Aşağıda geleneksel sendikal hareketin içine düştüğü statükocu/yasalcı çemberi kırmaya niyetlenmiş ve kendi alanında yeni bir sendikal deneyim yaratmaya soyunmuş bir sendikanın militanının aynı iş kolundaki memur sendikasının il düzeyindeki (üstelik sosyalist olduğu herkesçe malum)yetkilisiyle olan konuşmasını bulacaksınız. Yazının başlığındaki “tuhaf”lığın akıntıya karşı kürek çeken SM’ye mi, evdeki çoluğuna çocuğuna götürdüğü ekmekten de olma tehlikesini göze […]
Aşağıda geleneksel sendikal hareketin içine düştüğü statükocu/yasalcı çemberi kırmaya niyetlenmiş ve kendi alanında yeni bir sendikal deneyim yaratmaya soyunmuş bir sendikanın militanının aynı iş kolundaki memur sendikasının il düzeyindeki (üstelik sosyalist olduğu herkesçe malum)yetkilisiyle olan konuşmasını bulacaksınız.
Yazının başlığındaki “tuhaf”lığın akıntıya karşı kürek çeken SM’ye mi, evdeki çoluğuna çocuğuna götürdüğü ekmekten de olma tehlikesini göze alıp sendikal mücadele kararı alan işçilere mi, yoksa içine girdiği yasal cenderede kendi statüko ağlarını ören KSY’ye mi ait olduğuna siz karar verin.
DİYALOG 1:
Sendika militanı (SM) sendikayla ilişki kurmak isteyen işçilerle tanışmak için gittiği kamu işyerinde taşeron işçilerden bir kaçıyla görüşüyor:
SM: Arkadaşlar sendikaya üye olmak sizin yasal, hatta anayasal hakkınız, bu nedenle yasal bir hakkı kullandığınızı bilin. Ama bu yetmez bundan daha önemlisi işverenin keyfi yönetimine karşı tavır almak sizin en doğal hakkınız.
1.İşçi: Valla bizde artık takat kalmamıştır. Çoğumuz en az 8-10 yıllık işçiyiz halen asgari ücrete çalışıyoruz.
2.İşçi: Yav bizim asıl derdimiz para da değil. Para 490 olmaz da 550 olsa ne olur… Aç bırakıyorlar hiç olmazsa insan gibi davransınlar.
3.İşçi: Yıllık izin bile kullanmak mesele…
SM: Arkadaşlar bütün bunlar işçilerin çoğu içi geçerli. Örgütlenmek bunların çözümü için bir imkan sadece, ama en önemlisi işyerindeki bütün işçilerin bilinçli birliğini sağlamaktır. Sendikaya üyelik noterde bir imza vermek değildir, ortak bir mücadeleye girmektir. Biz
size (sendikaya üye olursanız bütün sorunlarınızı çözeriz) diyemeyiz. Çünkü bu bir mücadele.
Bunun sonucunda işten de atılabilirsiniz. Şimdi 500 YTL alıyorsunuz, yarın bunu da alamayabilirsiniz. Bütün bunlarla birlikte düşünmek lazım. Ve baştan söyleyelim bizim sendikamız örgütlenme sorununa işçilerin ücretlerini üç kuruştan beş kuruşa çıkartma meselesi olarak bakmaz. Esas olan insan gibi çalışmak, insan gibi saygı görmek ve alın terinin karşılığını alabilmektir. Ve en önemlisi de bizim sendikamızın ciddi bir engeli var. Biz yasaya göre %10 barajını aşmadığımız için toplu sözleşme yapamıyoruz. Yani işveren isterse bizimle görüşmeyebilir. Bu durumda ancak toplu gücümüzle işvereni görüşmeye ikna edebiliriz. Bunu da bilin. Aynı iş kolunda %10 barajını aşmış bir sendika var, isterseniz onlarla da görüşün.
1.İşçi: Valla bizim artık gırtlağımıza kadar gelmiştir. Biz para mara peşinde değiliz. Burada insanlığımızı unuttuk. Bazı arkadaşlarımız küfür bile yiyor. Adamın karısına kafası
bozuluyor geliyor bize patlıyor, (yarın işe gelme) dedin mi işimiz bitti…
2.işçi: Biz arkadaşlarla da konuştuk. Her şeyi göze aldık. Atılırsak atılalım… Siz bize ne yapacağımızı söyleyin.
3.işçi: Bizim %10 baraj falan görecek halimiz yok. Biz o sendikaya gittik zaten. Adamlar (taşeron işçisinin sendikalaşması mümkün değil, çünkü sizin ücretleriniz ihaleyle belirleniyor) deyip bizimle bir daha görüşmediler bile.
1.işçi: Kaldı ki biz adamlara (ücret mesele değil, köpek muamelesi görmekten bıktık) dedik yine de yüz çevirdiler.
SM: Burada az kişiyiz, son olarak bu işe gönüllü bütün arkadaşların onayını alabileceğimiz bir toplantı daha yapalım.
O toplantı da yapılır. SM yukarıdakine benzer bilgileri bütün açıklığıyla anlatır. İşçiler büyük bir coşkuyla sonuna kadar gideceklerine olan kararlılıklarını ifade ederek toplantı alkışlarla bitirilir.
DİYALOG 2:
SM daha sonra (kendi sendikal anlayışı gereği) aynı iş yerindeki kamu sendikası yöneticilerine gider ve konu hakkında onlara bilgi verir ve ortak işyeri örgütlenmesi için birlikte çalışma önerisi getirir. SM’nin Kamu sendikası yöneticisi (KSY) ile diyalogu şu şekilde gelişir:
SM: Bu işyerinde kamu çalışanından çok daha fazla taşeron işçi var. Taşeronları örgütlersek sizin de gücünüz pekişir. Bu işi birlikte yapalım.
KSY: Şimdi yapalım da sizin bu iş kolunda yetkiniz yok ki..
SM: O konuda sorun yok, işçileri bilgilendirdik. Onlar örgütlenmek istiyorlar.
KSY: Nasıl yani, işçi toplu sözleşme yapmayan sendikaya niye üye olsun ki…!
SM: !!!
KSY: %10 barajını geçmeye ne kadar üye var daha?
SM: Daha var, ama biz oraya takılmasak… Ortada örgütlenmek istiyorum diye bağıran işçiler var, üstelik bunlar %10 barajı geçmiş sendikaya gitmek istemiyorlar…
KSY: İyi de işçi sendikaya ücret için gelir, sizin böyle bir yetkiniz yok…
SM: İşçilerin ücret meselesinden daha önemli sorunları var…
(SM bir ara, fiili örgütlenmeyle toplu sözleşme yapmadan işçilerin çalışma koşullarında nasıl iyileştirmeler sağladıkları konusundaki deneyimlerini anlatmak ve sendikal mücadelenin ücret meselesiyle sınırlandırılamayacağı konusunda bir söylev çekme ihtiyacı duyar ama kendisinden çok daha tecrübeli ve “bilinçli” bir yöneticiye bunu yapmanın faydası olmayacağı düşüncesiyle bundan vazgeçer.)
SM: Yasal süreç konusunda doğru olarak bilgilendirilmiş işçiler örgütlenmek istiyorum dedikten sonra biz ona bizim yetkimiz yok, kusura bakmayın diyemeyiz… Sendikanın görevi işçileri örgütlemektir.
KSY: Biz şube yönetimimizle durumu değerlendirelim, tekrar görüşürüz…