Güllü, İKÖ Kadının İlerlemesi Teşkilat Tüzüğü’ndeki “kadınların, erkeklerin saygı duyulan eşleri olarak yetiştirilmesi” ile ilgili maddenin TBMM’ye sunulması üzerine Meclis’i Medeni Kanun’a sahip çıkmaya davet etti
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, İKÖ Kadının İlerlemesi Teşkilat Tüzüğü’ndeki ‘kadınların, erkeklerin saygı duyulan eşleri olarak yetiştirilmesi’ ile ilgili maddenin Erdoğan tarafından TBMM’ye sunulması üzerine Meclis’i Medeni Kanun’a sahip çıkmaya çağırdı
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ve üyelerine mektup yazdı. Güllü, mektubunda İslam Konferansı Örgütü’nün “erkeğe saygılı eş” ile ilgili tanımlamasını reddettiklerini açıkladı.
Güllü’ nün mektubu şöyle:
Kadını aşağılayıcı, ayrımcı maddeler TBMM’ye gönderildi:
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK), kadın ve LGBTİ örgütlerinin Parlamentoda kadın merkezli ve eşitlik mekanizmalarını üretecek politikalara büyük ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareketle yıllarca süren mücadeleleri sonucu 2009 yılında kuruldu. Bu mektubu KEFEK başkanı ve üyelerine, 5840 sayılı KEFEK kuruluş kanunu ile tanımlanmış görevlerini yerine getirme yükümlülüklerini hatırlatmak için yazıyoruz. Bizi bu uyarıyı yapmaya iten son gelişme, içerisinde insan onuruna aykırı, kadını aşağılayıcı ve ayrımcı maddeler barındıran İslam Kalkınma Örgütü (İKÖ) Kadının İlerlemesi Teşkilat Tüzüğü’nün Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan tarafından 25 Ocak 2019 tarihinde onaylanmak üzere TBMM’ye gönderilmiş olmasıdır.
İKÖ referansını şeriattan alan siyasi bir örgütlenmedir:
Türkiye’nin İKÖ üyeliği ile ilgili muhtelif tartışmalar kamuoyunun uzun süredir gündeminde. Hatırlatmak gerekir ki, Türkiye, İKÖ’nün 1972 tarihli Kurucu Antlaşması’na ve daha sonra onun yerini alan 2008 tarihli Şartına bağlayıcılık kazandırmak üzere ulusal ve uluslararası düzlemde gerekli işlemleri gerçekleştirmemiş ve hukuken örgüte üye olmamıştır. Oysa Türkiye İKÖ üyesi gibi hareket etmekle, gerek ulusal gerek uluslararası platformda bu yönde bir inancın yerleşmesine neden olmuştur. Bu noktadan sonra hukuken üye olunmadığının ifade edilmesinin pratik faydası da tartışmalıdır. Ancak üye olduğunun kabullenilmesi dahi, devletin nasıl oldu-bittilerle yönetildiğine dair bir örnektir. Burada Türkiye’nin dış politika stratejilerini tartışmaya açmayacağız, ancak hatırlatmak gerekir ki, Türkiye’nin dış politikası devletin anayasal sistemiyle uyumlu ve hukuka uygun olmak zorundadır. İKÖ, referansını şeriattan alan siyasi bir örgütlenmedir. Oysa TC Anayasası’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk 3 maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Din birliğine bağlı bir örgüte katılım başlı başına laiklik ilkesine aykırıdır. Türkiye’nin, kendi iç hukukundaki birden fazla temel maddeyi çiğneyerek İKÖ ile organik bağlar kurması bir yana, İKÖ Kadının İlerlemesi Teşkilat Tüzüğü Giriş bölümünde yer alan ve üye devletlerin “Müslüman aleminde, hızla değişen, gelişen ve modernleşen bir dünyada kadınların, erkeklerin saygı duyulan eşleri olarak yetiştirilmesi, eğitimi, öğretimi ve durumlarının iyileştirilmesinin rolünün önemini teyit ederek benimsemesi” gerektiğine ilişkin madde Türkiye’nin imzacı olduğu BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiyesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) ve İstanbul Sözleşmesi’ne de tümden aykırıdır.
Türkiye İKÖ arasındaki ilişki hukuksal değildir:
Tüzüğün meclise sevk edilirken TC Anayasası’nın 90. Maddesi gereğince çekince konmasının ise hukuki olarak bir karşılığı yoktur. Zira Kurucu Anlaşma’yı imzalamamış, daha sonra ise katılma yoluyla taraf olmak için gerekli işlemleri yerine getirmemiş Türkiye’nin, anayasanın genel ilkelerini koruma kaygısıyla çekince konulduğu şeklinde sunulmasına karşın, bunların çekince değil, sadece birer bildirim olarak görülmesi yanlış olmayacaktır. Bu tür bildirimler ise hukuken çekince uygulaması çerçevesinde kabul edilebilecek hukuksal sonuçları doğurmamaktadır. Özetle Türkiye ile İKÖ arasındaki ilişki hukuksal bir işlem değildir, temelinde hukuka aykırılık yatmaktadır. Bu aykırılık, usulsüz çekincelerle gizlenemeyecek kadar ciddi ve köklüdür.
Medeni Kanun’a sahip çıkmaya davet ediyoruz:
Bizler “biz kadınlar ve LGBTİ bireyler…” dediğimizde bütün kadınları ve LGBTİ bireyleri kapsayacak genişlikte bir politik ortaklıktan bahsediyoruz. Çünkü “biz kadınlar ve LGBTİ bireyler” bu ülkede erkekler tarafından öldürülüyoruz, taciz ve tecavüze uğruyoruz, muhalefet ediyoruz, hapsediliyoruz, direniyoruz. Her geçen gün kazanılmış haklarımızın elimizden geri alınmasına yönelik saldırılarla karşılaşıyoruz, hak taleplerimiz ve politik sözümüz yok sayılıyor ve marjinalleştiriliyor. Tüm bunlara rağmen İKÖ Kadının İlerlemesi Teşkilatı Tüzüğü ile tanımlandığı şekilde “erkeğe saygılı eş” olarak tanımlanmayı şiddetle reddediyoruz. Bu tüzüğün meclis gündemine taşınması dahi sadece kazanılmış haklarımıza yönelik bir tehdit değil, temelini şeriattan alan hükümlerin gündelik hayata dayatılmasına dair bir ön yoklamadır ve asla kabul edilemez.
Tüzüğü reddedin:
Laiklik ilkesi, demokrasinin, din ve vicdan özgürlüğünün, özgür düşüncenin ve hukuk birliğinin olmazsa olmaz koşuludur. Bu doğrultuda sizleri, görevli bulunduğunuz meclis çatısı altında görev ve sorumluluklarınızı hatırlamaya, Medeni Kanun’a sahip çıkmaya ve insanlık onuruyla bağdaşmayan ve ayrımcı maddeler içeren İslam Kalkınma Örgütü (İKÖ) Kadının İlerlemesi Teşkilat Tüzüğü’nü reddetmeye davet ediyoruz.
Sendika.Org