Özgür Özel, Öcalan’ın yaptığı çağrıya ve Erdoğan’ın süreçteki rolüne dair konuştu. Özel, Erdoğan’ın tavrını “Bir şeyler oluyor, kendiliğinden oluyor. Sayın Bahçeli de güzel konuştu, ben bir şey demiyorum. Benimle ilgisi yok. Olursa sahiplenirim. İyi sonuçlar olursa bana yarasın, kötü sonuçlar olursa uzak durayım” tavrı olarak değerlendirirken, bir işi yapacaksa Erdoğan’ın sorumluluğu alması gerektiğini ifade etti
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Yeniden Refah Partisi Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Burada Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ile bir araya gelen Özel, görüşme ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Genel Başkan Özgür Özel, “Bugün Yeniden Refah Partisi’nin Genel Merkezi’nde Sayın Genel Başkanı ve kıymetli heyetini ziyaret ettik. Bu ziyaret, içinde bulunulan süreçte aslında gecikmiş bir ziyaret. 31 Mart seçimlerinde önemli başarılar elde etmiş, çok sayıda belediye kazanmış ve sürecin içerisinde iktidar partisi tarafından bu başarısı hazmedilememiş iki parti olarak çok yönlü saldırılara muhatabız” diyerek başladı. Öcalan’ın kamuoyuyla paylaşılan çağrısı hakkında konuşan Özel; CHP olarak tutarlılıklarını sürdürdüklerini söylerken, Erdoğan tarafından “Kürt sorunu yoktur” denilerek Kürt sorununun çözülmediğini ifade etti.
Özel, Kürt sorununun çözülmesi için Meclis zemininde hiçbir partinin dışlanmadığı, sivil toplumun ve toplumun tüm kesimlerinin temsil edildiği bir çalışmanın mutlaka yapılması gerektiğini vurguladı. Özel, demokratikleşmenin şart olduğu vurgusunu yaptı.
Özel, Erdoğan’ın yürütülen süreç hakkında konumlanışına dair de konuştu. Özel, Erdoğan’ın tavrını “Bir şeyler oluyor, kendiliğinden oluyor. Sayın Bahçeli de güzel konuştu, ben bir şey demiyorum. Benimle ilgisi yok. Olursa sahiplenirim. İyi sonuçlar olursa bana yarasın, kötü sonuçlar olursa uzak durayım” tavrı olarak değerlendirirken, milletin aklıyla alay ettiğini söyledi. Özel, Erdoğan’a seslenerek şunları söyledi:
Bir işi yapacaksan onun sorumluluğunu alacaksın, cesaretini göstereceksin. Millet sana bunun görevini vermiş, yetkisini vermiş.
Özel, “Şehit gelmeyecekse, bu ülke terör belasından kurtulacaksa, barış gelecekse, artık Kürtler yaşadıkları bu sorunlardan kurtulacaklarsa” CHP’nin bu süreçte var olduğunu söyledi. Özel, CHP’nin meseleyi Erdoğan gibi “edilgen ve korkak” bir biçimde izlemediklerini ve bu tavrı samimiyetsiz bulduklarını ifade ederek şunları söyledi:
Biz, Erdoğan’ın gizli ajanda pazarlıklarının ve kenardan hiçbir şey yokmuş gibi meseleyi edilgen bile değil, korkak bir şekilde bir yerden izleyip, bütün siyasi riski ortağının sırtına yükleyip, ‘Buradan bir avantaj çıkarsa gidip siyaseten nemalanırım’ demesini son derece samimiyetsiz buluyoruz.
Biz 23 Mart’ta cumhurbaşkanı adayımızı belirledikten sonra, vatandaşın gerçek sorunlarını çözecek tek şeyin seçim sandığı olduğunu bilinciyle büyük bir mücadelenin içine hep birlikte gireceğiz. Bu sürece ilişkin niyetimizi, kararlılığımızı da ifade etme imkanımız oldu.
Özel, Abdullah Öcalan’ın DEM Parti heyeti tarafından kamuoyuyla paylaşılan çağrısı hakkında açıklamalarda bulundu. CHP olarak tutarlılıklarını sürdürdüklerini söyleyen Özel, Erdoğan tarafından “Kürt sorunu yoktur” denilerek Kürt sorununun çözülmediğini ifade etti.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihsel tutarlılığımızı sürdürüyoruz. Bizim tarihsel tutarlılığımız ve bu sürece yönelik yaptığımız bütün açıklamalar; ‘Bir sorun var mı?’ Bir sorun var. Ülkede Kürtler, ‘Sorunum var’ diyorsa, Erdoğan’ın geçmişte bu konuda söylediklerini terk edip de ‘Kürt sorunu yoktur’ demesiyle Kürt sorunu çözülmüyor. Bu sorunun çözülmesi için Meclis zemininde hiçbir partinin dışlanmadığı, sivil toplumun ve toplumun tüm kesimlerinin temsil edildiği bir çalışmanın mutlaka yapılması gereklidir. Bu çalışmanın başı, sonu demokratikleşmedir. Bu noktada elbette ki her zaman hassasiyetle söylediğim; şehit ailelerinin, gazilerimizin ve tüm mağdurların mutlaka rızalarının alınması, görüşlerinin alınması, onları üzecek, rahatsız edecek işlerin içine girilmemesi çok önemlidir. Bunun dışında biz şeffaflığa vurgu yapıyoruz. Samimiyete vurgu yapıyoruz.
