Sınırlı bilgi ve gözlemle de olsa iktidarın propaganda bombardımanı başlamadan sıcağı sıcağına yazılmış değerlendirmelerin hatırlanmasının önemli olduğunu düşünüyor, o günlerde yayımladığımız yazıları yeniden okurun ilgisine sunuyoruz
15 Temmuz darbe girişimi, başlangıç anı itibariyle bile izleyenlerde pek çok şüphe uyandıran, ardından iktidarın ve iktidar taraftarlarının attığı adımlarla bu şüpheleri güçlendiren yeni bir süreç başlatmıştı. Darbeciler kimdi, kim değildi? İktidar içinde ne tür pazarlıklar dönmüştü? Darbenin hedefindeki iktidarın tepkisi demokrasi için mi, yoksa kendi karşı darbe süreci için miydi? Bu soruların bir kısmı hala yanıtsız olmakla birlikte, iktidarın işlettiği sansür ve propaganda mekanizmaları yüzünden aradan geçen zaman gerçekleri açığa çıkarmaktan çok bulandırmaya hizmet etti. Bu nedenle, henüz sınırlı bilgi ve gözlemle de olsa sıcağı sıcağına yazılmış değerlendirmelerin hatırlanmasının önemli olduğunu düşünüyor, o günlerde konuyla ilgili Sendika.Org’da yayımlanmış yazıları yeniden okurun ilgisine sunuyoruz
BİR TUHAF KALKIŞMA: 15 TEMMUZ’A DAİR YANIT BEKLEYEN SORULAR – VECİH CUZDAN
Darbe, AKP hükümetini neden teğet geçti? Hükümet neyden, ne kadar haberdardı? Erdoğan’ın, Akar’dan şüphesi mi var? Ümit Dündar darbeci mi, kurtarıcı mı? Darbecilikle kurtarıcılık arasındaki başdöndüren geçişler nasıl yaşandı? AKP ile TSK komutası arasında ne gibi pazarlıklar döndü?
Yazının devamı için tıklayınız!
***
DARBEYİ ÖNLEYEN KİMDİ, SOKAĞA ÇIKANLAR KİM? – ALİ ERGİN DEMİRHAN
15 Temmuz gecesi Harbiye’de, Taksim’de, Saraçhane’de, Vatan Emniyet Müdürlüğü önünde toplanan kitle ile biraz vakit geçirdik. Orada da gördük ki ne darbeyi durduran şey sokaklara dökülen halktı ne de sokağa çıkanların demokrasiye sahip çıkmak gibi bir derdi vardı.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
ZAMAN ENDİŞE İÇİNDE BEKLEME ZAMANI DEĞİL – FERDA KOÇ
Şimdi asıl büyük tehlike “darbenin halk direnişiyle bastırıldığı” söylemiyle ırkçı-gerici bir militan kitle hareketi eşliğinde fiili başkanlık rejiminin açık faşizme dönüştürülmesidir.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
FETOCU DARBEYE KARŞI ZAFER Mİ? – KUTAY MERİÇ
Saray rejimi, “darbeyi kahraman halkımızla beraber bastırdık” efelenmesinin gerçek bir karşılığı olmadığını, sonuçta bu Ordu’nun kendisine darbe yapabildiğini ve bundan sonra da yapabileceğini, hatta bu sefer emir komuta zinciri içinde yapabileceğini, ABD ve AB’nin böyle bir darbeyi açıktan desteklediğinde nelerin olabileceğini, darbe karşısında muhteşem halk ayaklanmasının gerçekleşmediğini, sürekli gerginlik ve çatışma politikasının kendi tabanının bir bölümünü de korkuttuğunu biliyor.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
DARBE GİRİŞİMİNİN BAŞARISIZLIĞI VE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ – MUSTAFA PEKÖZ
Darbe girişimi karşısında politik pozisyonunu koruyan Erdoğan artık eskisi gibi davranamaz. Türkiye’nin iç dinamiklerini zorunlu ve kaçınılmaz olarak hesaba katmak zorundadır. Tek adam olma politikasının yarattığı ve yaratacağı olumsuz sonuçların tehlikelerini artık çok daha güçlü bir şekilde hissedecektir.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
