Kadın Savunma Ağı, “Kadına yönelik şiddete karşı sen, ben, o sokağa” sloganıyla sokağa çıktı. Kadınlar, Kadıköy’deki Mor Mekan’da son hazırlıklarını tamamlayıp İskele Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. İskele Meydanı’nda bir araya gelen kadınlar, burada ellerinde tuttukları resmi tutmaya tüm kadınları çağırdı. 25 Kasım günü Taksim/Tünel’de düzenlenecek olan eyleme yapılan çağrı ile eylem sona erdi
Kadın Savunma Ağı, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü öncesi “Kadına yönelik şiddete karşı sen, ben, o sokağa” sloganıyla eylemlere başladı. Eylemlerin İstanbul’daki adresi bugün (13 Kasım) Kadıköy İskele Meydanı’ydı.
Kadın Savunma Ağı, öğle saatlerinde Kadıköy’de bulunan Mor Mekan’da hazırlıklarını tamamladı. Kadınlar saat 16.30’da Mor Mekan’dan çıkarak Kadıköy’ün sokaklarında sloganlarla yürüdü. Yürüyüş yaparak İskele Meydanı’na gelen kadınlar burada sloganlara devam etti. Eylemde sık sık “Senin için de buradayız, seninle daha da güçlüyüz” sloganı atıldı.
Kadınlar, ellerinde tuttukları resmi tutması için çevredeki kadınlara çağrı yaptı. Yapılan çağrıda şunlar söylendi:
Şimdi sen de buraya gelemeyen bir kadın için aramıza katıl
Yaşamak istiyorum çığlığına rağmen devletin korumadığı ve bu nedenle aramızda olamayan Emine Bulut için bu resimlerin ve mücadelemizin bir ucundan tut.Bu ülkede hayatlarımız değersiz ama bazılarımızın hayatı daha da değersiz. Trans bir kadın olan Hande Kader bir nefret cinayeti sonucu yakılarak öldürüldü. Biz bugün burada Hande’nin polise karşı attığı yeter çığlığından güç alarak varız. Hande Kader için aramıza katıl ve mücadelenin ucundan tut.
İki gün önce evli olduğu erkeğin sistematik şiddeti nedeniyle intihar ettiği söylenen Münevver aslında dayanışmak adına kadınlara derdini anlattı ve polise başvurdu. Her intihar toplumsal bir cinayettir ve bu cinayetin faili sadece Münevverin kocası değil, erkek-devlettir. Bugün bizimle aynı saatlerde Münevver için arkadaşlarımız Okmeydanı’nda eylemde. Biz de hem buraya gelemeyip Okmeydanı’nda eylemde olan arkadaşlarımız hem de Münevver için buradayız.
Şimdi sen de buraya gelemeyen bir kadın için aramıza katıl
Mesela ölmemek için öldürmek zorunda kalıp birkaç ay önce Yargıtay tarafından 15 yıl hapisle cezalandırılan Çilem Doğan için buradayız. Çilem bu kararla erkek adaletin ‘bu dünyadaki bütün kadınları hapsettiğini’ söyledi. Çünkü bu karar erkeklere siz öldürebilirsiniz kadınlara da siz kendi hayatlarınızı savunamazsınız demektir. Çilem senin dediğin gibi ellerin ellerimizde şimdi sizde buradaki resimlerden birini tutun.Şimdi sen de buraya gelemeyen bir kadın için aramıza katıl
Nevin Yıldırım kendisine 3 yıl boyunca tecavüz eden akrabasını öldürdü. Nevin özsavunma yaptığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Nevin Yıldırım pişman değil çünkü erkek devlet o erkeğin tecavüzünü durdurmak için başka bir olanak sağlamamıştı. Bizler Nevin’in baltasıyız ve içinde olduğu şiddet döngüsünden çıkmak için gösterdiği cesaretin arkasındayız. Nevin burada değil ama biz onun içinde buradayız. Sen de Nevin için feminist mücadelemizin bir ucundan tut.Şimdi sen de buraya gelemeyen bir kadın için aramıza katıl
Mesela Yasemin Çakal zorunlu olarak göç etmek zorunda kaldı çünkü kendisine sistematik olarak şiddet uygulayan evli olduğu erkeği öldürdü. Erkek adalet Yasemin’e meşru müdafaa hükümlerini uygulamayarak cezalandırdı. Yasemin özgür olmak için İsviçre’ye sığınma talebinde bulundu ve Avrupa’da bir ilk olarak politik oturma hakkı kazandı. Yasemin burada değil ama yanımızda ve o da kadın kadını savunur diyor. Sen de böyle diyorsan resmimizin bir ucundan tut.
