Maden Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ayhan Yüksel ve Devrimci Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Tayfun Görgün, Maden Kanunu’nda yapılan değişikliği Sendika.Org’a değerlendirdi
Maden Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ayhan Yüksel ve Devrimci Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Tayfun Görgün, Maden Kanunu’nda yapılan değişikliği Sendika.Org’a değerlendirdi
301 maden işçisinin hayatını kaybettiği Soma Katliamı’nın hafızalarımızdaki yeri hâlâ tazeyken, Maden Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Yapılan değişiklik geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yer aldı. Maden Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ayhan Yüksel ve Devrimci Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Tayfun Görgün, değişikliği Sendika.Org’a değerlendirdi.
Görgün, madencilik herhangi bir işkolu olmadığını belirterek dünyada bilinen 51 çeşit maden olduğunu, bunun 29’unun Türkiye’de çıktığını belirterek “Türkiye şuana kadar bu zenginlikten faydalanabilmiş değil” dedi. Görgün sözlerine şöyle devam etti:
Son yıllarda, özellikle Soma’da Ermenek’te de görüldüğü gibi, ileri teknoloji kullanmayan, madencilik alanında deneyimsiz inşaat şirketlerine devredilmiştir. Bu da özelleştirme ve taşeronlaşma yoluyla oldu. Bunlar da kârı maksimize etmek madenleri talan ettiler. Siz maden havzalarını şirketlere parça parça bölerseniz bütünlük bozuluyor. Her yerde aynı olmayan rezerv kuvvetliliği de var. Özel sektör bu madenlerin en kuvvetli, en kârlı olduğu yerleri alıyor diğer alanları boş bırakıyor. Bu zaten son 10 yılda bu hale gelmişti. Bu yasayla birlikte havzalar daha fazla parçalanacak ve hükümete havzaları bölüp bölüp satma imkanı verecek. Hükümete sıcak para girişi sağlayacak bu yasa.
İkinci olarak da kontrol ellerinde olduğu için, istedikleri zaman ruhsatları iptal etme, geri alma hakları olduğu için hiçbir şirketin de garantisi yok. Hükümete uyum sağlamayan, hükümetin dediklerini yapmayan şirketlerden bu sahalar geri alınabilecek. Bunun işverenleri ilgilendiren bir tarafı var ama bu olumsuz. Bizi ilgilendiren tarafı da şu: Yurttaş olarak her birimizin, gelecek kuşakların madenlerde hakkı var.
Sahada çalışan maden işçileri olarak iş güvenliği bölünmüş, aynı havzada birbiriyle rekabet eden taşeronlar arasında bütün haklarını kaybeden, iş kazalarının arttığı bir süreç yaşanacak. Madencilik alanında yasal düzenlemelere ihtiyaç vardı fakat bu yeni yasal düzenleme bütün bunları telafi etmek yerine var olan olumsuzlukları arttıran, iş kazalarını denetlemeyen ve iş kazalarını arttıran bir döneme sokmuş oluyorlar.
Yüksel sözlerine “Bir maden kanununu tartışıyorsak, ülke olarak bir madencilik politikamızın olması gerekiyor” diyerek başladı. Bu konuda hem bürokrasiye hem de demokratik kitle örgütlerine görev düştüğünü kaydeden Yüksel, Maden Mühendisleri Odası’nın üzerine düşen görevi yaptığını belirterek “Ancak ne yazık ki ülkemizde bir madencilik politikası yoktur” dedi.
Yüksel sözlerine şöyle devam etti:
Bir madencilik politikası olmamasına rağmen siyasi iktidar “yerli ve milli madencilik politikası” diyordu. Baktığınız “yerli ve milli madencilik politikası” nedir diye, hiçbir yerde, hiçbir argümanda bir şeyle karşılaşamıyorsunuz. Peki, adına ne dersek diyelim, bir madencilik politikası olmadan bir kanun nasıl olur? Böyle bir kanun olabilir mi? Olmaması lazım aslında.
Türkiye’de bir maden kanunu var, 1981 yılında çıkmış. Bu kanundaki ilk değişiklik 2004 yılında oldu ama sonra 2010, 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarında 3 tane teme değişiklik, 6-7 tane de ara değişiklik oldu. Bu bize neyi gösteriyor? Bu ülkede bir madencilik politikası olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla bu maden kanunu da günübirlik politikalara, günübirlik taleplere, ihtiyaçlara ilişkin bir maden kanunuydu. Yapılan düzenleme de bundan farksız değil.
Kanunun ilk maddesinde diyor ki “Bu kanunun amacı milli menfaatlere uygun bir madencilik belirlemektir.” Diyoruz ki bu kanun, yapılan bu değişiklik, kanunun “amaç” kısmında belirtilen “milli menfaatler”e uygun değildir. Çünkü sektörün tüm kesimleri tarafından bu kanuna itiraz gelmiştir; işçisi, işvereni, üniversitesi, meslek odası, sivil toplumu, dolaylı olarak etkilediği doğal alan açısından. Meclis tutanaklarını açın bakın, madencilik sektörüyle ilgili işveren kuruluşu, meslek odası ve benzeri “Bu kanun Meclis’ten geri çekilmelidir” demesine rağmen bu kanun yürürlüğe girdi. Demek ki bu kanun “milli menfaatler”e uygun değil. Çünkü tüm taraflar itiraz etti.
Bizim itiraz ettiğimiz üç temel husus vardı. Bunlardan bir tanesi kamu kaynaklarının kullanımını esas alıyordu. Kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesine itiraz ettik. Rödovansa, maden işçilerinin haklarının ortadan kaldırılmasına itiraz ettik. Kamu kurumu niteliğinde olan meslek odalarının kanundaki yerlerinin yok edilmesine itiraz ettik. Bunlardan birinde düzenleme oldu. Sektör de itiraz etti. Bu itiraz kabul edildi. Şunu görüyoruz: Ne ülkenin, ne de madencilik sektörünün ihtiyaçlarını çözmeye yetmeyecektir, sorunları çözmeyi bırakın sorunların artmasına neden olacaktır.
Sendika.Org