Gül?ün cumhurbaşkanı olarak ilan edilmesinin ardından konuya ilişkin televizyon programlarından birine katılan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Gül?ün cumhurbaşkanlığı konusundaki görüşünü açıklarken, sermayenin birçok konuya ilişkin bakışını ortaya koyan mesajlar da verdi. TOBB Başkanı?nın ilk mesajı; Türkiye?de var olan özgürlükler sayesinde ?girişimcilik ruhuna sahip olan herkesin işçilikten sermayedarlığa geçebileceği?ne yönelikti. Kayseri uçak fabrikasında düz bir işçi olan […]
Gül?ün cumhurbaşkanı olarak ilan edilmesinin ardından konuya ilişkin televizyon programlarından birine katılan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Gül?ün cumhurbaşkanlığı konusundaki görüşünü açıklarken, sermayenin birçok konuya ilişkin bakışını ortaya koyan mesajlar da verdi.
TOBB Başkanı?nın ilk mesajı; Türkiye?de var olan özgürlükler sayesinde ?girişimcilik ruhuna sahip olan herkesin işçilikten sermayedarlığa geçebileceği?ne yönelikti. Kayseri uçak fabrikasında düz bir işçi olan ama daha sonra kendi atölyesini kurup, şimdi de bir sanayici haline gelen Gül?ün babası, bunun en güzel örneğiydi.
TOBB Başkanı?nın Gül üzerinden verdiği ikinci mesaj; Türkiye?de var olan ?fırsat eşitliği ve demokrasi? sayesinde ?hangi toplumsal sınıftan olursa olsun herkesin, devletin en üst makamına kadar yükselebileceği?ne yönelikti. Öğretmen çocuğu Turgut Özal, köylü çocuğu Süleyman Demirel?den sonra, şimdi de bir işçi çocuğu olarak dünyaya gelen Abdullah Gül?ün cumhurbaşkanlığına yükselmesi, bunun en güzel göstergesiydi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, bu iki mesajla bir taraftan Gül?ün halk içinden gelen biri olduğu imajını vermeye çalışıyor, diğer taraftan ise işçi, köylü, memur çocuklarına ?Türkiye?de sınıfsal bir ayrım yoktur, siz de çalışırsanız sermayedar ya da cumhurbaşkanı olabilirsiniz? demeye getiriyordu. Hisarcıklıoğlu?nun iddialarının ne ölçüde doğruyu yansıttığını anlamak için verdiği örnekleri incelemek yeterlidir. Buna göre örnek olarak gösterilen her üç kişi de memur, işçi ve köylü aileleri içerisinden gelmiş olmakla birlikte yaşamlarını sermayenin çıkarlarına adamışlardır. Örneğin Özal, yıllarca özel sermayenin hizmetinde çalışmış, Türkiye?nin en büyük işveren sendikası MESS başkanlığına kadar yükselmiştir. Ayrıca uluslararası finans kuruluşlarında da önemli hizmetler vermiştir. Bir zamanlar ?Morrison Süleyman? olarak da anılan Demirel de Özal gibi siyasi yaşamı öncesinde ve siyasi yaşamında, yerli ve yabancı sermaye ile birçok ilişkiler içinde olmuş ve uzun devlet yönetimi sırasında da sermayeye önemli hizmetler vermiştir. 11. Cumhurbaşkanı Gül de siyaset yaşamına, İslami sermayenin en önemli kuruluşlarından İslam Kalkınma Bankası?nda başlamış, siyaset yaşamı içerisinde özellikle de 58 ve 59. hükümetler içerisinde yerli ve yabancı sermaye ile uluslararası sermaye örgütlerine önemli hizmetler sağlamıştır.
Hisarcıklıoğlu?nun verdiği örnekte yer alan bu üç kişi, sermayeye hizmetlerde bulunurken aynı zamanda içinden geldikleri toplum kesimleri aleyhine birçok politikanın yürütücüsü olmuş ve onların haklarını ortadan kaldıran birçok kararın altına imza atmışlardır. O halde Sayın TOBB Başkanı?nın mesajını ?Hangi sınıftan gelirseniz gelin eğer sermayenin sadık hizmetkarları olursanız en üst makamlara kadar yükselebilirsiniz? biçiminde algılamak daha doğru olacaktır.
İşçilikten sanayiciliğe yükselme konusunda da yine Gül?ün babası gibi Demirel ve Özal aileleri örnek gösterilebilir. Burada da söz konusu mesajı, ?Eğer sermayeye yeterince hizmet eder ve onun temsilcisi olarak siyasette yükselirseniz, ailenizin de birtakım özel ayrıcalıklarla sermaye sınıfına katılması mümkün olacaktır? biçiminde anlamamız gerekmektedir.
TOBB Başkanı?nın mesajları, sadece Gül?ün Cumhurbaşkanlığı?na gelişi üzerinden değildi. Sermaye kesiminin yeni cumhurbaşkanından neler beklediği üzerinden de önemli mesajlar verdi. Buna göre ?Cumhurbaşkanı, piyasalaşma sürecinde engelleyici olmamalı ve küresel ekonominin kuralları içerisinde hareket etmelidir?. Daha önemlisi ?Cumhurbaşkanı, Özal ve Demirel?in de yaptığı gibi işletmelerin uluslararası piyasada yer kapmasına katkı sağlamak amacıyla gerekirse uçağa atlayıp yarım günlüğüne bir işletmenin pazarlama işi için dünyanın öte yanına gitmelidir?.
Hisarcıklıoğlu?nun burada verdiği mesajı, ?Cumhurbaşkanı, sermayenin pazarlama ya da reklam elemanı gibi çalışmalıdır? biçiminde anlamak da mümkündür. Aslında burada dile getirilen talep, yeni liberal politikalar doğrultusunda devlete biçilen görevin gereğidir. Cumhurbaşkanı da devletin en üst düzeyli temsilcisi olduğuna göre pazarlama, reklam gibi işleri de öncelikle o yapmalıdır.
Yeni cumhurbaşkanının ve yeni hükümetin, sermayenin isteği doğrultusunda bir devlet anlayışını yaşama geçireceği konusunda şüphem yoktur. Ancak, kapitalizmin önceki döneminden kalan, bugüne henüz ayak uyduramamış başta Anayasa olmak üzere yasalar ve bazı kurumlar vardır. Anayasa?nın mevcut sürece uyumlu bir biçime dönüşmesine yönelik çalışmalar hızla sürmektedir. Geriye sadece süreci kabullenmekte zorlanan kimi kurumlar kalmaktadır. Bu kurumlar, bir süre ayak sürüse de uluslararası konjonktüre ve onunla tamamen uyumlaşan yeni devlet yapısına zaman içinde uyum sağlayacaklardır.
Söz konusu yeniden yapılanmanın, kısa dönemde işçi sınıfının aleyhine sonuçlar doğuracağına kuşku yoktur. Ancak bu süreç, hâlâ devletten bir beklentisi olanlar ya da sermayenin insafa geleceğini bekleyenlerin gerçeği görmelerini ve sınıfsal benliklerinin farkına varmalarını sağlamaya yardımcı olacaktır. Bu da orta ve uzun vadede de olsa, işçi sınıfının da sermaye ve devlet gibi yeniden yapılanıp, sınıfsal mücadeleye girişmesinin yolunu açabilecektir.