11 Mart itibarıyla açıklanan iki önemli makroekonomik veri, Türkiye ekonomisindeki daralmanın boyutlarını ortaya koyması ve gelecek aylarda bizleri bekleyen süreci öngörebilmek açısından çok önemli detaylar içeriyor
2018 son çeyrek GSMH’de bilindiği üzere büyüme bekleyen yoktu; hatta ortalama piyasa beklentisi daralmanın %2,8’de olacağı yönündeydi. Hatırlarsak 2018’in ilk çeyreğinde köpürtülerek desteklenen iç talep sayesinde GSMH artışı %7,4’e ulaşmıştı. Başta hızla yükselen cari açık olmak üzere bu performansın yarattığı önemli makro ekonomik dengesizlikler ardından yanlış ekonomi politikalarıyla da birleşince Türkiye ekonomisi uzun yıllardır izlenmemiş boyutta bir kur krizi yaşamış; ardından da zaten hareketlenmiş enflasyon liranın değer kaybı ile de birleşince Ekim ayında TÜFE enflasyonu, %25’e ulaşarak 2004 sonrası istikrar döneminin en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Bu süreç içinde büyüme de %7,4’ten %5,3’e ve üçüncü çeyrek itibarıyla da %1,8 seviyesine kadar hızla gerilemiş; beraberinde de cari açığı zirve noktasından aşağıya doğru çekmeye başlamıştı.
Bugün açıklanan 2018 son çeyrek GSMH ise, tam da öncü göstergelerin işaret ettiği üzere büyüme döneminin biterek Türkiye ekonomisinin daralmaya döndüğünü veri olarak ortaya koymuş oldu.
Verinin detaylarına bakınca, maliye politikası yoluyla yapılan desteklerin (vergi indirimleri, faiz kampanyaları) iç talepte karşılık bulmadığını söylemek gerek.
Rakamlar üzerinden gidersek: Son çeyrekte daralma %3. Mevsimsel olarak düzeltilmiş seride üçüncü çeyrekteki çeyrekten çeyreğe büyüme %-1,5’ten %2,4’e yükselmiş durumda. Bu da zaten kitabi anlamda resesyona girildiğinin ispatı.
Reel veriler üzerinden gidersek de Sanayi sektöründe %6,4 daralma sürpriz değil. İnşaat düşüş trendi de devam ederek %8,7 eksi büyümede. Hizmetler dahil, eksi büyümeye işaret ediyor %-0,3’le. Tarım tarafında da resim farklı değil: %0,5 daralma var ki tarım sektörüne özel olası ölçüm hataları da eklenince buradaki daralmanın daha da sert olduğunu düşünmek mümkün.
İhracatın çift haneli artışı ve ithalatın ekonomik daralmaya paralel %20’nin üzerinde daralışı net ihracatın büyümeyi desteklediğini anlatıyor.
Bir de tabi, kamunun harcamaları var ki %0,5’lik artışla bir miktar reel sektördeki daralmayı yumuşatmakta; ancak önüne geçememekte. Özel sektör yatırımları %12,9 gibi sert bir seviyede daralmış durumda.
Yine bugün açıklanan Ocak 2019 ödemeler dengesi verilerinde de sürprizli bir durum yok. Aylık cari açığın 0,8 milyar dolar oluşu yıllık cari açık seviyesini 21,6 milyar dolara geriletmiş durumda. Bu da yine ekonomik daralma hızındaki kuvvetin, girdabın kuvvetini anlatıyor. Finansman tarafında, net hata ve noksan kaleminin 1,8 milyar dolar ekside oluşu, kamunun; Türkiye Hazinesi’nin dış borç tahvil ihraçlarına yılın ilk iki ayında ağırlık vermesinden. İlk çeyrekten öteye bu hızın devam etmeyeceği gerçeği, yılın geri kalanında kaynağı belli olmayan girişlerin yeniden güçleneceğinin habercisi. Çünkü hem reel sektör hem de bankacılık tarafı dış borç ödemelerine tam gaz devam ediyor. Kaynaklar borç ödemeye yönelmiş durumda. Yükselen lira faizi ve FED’in faiz artışlarını yavaşlatması portföy yatırımlarını artıya çevirdiyse de, FED’in bilanço küçültmeye devam edecek oluşu, portföy tarafında anlamlı girişlerin önünde kademeli olarak engel önümüzdeki aylar için.
