19 Şubat 1972’de kuşatıldığı evde polislerle girdiği çatışmada katledilen THKP-C’nin kurucu önderlerinden Ulaş Bardakçı, katledilişinin 53. yılında mezarı başında anıldı
Ölümünün 53. yılında Ulaş Bardakçı’yı anan Devrimci Gençlik, Mahirlerin, Ulaşların mücadelesini sürdürdüklerini belirterek, “Devrimci Gençliğin her bir militanına düşen görev öfkeyi örgütleyerek faşizmin ve emperyalizmin üzerine sürmektir. Ulaş olmaktır. Kurtuluşa kadar savaşmaktır” dedi. Devrimci Gençlik’in çağrısıyla düzenlenen anma programında Karşıyaka Mezarlığı’nda yürüyüş yapıldı.
Yürüyüşün ardından Ulaş Bardakçı’nın mezarı başında açıklama okundu. Ulaş Bardakçı’nın mezarı başında okunan açıklama şöyle:
Gençliğin Devrimci eyleminde rotamız Ulaş Bardakçı. Katledilmesinin 53.yılında Ulaş Bardakçı hala devrim mücadelesine yol gösteriyor. Yarım asır sonra bile Ulaş bardakçı ve THKP/C militanlarının gösterdiği cüret, gençliği emperyalizme ve faşizme karşı mücadelede bir adım ileri sıçratıyor. THKP/C kurucularından Ulaş Bardakçı yaşadığı dönemde hakim sol fraksiyonlardan kopuşu gerçekleştiren ve bunun en büyük sembolüne dönüşen Dev-Genç mücadelesine öncülük etmiştir. Onun mücadelesinin tarih sahnesinde oynadığı rol, bugünün Türkiye Devrimci Hareketi için sapmalarla, dogmalarla, revizyonizmle, karşı devrimcilerle baş etmenin püf noktasını yani proleter devrimciliği bizlere göstermiştir.
1947 yılında Nevşehir’in Hacıbektaş kasabasında doğan Ulaş Bardakçı, ODTÜ’de okudu. ODTÜ’de okurken Fikir Kulüpleri Federasyonu ile tanıştı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Komer’in arabasının ters çevrilip yakılması eyleminde bulundu. Fikir Kulüpleri Federasyonu içinde Mahir Çayan ile tanıştı. FKF içinde tartışmalarda aktif olarak yer aldı ve FKF’nin Devrimci Gençlik federasyonu olarak hem mücadele çizgisinin devrimcileşmesinde hem de isminin mücadelesine layık bir hal almasında etkili oldu. Mahir Çayan ile halkların devrim mücadelesine kitleler olarak katılabilmesi için silahlı mücadelenin ihtiyaç olduğunu savundu. THKP/C’nin kuruluşunda yer aldı. THKP/C’nin parti tezlerinin oluşmasında etkili olduğu kadar militanlığıyla da eylemlerde öncülük üstlendi. THKP/C’nin ilk silahlı eylemi olan Küçükesat Ziraat Bankası soygununa katıldı. İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılmasında ve öldürülmesinde yer aldı. Emperyalizme karşı ‘’Tam Bağımsız ve Demokratik Türkiye’’ şiarıyla mücadele etti. Tarih 19 Şubat 1972’yi gösterdiğinde sabah saatlerinde İstanbul Arnavutköy’de faşist diktatörlüğün kolluk güçleri tarafından saklandığı ev kuşatıldı. Ulaş Bardakçı teslim olmadı, korkmadı dövüşerek ölümsüzleşti.
Ulaş Asırlardır süren demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ölen nice devrimciden birisidir. Hayatını, bedenini, aklını devrim mücadelesine adamış, kanının aktığı topraklarda binlerce ulaş yetişmiştir. Ulaş Bardakçı’nın iradesini teslim alanlar iç savaş koşullarında örgütlenmiş halkı savaşta örgütsüz bırakmamıştır. Devrimci yolunda parlayan ‘’Kurtuluşa Kadar Savaş’’ sloganı Fatsa’da, Tariş’te, Yeni Çeltek’te, ODTÜ-ÖTK’da vücut bulmuştur.
