Orhan Gazi Ertekin’e göre Nurettin Soyer, kontrgerilla hukukunun inşasına karşı mücadele eden üç savcıdan biriydi ve 80’li yıllarda Gülen Cemaati ile mücadelesi bugünlerin işaretiydi
Demokrat Yargı Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin, Tunç Soyer’in İzmir adaylığı ile tartışılan babası Nurettin Soyer’i yazdı. Ertekin’e göre Soyer, Türkiye’de kontrgerilla hukukunun inşasına karşı mücadele eden üç savcıdan biriydi ve onun daha 80’li yıllarda Gülen Cemaati ile mücadelesi bugünlerin işaretiydi
CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterdiği Tunç Soyer’in, AKP ve MHP tarafından askeri savcı olan babası Nurettin Soyer üzerinden hedef alınması yeni bir tartışmaya kapı araladı.
Demokrat Yargı Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin, Gazete Duvar’daki yazısında Nurettin Soyer’in “kontrgerilla hukuku”na karşı mücadeledeki yerini işledi.
Türkiye’de 1950’lerden itibaren kontrgerillanın yargılama faaliyetine doğrudan müdahale ederek bir “kontrgerilla hukuku” oluşturduğunu söyleyerek yazısına başlayan Ertekin, Doğan Öz’ün bu kontrgerilla hukukunu ifşa ettiğini, Nurettin Soyer’in Gülenciliğin devletin operasyonel aksamına dönüştürülmesi sürecine karşı ilk müdahaleyi yaptığını, İlhan Cihaner’in ise JİTEM ve Gülen Cemaati soruşturmalarıyla benzer bir hamlede bulunduğunu belirtti.
Ertekin’in aktarımına göre; Savcı Binbaşı Nurettin Soyer 18 Mart-15 Haziran 1971’de 54 kişiye cumhuriyete karşı yıkıcı dini faaliyet göstermekten dolayı dava açtı. Dava, örgütlü İslamcılığın devlet İslamcılığı haline gelmesi ve operasyonel bir anlam kazanma sürecine ilişkin laboratuvar niteliğinde oldu. Soyer, devlet ve ordu içindeki kontrgerilla hukuku yanlıları ile karşıtları arasındaki çatışmaya tekabül ediyordu.
Soyer, dört farklı grubu bir araya getirerek bir iddianame hazırladı. Gruplar içinde asıl olarak dördüncü grup olan bağımsızlar grubu önemliydi. Fethullah Gülen bu grubun içindeydi ve diğer sanıklar karşısında kendini saklama becerisi yüksekti. Gülen, okuma, vaaz ve aydınlatma faaliyetleri görüntüsünün arkasında kontrgerilla içinde örgütleniyordu.
Yargılama sırasında Hakim Albay Kaya Alpkartal “Sağcıların munis insanlar olup solcuların küstah insanlar olduklarını duruşmalarda müşahade ettim” diyerek tarafının alenen belli etti. Bunun üzerine Soyer reddi hakim yoluna gitti. Ret talebi oyçokluğu ile kabul edildi. Askeri Yargıtay’a kadar uzanan süreçte verilen kararlar muhalefet oylarına karşın reddin kabulü yönünde oldu. Bu, askeri mahkemelerin politik olarak bölünmüş olduğunun işaretiydi.
Ne var ki bir süre sonra Soyer, Gülen davasındaki görevinden alındı. Yerine Savcı Yarbay Abdullah Küçükyılmaz ile Savcı Ali Rıza Hafızoğlu getirildi. Gülen, 7 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. Dava sonucunda ise 3 yıl hapis cezası aldı. Fakat bu onun yükselişini önleyemedi. Zaten yargılama süreci de yükselişinin neden önlenemediğinin ipuçlarını taşıyordu.
Nurettin Soyer’in kontrgerilla hukukunun inşasına ilişkin açtığı davanın ordu içindeki iki farklı grubun çatışması olduğunun altını çizen Ertekin, şöyle devam etti:
Savcı Soyer, pozitif hukuku öne alarak yükselen kontrgerillacı eğilimlere karşı dururken karşı taraf ise “devletin ali menfaatleri” üzerinde durmaktadır. Türkiye’nin hukuku ve yargısı, kontrgerilla ve hukuk dışı şiddet bağlamındaki ilk krizini böylece yaşamıştır. Soyer, bu davadan tasfiye edilmiş fakat karşı taraf da henüz kazanamamıştır. Ancak bir sonraki aşamada Doğan Öz’ün talihsiz kalan mücadelesi ile o meşum “zafer”lerini kazanacaklardır.
Yazısının sonunda Türkiye hukukunun hukuku dışı şiddet ile mücadelede Nurettin Soyer, Doğan Öz ve İlhan Cihaner dışında bir savcı yetiştiremediğini yineleyen Ertekin, buna karşın bu örneklerin de övgüyü hak ettiğini kaydetti.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Sendika.Org