diyen, ordu karşısında Türkiye’nin tek demokratik kalesi rolünü oynayan AKP’ye sorum şudur:
Anayasa’nın darbecilerin yargılanmasını engelleyen 15. maddesini kaldırıyorsunuz. Ama anayasa taslağını hazırlayan ekibin başındaki Profesör Ergun Özbudun “Biz bu maddeyi darbeyle hesaplaşmak için kaldırmıyoruz. Birtakım suçlar işlenmişse de bunlar zaman aşımına uğramıştır” diyor.
Efendim, “Biz demokratikleşeceğiz ama ordu engelliyor” diskuruyla bunca yol almış bir parti olarak sizin darbeye karşı, darbecilerin yargılanmasına karşı duruşunuz nedir? AKP’nin orduyla girdiği sanılan gerilimden dolayı Türkiye entelejansiyanın bunca düşünsel ekmeğini yedi, partiden hiçbir destek esirgenmedi. Bu ortaklık nicedir bitti.
Fakat AKP hâlâ Avrupa’da ve Türkiye’de “demokrasi havariliğini” satmaya çalışıyorsa bunu “Aman darbecilere dokunmayalım” diyerek yapmak zor olmaz mı? Egemen Bağış’a soruyorum bilhassa:
O zaman sizin Oxford’da, Harvard’da kelli ferli adamlara, kadınlara “Ben liberalim” demeniz biraz tuhaf kaçmaz mı?
AKP iyi kas yaptı
Bugüne kadar ideolojilerin açık büfesi olan AKP pek yakında bazı kritik konularda duruşunu belirlemek zorunda kalacak. Bana sorarsanız bunların en başında da darbe, darbecilerin yargılanması ve sosyal politikalar gelecek. Gelmeli. Çünkü AKP nicedir laiklik ve türbanla ilgili kavgalar ve tartışmalarla iyice kas yaptı. O tartışmalardan bir sonuç bekleyen muhalefetin Allah taksiratını affetsin! Şimdi sıra AKP’nin hiç çalıştırmadığı kaslarında. Sıra, hiç cevap vermedikleri sorularda.
ecetem@hotmail.com