THKP/C önderleri Mahir, Hüseyin ve Ulaş’ın yılmaz iradesi Devrimci Gençliğe; tarihin çıkmaz sokaklarında, keşmekeşliğin hakim ideoloji olduğu mücadele platformlarında bugünlere kadar hep kılavuz olmuştur. Devrimci Gençlik 12 Eylül cuntasına kaybedildiği yerde tam 9 yıl sonra emperyalizme ve faşizme karşı bir adım ileri diyerek gençliği örgütsüz bırakmadı. gençliğin devrimci birliği revizyonist ve oportünist tartışmalarla bozulurken mecliste öğrencilerin en yakıcı gündemine dair ‘’parasız eğitim’’ pankartı açtı. Legal siyasetle devrimci safları pasifize etme gayretine yenilmeyip faşizme karşı mücadele bayrağının altında binlerce üniversiteliyi yığdı. AKP-MHP iktidarının neoliberal politikalarıyla kasıp kavurmaya geldiği üniversitelerde devrimci gençliğin öncülüğünde iktidar temsilcileri üstlerine yağan yumurtalar eşliğinde kampüslerden kovuldu. Devrimci Gençlik her iradi süreçte, gençlik hareketinin her çözülme döneminde düştüğü yerden kalkmış ve oligarşik diktatörlüğün sindirmek istediği gençliği örgütsüz, mücadelesiz bırakmamıştır. Şimdi sıra faşist saldırıların yoğunlaştığı bu dönemde gençliği örgütsüz ve mücadelesiz bırakmamak adına bir adım ileri atarak, her bir Devrimci Gençlik militanının Ulaş olma sırasıdır.
Ortadoğu’da ABD ve NATO’nun öncülüğünde dönen politikaların bir parçası olan Türkiye Filistin halkına soykırım yapan Siyonist İsrail ile ekonomik politik ilişkilere devam ediyor. Suriye’de el kaide uzantılı, ABD destekli HTŞ’nin yıllarca silahlandırılmasını ve eğitimini kapalı kapılar ardından sağlarken HTŞ aralıkta Esad’ı düşürdüğünde ise açıktan siyasi ilişkiler kurmaya başladı. Emperyalist ABD’nin uşağı şeriatçı, cihatçı HTŞ lideri Culaniyi özel davetle külliyeye çağıran AKP-MHP iktidarı Suriye’de katledilen alevi halkının kanını elinde taşıyor.
Ortadoğu’daki NATO gereklerini yerine getiren Faşist AKP-MHP iktidarı memlekette dış politikalarını sorunsuz uygulayabilmek adına makul muhalefet sınırları dışındaki tüm mücadele kanallarının başını ezmeye çalışıyor. Bu saldırılar kapsamında Kürt halkı üzerinde adeta bir kıyım politikası başlamış bulunmakta. Yargıyı bir kontrgerilla kliği olarak, tetikçi olarak kullanan iktidar Kürt illerine kayyum atıyor, basın emekçilerini tutukluyor, ana muhalefete saldırıyor, sosyalist gençlere operasyonlar çekiyor, tüm muhalefet güçlerini ezerek bastırmaya çalışıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’lar kutsal aile politikalarıyla patriyarkanın, tarikat ve cemaatlerin önüne atılıyor, hedef gösteriliyor ve cezasızlık politikalarıyla işlenecek suçlara ön açıyor. Üniversitelerde ihracat temelli dönüşümler başlatarak üniversitelinin emeğini yeni ekonomi politikalarının sömürü zincirine dahil etmeye çalışıyor. Tasarruf gerekçesiyle öğrencilerin temel haklarına ulaşımı geçmişe göre daha da ulaşılamaz hale getiriliyor. Enflasyonu halkın cebinden kısarak azaltacağını iddia eden iktidar, halkı sefalete ve yoksulluğa mahkum ediyor. Halk ise tüm bu faşist teröre teslim olmak yerine faşizmin, gericiliğin karşısında devleşiyor. Sınıf çatışması gün geçtikçe derinlik kazanıyor.
Faşizmin, baskının, patriyarkanın, ekonomi politikalarının yarattığı toplumsal yıkımın biriktirdiği öfke kampüsleri sokakları kasıp kavurmaya başladı. İkbal ve Ayşenur’un vahşice katledilmesi üniversitelerde sokaklara taşan öfkeyi doğurdu. Üniversiteliler kendi kamusal haklarına sahip çıkabileceği mücadele alanlarının arayışı içerisinde. İşçiler açlığa ve sefalete karşı Ankara’yı hedef bilerek eylemlere grevlere çıkıyor. Tüm bu direniş eğilimleri alanların bağımsız örgütlü mücadelesinde birlik haline getirilmedikçe zamanla faşizme kurban gidecektir. İşte bu yüzden Devrimci Gençliğin her bir militanına düşen görev öfkeyi örgütleyerek faşizmin ve emperyalizmin üzerine sürmektir. Ulaş olmaktır. Kurtuluşa kadar savaşmaktır.
Sendika.Org