HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekilliklerinin düşürülmesi kararının iptali ve milletvekilliği sıfatının iadesi talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurduklarını açıkladı
HDP İstanbul Milletvekili ve Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Oluç, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekilliklerinin düşürülmesi kararının iptali ve milletvekilliği sıfatının iadesi talebiyle bugün (10 Haziran) AYM’ye başvurduklarını açıkladı.
HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ve Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’ün başvuruyu gerçekleştirdiğini belirten Oluç, şunları kaydetti:
“Bizim tespitimize göre geçtiğimiz hafta atılan adım Anayasanın 2., 10., 13., 25., 26., 67. ve 83. maddelerine, TBMM iç tüzüğünün 133. maddesine aykırıdır. AİHS’in 10. 11. ve 12. maddelerine aykırıdır. Biz bu nedenle demokratik iradenin çiğnenmesinden ulusal ve uluslararası mevzuat ve TBMM teamüllerine aykırılıktan dolayı Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca bu kararın iptali ve milletvekilliklerinin iadesini talep eden başvurumuzu yaptık. Bu konuyu önemsiyoruz, bu konuda genel kurulda da çeşitli açıklamalar yaptık yapmaya devam edeceğiz. Bir kez daha hatırlatalım. Özellikle iktidara dönük olarak bunu söyleyelim.”
Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargının kalmadığını belirten Oluç, “Sadece ve sadece Saray hukuku işletiliyor ve adil bir yargılamadan bahsetmek mümkün değil” dedi.
Oluç, sözlerinin devamında şunları kaydetti:
“Bu ülkede aslında iki tane anayasa var. Bir tanesi kağıt üzerinde var olan, çeşitli sorunları olan, çok ciddi antidemokratik hükümleri olan ama kağıt üzerinde var olan bir anayasa. Bu anayasa artık uygulanmıyor. Çeşitli örneklerde bunu görmemiz mümkün. Geçtiğimiz hafta 3 vekilin vekilliğinin TBMM’de hukuksuzca düşürülmesi, 65 belediyeden 53’üne kayyım atanması, hukuksuz ve Anayasa çiğnenerek atılan adımlara dair önemli bir göstergedir. Demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına dair bütün engeller ve yasaklar bunun göstergesidir. Anayasa uygulanmıyor ama bir paralel anayasa var. Saray’ın bir paralel anayasası var, o anayasa uygulanıyor. Yani hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukukunun geçerli olduğu bir paralel anayasa tıkır tıkır işliyor.”
“Leyla Güven ve Musa Farisoğulları hakkında alınmış olan mahkeme kararlarının, bazıları cezaevinde olan veya yurtdışına çıkmış olan Fetullahçı savcı ve hakimlerin marifetidir” diyen Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir kez daha hatırlatalım ki, o alınan kararın soruşturmasını dönemin özel yetkili savcısı hazırlatmıştır. Ergun Tokgöz meslekten ihraç edilmiş, ardından tutuklanmıştır. O dönem gözaltına alınan siyasetçilerin ifadelerini Cumhuriyet Savcısı Adem Özcan almıştır, meslekten ihraç edilmiştir, yargılanmaktadır. Yine o dönem KCK soruşturmaları kapsamında gözaltına alınanlar hakkında telefon dinlemeleri, fiziki takip, gözaltı ve yakalama kararlarını verenler Ömer Sevgiliocak, Suna Yeşilküçük, İsmail Gözükara, Ömer Yıldırım ve Suna Yeşil de ihraç edilmiş ve tutuklanmıştır. Bu çok açıktır, başka örnekler de vardı. Bunları teker teker anlatacağız.
Genel Kurulda da söyledik. Cumhurbaşkanlığı forsu ile yayınlanmış ‘10 soruda FETÖ gerçeği’ isimli kitapçıkta ‘Fetullahçı kumpas’ diye ifade ettikleri davaların içinde Ergenekon, Balyoz sayılırken, üçüncü dava KCK davası olarak sayılmıştır. Biz bunu söylediğimizde, yaptıkları ilk iş o broşür üzerinde tahrifat yapıp KCK lafını oradan çıkarmak olmuştur. Çok açık biçimde biz bu iktidarın ve devam eden yargı sisteminin aslında Fetullahçı diye suçladıkları savcı ve hakimlerin önemli bir kısmı tarafından hazırlanıp yürütüldüğünü biliyoruz ve bu iktidar bu iddianame ve açılan davalarla, bu mahkemelerden çıkan sonuçlarla ortaya çıkan durumu yok saymak ve hukukun üstünlüğünün işlediği bir yargılama yapmak yerine, onların mirasını devralmıştır, onların sürdürücüsü olmuştur. Şu anda onların devamcısı pozisyonundadır.”
HDP’li Olur, aralarında kayyımların da bulunduğu 41 ilin valisinin değişmesine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu değiştirilen valiler arasında, 3 kayyım da var. Diyarbakır, Mardin ve Siirt valileri ve şu andaki kayyımlar da var. Biz bunların yaptığı her türlü usulsüzlüğü, yolsuzluğu defalarca Genel Kurulda gündeme getirdik. Özellikle Mardin’i vurgulayarak söylüyorum, Sayıştay raporlarına da yansıdı. Diyarbakır kayyımı ve eski valisi sahte dezenfektan dağıtarak halk sağlığıyla bile oynadı. Siirt kayyımının göreve geldiği anda yaptığı ilk iş Kürt halkının değerlerine saldırmak oldu ve kütüphane yıktırmak, Kürtçe tabelaları kaldırmak oldu. Bu atamaların nedenlerini bilmiyoruz, öğrenmek için uğraşacağız. Ama şunu açıkça söyleyelim ki, bu merkeze alınan Diyarbakır, Mardin ve Siirt kayyım olarak atanmış valiler sanmasınlar ki iki elimiz yakalarında olmayacak. Sanmasınlar ki kayyımlar döneminde yaptıkları hukuksuzluk ve usulsüzlükler nedeniyle onların peşini bırakacağız. Hiç sanmasınlar, kesinlikle bunun takibini yapmaya devam edeceğiz. Özellikle Mardin Valisi ve kayyımının geçmişte yaptığı usulsüzlük ve hırsızlıkların yanı sıra, çeşitli illerde Mardin’e gelmeden önce yaptıkları ve Mardin’e yaptıklarının da hesabını soracağız. Bunların hesabını elbette hukuk yoluyla, demokratik siyaset yoluyla sormaya devam edeceğiz.”
Sendika.Org