Kadınlar, eylem boyunca ellerindeki bildirileri de çevredeki kadınlara dağıtarak eyleme çağırdı. Feminist özsavunma vurgusunun yapıldığı eylemde ekonomik krize de değinildi:
Hepimiz yıllardır gittikçe daha güvencesiz hayatlara hapsedildik. Parasızlık, evsizlik, işsizlik… Bu olanaksızlıklar arasında güçsüz kalıyoruz, sıkışıyoruz ve hiçbir çıkış yolu yokmuş gibi geliyor. Her gün gıdadan faturaya her şeye zam geliyor. İşsizlik günden güne çığ gibi büyürken kadın işsizliği neredeyse her iki kadından biri olacak düzeyde. Aynı iş yerinde ve aynı konumda çalışan kadınların erkeklere göre ücretleri daha düşük. Kadınların ve LGBTİ+’ların çalışma hayatının her aşamasında mobbing var. Kadınlar nasıl geçineceğini bilemediği, geleceğini göremediği için şiddet gördüğü ailelerinin, evlerinin içinde kalmaya zorlanıyor. Araştırmalar ekonomik kriz büyüdükçe boşanmanın zorlaştığını gösteriyor. İktidar bizleri güvencesiz işlere, kredi borçlarına mahkûm ederek bir yandan otoriterliğini güçlendirirken bir yandan sermayenin elde ettiği karı gün geçtikçe büyütüyor. Bu bir şiddettir! Bizler Kadın Savunma Ağı olarak tüm kadınları bu ekonomik şiddete karşı feminist özsavunma ağlarımızı ve dayanışma ağlarımızı örmeye çağırıyoruz.
Pandemide bazılarımız okullar kapandığı için çocuklarımızın bakım emeğini tamamen üstlenirken işlerimizden ayrılmak zorunda kaldık ya da hayatımızın büyük bir kısmını çocuk bakımı babasının ya da toplumun sorumluluğu değilmişçesine adadık, aslında devletin sorumluluğunda olan yaşlı bakımını başka bir olanağımız olmadığı için üstümüze yükledik.
Biz o kadınlar için de buradayız ve bakım emeğini kolektifleştirmek feminist mücadelemizin çok önemli bir parçası.
Mesela 65 yaş üstü olanlarımız pandemide aylarca ev hapsine mahkûm edildik.
Bazılarımız üniversiteler kapandığı için ya da ekonomik kriz sebebiyle işsiz kaldığımız için zar zor çıktığımız aile evlerimize dönmek zorunda kaldık.
Bazılarımız milyonlarca işsizin olduğunu bildiğimiz bu ülkede, çalıştığımız güvencesiz işimizde bizi mesai saati içi dışı demeden sömüren patronlara göz yummak zorunda kaldık. Cumartesi günü mesaiye kalan, bu yüzden burada olmayan kadınlar için de buradayız. Plazadan fabrikaya sömürülen tüm kadınlar için feminist mücadelemizi yükseltelim.
Eylemde bir diğer vurgu da feminist laiklik mücadelesine yapıldı. Kadınlar, feminist laikliğin yaşamsal önemine dikkat çekilerek Afgan kadınların Taliban rejiminden sonra özgürlüklerine ve haklarına dönük baskı ortamına değinildi:
Ülkemizde dinci gericilik hayatımızdaki şiddetin, sömürünün doğallaştırılmasının aracı haline geldi. Daha dün diyanet işleri başkanlığı 4-5 yaş arası çocuklara din eğitimi zorunlu olmalı diye açıklama yaptı. Aynı diyanet 9 yaşında kız çocuklarının evlenebileceğini de fetva vermişti. Din bu ülkede faşizmin ve patriyarkanın güçlenmesinin temel dayanaklarından biri. Diyanet birçok bakanlığın toplamından fazla bütçesiyle hayatlarımızdaki erkek şiddetini arttıran fetvaların ve uygulamaların sahibi. Diyanete ayrılan bütçe kadınlara şiddet, çocuklara istismar, LGBTİ+’lara nefret olarak geri dönüyor.
2020 yılı başındaki verilere göre 81 ilde 407 adet diyanet işleri başkanlığına bağlı aile ve dini rehberlik bürosu varken Aile ve sosyal hizmetler bakanlığına bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin sayısı sadece her ilde bir tane. Diyanet fetvalarıyla hayatlarımızın her anına, makbul/makbul olmayan kadın ayrımları dayatılıyor; kadınlar aileye kapatılmaya çalışılıyor. Afganistan’da kadınları katleden, tüm özgürlüklerine saldıran Taliban için inanç olarak bir farkları olmadığını savunanlar cihatçı terör örgütünü ülkeye davet ediyor.
