Yetki isteyenleri de önemli bir sınav bekliyor. Zira adalet olmayacaksa iktidarın kimde olduğunun da bir önemi yok
Adalet tartışmalı bir kavram.
Uzun yıllardır başkalarına karşı işlenen ağır suçları “kader kurbanı” kavramına sığınıp “affeden” bir iktidarla yaşıyoruz.
İktidara gelirken “başkasına karşı işlenen suçları devletin affedemeyeceğini” yüksek sesle söyleyenler, birilerini kurtarmak için, mafyayı cezaevinden çıkartmak için, oy için “af” kelimesini kullanmadan durmaksızın düzenleme yaparak gerçekleştirdi bunu.
Üstelik tüm bunları yaparken yeni suçlar ve suçlular icat etti. Sosyal medya mesajı paylaşanın evi basıldı, basın açıklaması yapan kendini örgüt yöneticisi olarak buldu, fikirlerini açıklayan vatan hainliğiyle suçlandı.
Ve yapılan af düzenlemelerinin kapsamı dışında bırakıldı tamamı.
İnsanlar, kendilerine karşı işlenen kusurlara karşı hoşgörülü olmayı tercih edebilir. Kimse buna karışamaz.
Ancak suç ve ceza kavramları söz konusu olduğunda, adalet kavramına ilişkin algılar da yorumlar da değişir.
İşlenen ağır suçları başkası adına affetmek, cezasız bırakmak, bunu alışkanlığa dönüştürmek, korkutucu bir dille bütün bunları beslemek adalet değildir.
Adalet hesap sorabilmektir bazen, birilerinin hesap vermesidir.
2016’da Hakkâri Şemdinli Ortaklar Köyü’nde yaşayan E.Y. adlı kız çocuğunun hikâyesi bu.
Önce telefonla taciz edilen, bir gece yine telefonda, “Çok önemli bir konu var, dışarı çık” diye çağrılan, kaçırılan, üç kişi tarafından istismar edilen E.Y., artık hayatta değil.
E.Y., tecavüze uğradıktan hemen sonra verdiği ifadede 2016’da o gece kendisini telefonla dışarıya çağıran, çok iyi tanıdığı kişi ve iki akrabasının ismini vermedi. Çok korkmuştu. Kanlar içerisinde hastaneye kaldırıldığında köye dönüp o kişilerle yüzleşmekten korkuyordu.
Biraz daha sakinleştiğinde isimleri vermesi gerektiğini düşündü. Tek tek anlattı olanları. Nasıl dışarıya çağrıldığını, kendisini yakından tanıyan kişinin bir anda koluna nasıl yapıştığını, diğerlerinin yardımıyla kendisini nasıl kaçırdığını, nasıl dövüldüğünü, nasıl istismara uğradığını…
Üstelik tecavüzle yetinmemişti üç kişi… Küçük kızı dövmüşler, yaşananları anlatması halinde öldürüleceğini söylemişlerdi.
Tecavüz ederken cep telefonu ile kayıt almışlardı. Bunları izletip, ağzını açması halinde bütün akrabalarına görüntüleri göndereceklerini anlatmışlardı.
Ardından kızı tekrar dövüp, yüksekçe bir yerden aşağıya itmişlerdi.
Tutuklandı üç kişi. İlk ifadeleri çelişki doluydu. Biri kızı hiç görmediğini söylüyor, diğeri mesaj attığını kabul ediyor, bir diğeri başka birini sevdiğini, küçük kızla aracı olması için iletişim kurduğunu anlatıyordu.
Sonra bu ifadeleri ustalıkla reddettiler. Hepsi ağız birliği yaptı ve suçlamaları reddetti. Dahası kızın o tarihte söylenen yaştan büyük olduğunu da ifade ettiler.
Bu kadar ağır suçlamalara rağmen sadece sekiz ay cezaevinde kaldılar. Kaçma ihtimalleri olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldılar. Aynı köye döneceklerdi. E.Y., korku içinde yaşamaya başladı.
Zira zaten tutuklandıklarından bu yana köyün büyük bölümü aileye baskı yapıyordu. İfadelerin geri çekilmesini istiyorlardı. Husumet doğmamalı, mesele huzur içinde kapatılmalıydı. Muhtar da aracı oluyordu bu işlere, köyün ileri gelenleri de…
E.Y., daha fazla dayanamadı. Tahliye kararından sadece 11 gün sonra hayatına son verdi. Küçük bir çocuk kendini öldürmeyi seçti.
Yargılama bittiğinde üç sanığın her birine 42’şer yıl ceza verildi. Buna rağmen yine tutuklanmadılar.
E.Y. ölmüştü artık. Mesele kapanmalıydı kimilerine göre. Aileye baskı yapmayı sürdürdüler. İstinaf mahkemesi de kızın yaşının hesaplanması için davayı bozdu. Dosya yeniden yerel mahkemeye geldi. E.Y. kendini öldürmüş ama yine kurtulamamıştı. Mezarı açıldı, kemik yaşı hesaplandı.
Şimdi dava Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülüyor.
Hakkâri Barosu Çocuk Hakları Merkezi avukatları başta olmak üzere çok sayıda avukat davanın takipçisi. Son duruşma dün yapıldı. Seçimden sonra asıl heyet dosyaya yeniden bakacak. Ancak avukat endişeliler. Benzer davalardan, aflardan, cezasızlıktan… Bu nedenle kamuoyu desteği arıyorlar, insanların da dosyaya sahip çıkmasını istiyorlar.
Seçime artık saatler kaldı. Değişim istiyor insanlar.
Bu ülkenin en büyük sorunu adalet.
Değişimin buradan başlaması gerekiyor.
Cezasızlığın son bulduğu, şiddetin normalleştirilmediği, kadınların, çocukların başta yaşam hakkı olmak üzere temel haklarının tamamını kullanabildikleri, siyasetin suçlu üretmediği, suç ve suçluyla mücadele ettiği bir adalet sistemi istenilen.
Sistemi yeniden üretip şekillendirenlerin artık bunu yapma şansı yok, bu çok açık.
Yetki isteyenleri de önemli bir sınav bekliyor.
Zira adalet olmayacaksa iktidarın kimde olduğunun da bir önemi yok.
Kaynak: T24