İçinden geçmekte olduğumuz 2019 ilk çeyrek dönemi ise, ekonomik daralmanın en sertleştiği dönem olarak rakamlara kazınacak. İhracat artışının da tek hanelere indiği, iç talebin eksi performansının ivme kazandığı, özel sektör yatırımlarının çift hanelerde daraldığı bu ilk çeyrekte; kamunun cari harcamalarındaki artış büyük resmi artıya döndürmeye yetecek gibi değil. Üstelik Türkiye ekonomisi 2019 ikinci çeyrekte de daha farklı bir resim çizmeyecek.
Seçim sonrası döneme ilişkin belirsizliklerin yüksek seyri çoktan yerli mevduat sahibinin yabancı para mevduatlarına yönelmesine neden olmuş durumda. Bunun bir diğer ifadesi, geçen seneki kadar olmasa da, yerli yatırımcılar, yerli para sahipleri Türkiye ekonomisine güvenmiyorlar ve lirada yeni bir dalga değer kaybı bekliyorlar. Bu beklenti döviz mevduatlarında hızlı bir artış olarak göze çarparken, ekonomide daralma döngüsünün de perçinlenmesine neden oluyor. Dolayısıyla, yılın ikinci yarısında baz etkisi nedeniyle son çeyreğe doğru GSMH büyüme tarafında geçse bile, yılın toplamı için eksi büyüme çok büyük bir olasılık.
Üstelik bankacılık sektörünün kamu banklarındaki zorlama kredi destekleri ötesinde reel sektöre verdiği kredi artışındaki cılızlık, bunun her an yeniden eksiye dönme potansiyeli, yüksek enflasyon ve faizler, beklentilerin başıboşluğu ve uygulanan günü kurtarıcı ekonomi politikalarının bir bütünlük oluşturmayan dağınık görüntüsü Türkiye ekonomisinde büyümeye dönülse bile bunun zayıf kalacağının habercileri.
Rakamlara dönersek, 2019 ilk çeyrekte %5 civarında bir daralma sürpriz olmamalı kimse için. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın seçim öncesi çizdiği olumlu tablonun aksine, en kötü büyüme tarafında geride kalmış değil. Aksine, en kötünün kalbinden geçmekteyiz halen. Baz etkisi, merkez bankasından yılın ikinci yarısında gelmesi beklenen bir miktar faiz indirimi ve FED faiz artışlarının sona erişi; GSMH’yi yılın son çeyreğine doğru artıya çevirse de, 2019’un toplamında eksi büyüme kaçınılmaz görünüyor %2-3 aralığında.
Belki daha da ciddi sorun, 2020 ve ötesinde karşımıza çıkacak. Düşük büyüme hızı, potansiyel büyümenin altında kalacak %3-4 aralığındaki büyüme işsizlik üzerinde olumlu etki yaratmaktan uzak olacak.
Hükümetin seçim sonrası vergi basitleştirmesi başta ekonomik reformları gündeme getirecek olması önemli. Ancak akut sorun kaynak sorunu. Eş zamanlı çözülmesi önemli. O yüzden IMF gündemden düşecek gibi değil. Yarını kurtarmak için. Tabi asıl önelmi olan Türkiye’nin yeniden bir hukuk devleti olabilmesi. Ufukta ışık gören bu konuda var mı bilmek mümkün değil; ancak demokrasi tarafında geri düşüşün ekonomik yansımalarının nasıl olduğunu ve olacağını gelecekte 2018-2019 herkese göstermiş olacak.
Tartışma konusu olarak da ekonomi tarafında enflasyonu düşürmek, büyümeyi hızlandırmak, kaynak yaratmak oldukça Türkiye’nin demokrasi kalitesi de gündemden düşecek gibi değil.
Kaynak: Para Analiz