Türkiye’den Afganistan’a kadın dayanışmasını büyüterek laikliği savunalım. Laiklik biz kadınlar için yaşamsal. Laik bir yaşamın ancak kadınlarla erkeklerin her alandaki eşitliğinin maddi, siyasal, kültürel ve ideolojik koşullarının güvence altına alınmasıyla ve sadece kamusal-siyasal alanın değil, özel alanın da dinle meşrulaştırılan ataerkiden arındırılmış bir eşitlik ve özgürlük alanı olarak yeniden inşa edilmesiyle mümkün olacağını biliyoruz. Bu nedenle feminist laiklik diyoruz. Yeni bir toplumu kadın özgürlüğünün ilkeleriyle kurmaya çağırıyoruz.
9 yaşında kız çocuğu evlendirilebilir fetvası veren diyanet, toplumu çocuk istismarına sürüklerken, istismarı meşrulaştıran erkek-yargı ile beraber tüm çocuklar için güvencesiz evlerin, okulların tuğlalarını diziyor.
Diyanetin verdiği kıyafet fetvası üzerine Ayşegül Terzi’ye şort giydiği için otobüste saldıran Abdullah Çakıroğlu, Ayşegül cesurca hakkını aramasaydı ceza almayacaktı. Ayşegül ve kendi tercihleri için şiddete maruz bırakılan tüm kadınlar için buradayız.
LGBTİ+’ların tüm saldırılara rağmen dirençli oldukları da vurgulandı:
Sürekli eşcinsellik hastalıktır diyerek nefreti, homofobikliği pompalayan diyanet LGBTİ+ların işte, evde, okulda, sokakta ayrımcılığa, nefrete ve şiddete maruz kalmasının en büyük sorumlularından biridir. İstanbul Sözleşmesi’nin bile kaldırılmasına LGBTİ+’ları bahane eden iktidarın en önemli dayanak noktalarından biri diyanettir. LGBTİ+ çocuklar vardır! Koronavirüsü bile biz eşcinsellerden bilen diyanet evlerde LGBTİ+ çocuklara karşı şiddeti körüklüyor. Ama biz LGBTİ+lar varız, var olacağız ve var olmanın ötesinde heteronormatif düzeninizi başınıza yıkacağız.
25 Kasım’ın tarihinin anlatıldığı eylemde faşizm vurgusu da Erdoğan’ın geçen günlerde “Her kim bu ülkede bir daha İstanbul Sözleşmesi ile başlayan bir cümle kurarsa” dediği anımsatılarak “İstanbul Sözleşmesi bizim” sloganı atıldı:
Düşünün ki bir adamın gece yarısı yayınladığı bir kararla kadınların yıllarca mücadele edip kazandığı haklar geri döndürülebiliyor. Erdoğan birkaç gün önce “Her kim bu ülkede bir daha İstanbul Sözleşmesi ile başlayan bir cümle kurarsa, ona en başta ve en çok kendi adlarını sapkın ideolojik ajandaları uğruna istismar ettiği için kadınlarımız tepki göstermelidir” demişti. Her kim biziz, bugün burada olan, olamayan bütün kadınlar. İstanbul Sözleşmesi ile başladık bugün bu meydanda sözlerimize. Sadece İstanbul Sözleşmesi değil kazanımlarımızın hiçbirini tek adamın, erkek adaletin, kadınları korumayan bakanlıkların insafına bırakmayacağız. Örgütleneceğiz, direneceğiz. Tıpkı diktatörlüğe karşı direnen Mirabel Kardeşler gibi mücadele edeceğiz.
Kadınlar, "Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop inadına isyan, inadına isyan, inadına özgürlük" sloganı ile İskele Meydanı'na yürümeye devam ediyor.https://t.co/efjur1v392 pic.twitter.com/I64poUuJUZ
— sendika.org (@sendika_org) November 13, 2021
Kadıköy'den Okmeydanı'nda intihara sürüklenen Münevver Akyol için eylemde olan kadınlara selam gönderildi.https://t.co/efjur1v392 pic.twitter.com/0f7I1k40yZ
— sendika.org (@sendika_org) November 13, 2021
"Çilem Doğan için buradayız" diyen kadınlar, resimleri tutma çağrısı yaptı.https://t.co/efjur1v392 pic.twitter.com/gm4I5rMUa3
— sendika.org (@sendika_org) November 13, 2021
"Diyanete ayrılan bütçe biz kadınlara şiddet olarak geri dönüyor. Çocuklara istismar olarak geri dönüyor. LGBTİ+'lara nefret olarak geri dönüyor."https://t.co/efjur1v392 pic.twitter.com/8VWqjrs9O0
— sendika.org (@sendika_org) November 13, 2021
Kadın Savunma Ağı, İskele Meydanı'ndan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü için Taksim/Tünel'e çağrı yaptı: "Senin için de buradayız, seninle daha da güçlüyüz"https://t.co/efjur1v392 pic.twitter.com/E6hxryP0SH
— sendika.org (@sendika_org) November 13, 2021
Sendika.Org