MUHALEFET, DİKTATÖRLÜĞÜN KENDİNİ MEŞRULAŞTIRMASINI ÖNLEMELİ – OYA ERSOY
Bugün eşitlikten, özgürlükten, laiklikten, kardeşlikten yana tüm demokrasi güçlerinin görevi neyi gerçekleştirmeyi amaçladığı bile tam olarak anlaşılamayan bu darbe girişiminin ve sonucunda yaşananların Saray/AKP diktatörlüğünü meşrulaştırmasını engellemektir.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
ERDOĞAN’IN DARBE TEZGAHI VE SİYASAL İKTİDARIN TAM FETHİ – KEMAL ERDEM
Cemaat’in kadrolarının Ordu içerisinde tek tek tasfiye edilmesi onun işine gelmiyordu. O bu tasfiyeyi daha büyük amaçları için bir “siyasal kaldıraç” olarak kullanmak istiyordu. Kontrollü bir şekilde Cemaat’in Ordu içerisindeki kadrolarını bir ikilem içerisine soktu, hiç acele etmeden onların etrafını sararak onlara darbe yapmaktan başka bir yol bırakmadı. Bu yola başvurdukları andan itibaren de zaten hazırlıklı olan Erdoğan,bu darbenin arkasına asıl kendi darbesini yerleştirdi.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
DERTLERİ DEMOKRASİYİ DEĞİL KENDİ İKTİDARLARINI KORUMAK – EGEMEN ALDOĞAN
Emniyet teşkilatından yandaş tüm STK’lara, ekonomi odalarından spor federasyonlarına kadar Saray ve AKP rejiminin hakimiyeti altındaki kurumların tüm gücünü ortaya koymasının nedeni demokrasiyi korumak değil, mevcut rejiminin devamına hizmet ederek kendi işleyişlerini de garanti altına almak.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
“YOK CANIM ABARTMA” MI DİYORSUN? NE SİVAS’I NE DE MARAŞ’I UNUT! – KEMAL BOZKURT
Onlar hala Gezi’den korkularını dillendirip hâlâ bize karşı, bizi taklit ederek bir şeyler yapmaya çalışmıyor mu? Biz halk olduğumuz ve örgütlü olduğumuz için korkularını sürekli dillendirdiklerini de mi görmüyorsun?
Yazının devamı için tıklayınız!
***
FETÖRDOĞAN DARBESİ – MURAT KARADENİZ
Toplumsal varoluşunu 12 Eylül ve Fethullah Gülen’e, siyasal varlığını ise 28 Şubat ve yine Fethullah Gülen’e borçlu olan Recep Tayyip Erdoğan bir güneş gibi doğacaktı bizim garibanın şafağında. ABD’ye gidildi, tanışıldı, çeşitli güvenceler verildi. Hocası el verdi AKP iktidara geldi, iktidarı paralel paralel paylaştılar, mutlu günler başladı.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
DARBE GİRİŞİMİ: TÜRKİYE’NİN REİCHSTAG YANGINI MI? – AYŞE KADIOĞLU
Reichstag yangınını izleyen gün, yasal düzen Halkın ve Devletin Korunması için Reich Başkanı Kararnamesi (Verordnung des Reichspräsidenten zum Schutz von Volk und Staat) ile askıya alındı. Kararname, Anayasanın bireysel ve sivil özgürlükleri güvence altına alan yedi bölümünün askıya alınmasını içeriyordu.
Yazının devamı için tıklayınız!
***
DARBE SONRASI TÜRKİYE: NEO-FAŞİZMLE BONAPARTİZM ARASINDA – CİHAN TUĞAL
Şu anda, sokaklardaki rejim yanlılarının sayısı veri alındığında (ve askerler bir kez daha ulusun düşmanı ilan edilmişken), rejim içindeki faşist aktörler kitle seferberliğini süreklileştirme ve ülkeyi daha totaliter bir istikamete götürme imkanına sahipler.
Yazının devamı için tıklayınız!
Sendika.Org