Şunu da söylemek gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları, neyin ne olduğunu bilen, gören insanlardır. Ben 2025 yılında bir iktidar partisinin ve ülkenin Cumhurbaşkanı’nın milletin aklıyla alay etmesini de doğru bulmuyorum. Bir yandan bir yılı aşkın süredir bir müzakereyi yürüteceksiniz. Yaptığınız, yapılan görüşmelere devlet adına birisi tam yetkili, dört kişilik bir heyet eşlik edecek. Bu konudan dakika dakika haberiniz olacak. Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi, Yargıtay’dan üyeler, yüksek hakimlerin bulunduğu 20’nin üzerinde hukukçudan oluşan bir masa bir yerde çalışma yapıyor olacak sizin bilginizle. Sonra millete ‘Bir şeyler oluyor, kendiliğinden oluyor. Sayın Bahçeli de güzel konuştu, ben bir şey demiyorum. Benimle ilgisi yok. Olursa sahiplenirim. İyi sonuçlar olursa bana yarasın, kötü sonuçlar olursa uzak durayım…’ Bu millet böyle kandırılabilecek, zekası hafife alınabilecek bir millet değil. Bir işi yapacaksan onun sorumluluğunu alacaksın, cesaretini göstereceksin. Millet sana bunun görevini vermiş, yetkisini vermiş.
Efkan Ala, öyle uçakta, havada gezip durum belli olunca inmekle olmuyor bu iş. ‘Ben bekleyeyim, duruma göre pozisyon alayım.’ Efkan Ala da bu anlamda tarihsel bir tutarlılık içinde görünüyor. Durum netleşene kadar uçakta beklemek her zaman olmaz. Dünkü açıklamalarından onu çok net olarak takip ettik. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi açısından bu ülkedeki insanların yararına, kan akmayacaksa, şehit gelmeyecekse, bu ülke bütün varını, yoğunu harcadığı bu terör belasından kurtulacaksa, insanların yüzü gülecekse, analar ağlamayacaksa, barış gelecekse, artık Kürtler yaşadıkları bu sorunlardan kurtulacaklarsa, kendilerini bu ülkenin tam ve eşit vatandaşları hissedeceklerse biz orada varız. Biz, Recep Tayyip Erdoğan’ın gizli ajanda pazarlıklarının ve kenardan hiçbir şey yokmuş gibi meseleyi edilgen bile değil, korkak bir şekilde bir yerden izleyip, bütün siyasi riski ortağının sırtına yükleyip, ‘Buradan bir avantaj çıkarsa gidip siyaseten nemalanırım’ demesini son derece samimiyetsiz buluyoruz. Net olsun, açık olsun, cesur olsun.
Özel, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın “Vatandaşlık tanımı yeni anayasada gözden geçirilebilir” açıklamasına dair de konuştu.
Heyetin bizi ziyaretinden sonra grubumuzun hemen önünde, koridorda yaptığımız ortak açıklamada, Türkiye’nin sorununun demokratikleşme sorunu olduğunu, bunun iki türlü olduğunu, birinci kısmının demokratikleşmeye yönelik adımlar atılması lazım, kanuni düzenlemeler yapılması lazım, kayyum uygulaması başta olmak üzere hızlı yasal düzenlemeler yapılması lazım. İkinci olan da mevcut yasalara ve anayasaya uyumdur. Yeni bir anayasa tartışması açılması hem bu süreci, hem de bütün Türkiye’deki siyasi atmosferi dinamitlemekten başka bir şey değildir. O zaman mesele bir al-ver pazarlığına dönüşmüş demektir ki, gittiğimiz şehit aileleri de şunu söylüyor, ‘Biz yandık başkası yanmasın. Biz bağrımıza taş basalım. Ama bunu siyasete, çıkara alet etmeyin.’ Bunu Türkiye’deki şehit aileleri ve gaziler için kurulmuş tüm derneklerin, en tepesinde devletin resmi protokolünde görev verdiği, yer verdiği bir vakıf ve iki dernekteki yöneticiler sizlerin de takip ettiğiniz ziyaretlerde söylediler.
Siyasi ikbal, anayasayı değiştirip bunun üzerinden Erdoğan’a bir şey alıp, onun karşılığında bir şey vermek. İşte bu samimiyetten uzak ve gerçekte sorunu çözmeye yönelik değil, bir pazarlık mantığı olur. Biz buna karşı olacağımızı söylemiştik. Heyet de zaten ziyaretinde bize bir yasal düzenlemenin konuşulduğunu, ancak anayasa değişikliği meselesinin söz konusu olmadığını en net bir dille ifade etmişlerdi. Bunun için Meclis zemini önemlidir, bunun için şeffaflık önemlidir. Binali Yıldırım kafaları karıştırmasın, ortalığı bulandırmasın diye tüm partilerin katılımıyla Meclis’te kurulacak tam yetkili bir komisyonla ve şeffaflıkla bu işler Meclis zemininde ve yasal düzenlemeler üzerinden götürülmelidir.
Sendika.Org