Seçime kırk gün kaldı. Ama herkesin içinde küçük de olsa bir kuşku; acaba salimen yapılabilecek mi seçimler? Nedeni belli; PKK’ya karşı mücadele gerekçesiyle Kuzey Irak’a müdahale ve bir savaş hali durumunun ortaya çıkması… Haziran başında aynı konuda şunları yazmıştım bu köşede: “Kuzey Irak’a müdahale tartışmaları esasen bir iç politika oyunundan ibaret. Girelim-girmeyelim meselesi, ‘devlet partisi’nin […]
Seçime kırk gün kaldı. Ama herkesin içinde küçük de olsa bir kuşku; acaba salimen yapılabilecek mi seçimler?
Nedeni belli; PKK’ya karşı mücadele gerekçesiyle Kuzey Irak’a müdahale ve bir savaş hali durumunun ortaya çıkması…
Haziran başında aynı konuda şunları yazmıştım bu köşede: “Kuzey Irak’a müdahale tartışmaları esasen bir iç politika oyunundan ibaret. Girelim-girmeyelim meselesi, ‘devlet partisi’nin AKP’yi köşeye sıkıştırmak için kullandığı araçlardan biri haline getirilmek isteniyor. Ama birileri, AKP’yi seçmekte inat eden ahaliyi hizaya sokmak ve Türkiye’yi yeniden dizayn etmek için savaşı bile göze aldıysa, diyecek bir şey yok!”
AKP ile hesaplaşmanın, savaşı göze alacak boyutlara ulaşacağını sanmıyorum. Şimdilik, hükümetin teröre karşı hakkıyla mücadele edemediği görüntüsünü yaratacak hamlelerle yetinileceği anlaşılıyor.
•••
Farkında mısınız, bir kaç hafta önce “elden gidiyor” denilen laiklikten bahseden yok artık. Ne oldu? Bu birkaç hafta içinde, laikliği teminat altına alan kararlar mı alındı, uygulamaya mı koyuldu? Hayır. Sadece konjonktüre bağlı olarak, PKK’nin mayınlı, canlı bombalı eylemleriyle oluşan terör ve güvensizlik ortamı, hükümete karşı bir yıpratma savaşının aracı haline dönüştürüldü. Doğrusu bu hamlenin işe yaramadığını söyleyemeyiz. Son asker cenazelerinde gündeme gelen protesto gösterileri ve buna bağlı olarak oluşan hava, hükümeti fena sıkıştırdı. Hatta, AKP’nin işbaşına geldiğinden beri, bu ölçüde inisyatifi kaybettiği, bocaladığı başka bir dönem yok. Malum, konu hassas. Bir ayda 50’ye yakın şehit. Ve hedef tahtasında AKP hükümeti.
Başbakan, ima yoluyla da olsa topu askere atmaya çalıştı (“asker ne istiyorsa veriyoruz… önce içerdeki teröre bakalım” vb.) Lakin aleyhine dönen havayı tersine çevirmek artık o kadar kolay değil. Ordunun toplum üzerinde adım adım kurduğu ideolojik hegemonyayı, bu türden utangaç ve örtülü argümanlarla geriletmeleri mümkün görünmüyor.
Milliyetçi/ulusalcı cephenin ‘teröre karşı mücadele’ üzerinden yürüteceği AKP karşıtı politika, laiklik üzerinden yürütülen politikaya göre çok daha etkili olacağa benziyor. ‘Laiklik’ temelinde yapılan hamleler, yandaşı kadar karşıtını da üretmeye adayken ‘teröre karşı mücadele’ meselesi toplumu aynı ölçüde saflaştırmıyor. PKK’yi destekleyen Kürtler bir kenara bırakılacak olursa, AKP tabanı da dahil olmak üzere daha geniş bir mutabakat alanına işaret ediyor. Misal, falanca okulun bir odasında öğrenciler namaz kılıyormuş dediğinizde, “vay efendim nasıl olur, burası laik bir ülke!” diyen kadar -belki daha da fazla-“ne var bunda, burası müslüman bir ülke değil mi” diyecek insan da çıkar. Ama iş, ülkenin bölünmez bütünlüğü, teröre verilen kurbanlar, şehit cenazeleri olduğunda, zaaf gösterdiğinize, boyun eğdiğinize dair yaratılan havanın üstesinden gelmeniz çok zordur. Hatta imkânsız.
•••
AKP hükümeti, asıl şimdi gerçek bir krizle karşı karşıya. Bırakın doğru cevapları, doğru sorular soramamakla malul bir toplum karşısında köşeye sıkıştı.
Teröre karşı mücadelenin yolunun Kuzey Irak’a müdahaleden geçtiğine dair bir yanılsama giderek topluma hâkim oluyor. Üstelik bunu yayanların da inanmadığı bu ‘proje’, “gidip Barzani’yi derdest edip getirelim” abuklama-sına varacak ölçüde taraftar bulmuş durumda. “Eh, Barzani’nin arkasında da ABD var. Eliniz değmişken bari Bush’u derdest edip getirin de meseleyi kökten halledelim” diyesi geliyor insanın…
Seçime kırk gün var, diye başlamıştık söze… Bu kırk günün sanılandan daha fazla taşı yerinden oynatacağı anlaşılıyor. Siyasi tablonun yavaş yavaş değişme ihtimali şimdi gerçekten belirdi.
Birgün