Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle 807. hafta açıklamasını da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri canlı yayınla yaptı. Bu hafta, 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilenlerin akıbeti soruldu
807 haftadır fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri, koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle bu haftaki açıklamayı da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle eylemlerini 82 haftadır İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyordu. Koronavirüs salgınına rağmen eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, son 26 haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti.
Bu haftaki açıklamada kayıp yakınları, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nde gözaltına alındıktan sonra kaybedilenlerin akıbetini sordu.
12 Eylül’ün binlerce insanın yaşamına mal olduğunu hatırlatan Cumartesi Anneleri, “12 Eylül Askeri Darbesi döneminde işlenen insanlığa karşı suçlardan biri olan gözaltında kaybetmeleri gündeme getiriyoruz. Toplumsal unutmaya karşı bir kez daha 12 Eylül’ü ve 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilenleri hatırlatıyoruz” dedi.
1980 yılında Kars’ta gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, 1980 yılında darbe ile yönetime el koyan beş generalin Türkiye’yi zifiri karanlığa çevirdiğini belirterek sözlerine başladı.
Gözaltında kaybedilenlerin yakınları olarak 40 yıldır bu karanlığa karşı mücadele ettiklerini dile getiren Kırbayır, “Bu gidişatın böyle gitmeyeceğini öngören ve buna karşı çıkan ilerici, devrimci, çağdaş insanlar gözaltına alınarak katledildiler. Bunlardan biri de kardeşim Cemil Kırbayır’dı. Cemil Kırbayır, 13 Eylül 1980’de gözaltına alındı, 8 Ekim 1980’de işkenceyle yaşamına son verildi. 40 yıldır verdiğimiz mücadeleye rağmen, TBMM’de rapor çıkmasına rağmen, halen bir iddianame hazırlanmış değil. Katiller yargı önüne çıkarılmamıştır. Bu iyi bilinsin ki kayıplarımızın akıbetini sormaktan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
Ardından 1980 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, 12 Eylül’ün bu ülkenin karanlık yüzü olduğunu belirterek, “Ülkenin üzerine çöken kara bulutlar, 40 yıldır kalkmamıştır. 12 Eylül, baskının, zulmün, antidemokratik uygulamaların, faili meçhul cinayetlerin, idamların, gözaltında kaybetmelerinin, insan hakları ihlallerinin adresidir. Bugün halen darbe yasalarıyla yönetiliyor olmamız, ne yazık ki bu adresin devlet geleneği haline geldiğini gösteriyor. En ağır bedelleri ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Sevdiklerimiz işkencelerde katledildi. 40 yıldır inkar ediliyor. İnkar da bir devlet geleneği haline geldi. Asla unutmadık, unutmayacağız. Affetmedik, affetmeyeceğiz” dedi.
1981 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan da, 12 Eylül darbesinin yükselen demokrasi mücadelesinin engellenmesi için uluslararası sermayenin isteği doğrultusunda yapıldığını belirterek, “Süleyman 1981 yılında gözaltına alınarak öldürüldü. Annem ölünceye kadar adaletin tecellisini bekledi. Ama katiller korundular ve hala korunuyorlar. Biz 40 yıl da geçse faillerin yargı önüne çıkarılmasından, hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
807. hafta açıklamasını ise Cumartesi İnsanları’ndan Ruhat Sena Akşener okudu. Akşener, 12 Eylül darbesi ve akabinde kurulan askeri rejimin, Türkiye’nin anayasal ve yasal sistemini otoriter bir yerden inşa ve tahkim ettiğini söyledi.
12 Eylül’de işkence ile kaybedilenleri anımsatan Akşener, o dönemde yaşananların günümüzde sürdüğüne dikkat çekti. 12 Eylül ile yüzleşilmesi gerektiğini ifade eden Akşener, “Bunun gerçekleşebilmesi için güçlü bir toplumsal duyarlılık ve ısrarlı bir takip şarttır. Biz bu ısrarın bir parçası olma kararlılığımızı sürdüreceğiz. 12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilenleri unutmayacağız. Onları kaybedenleri bugüne kadar cezasızlıkla koruyanları affetmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.