Erdoğan’ın “Okuma hakkı vermeyeceğiz” diye hedef almasının ardından tutuklanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin aileleri açıklama yapıyor
Tutuklu Boğaziçililerin aileleri İstanbul Tabip Odası’nda yaptıkları açıklamada, “Aileler olarak çocuklarımıza uygulan bu hukuksuzluğa acilen son verilmesini ve çocuklarımızın serbest bırakılmasını, haklarında yürütülen soruşturmaların durdurulmasını talep ediyoruz” dedi
https://www.facebook.com/www.sendika.org/videos/10155378291153344/?notif_id=1523352982815485¬if_t=live_video_explicit
Boğaziçi Üniversitesi’nde Afrin’in TSK ve cihatçı gruplar tarafından ele geçirilmesinin ardından üniversitede lokum dağıtmak isteyen bir grubu, “Katliamın lokumu olmaz” diyerek protesto eden ve Tayyip Erdoğan tarafından “Okuma hakkı vermeyeceğiz” diye hedef alındıktan sonra tutuklanan üniversitelilerin aileleri İstanbul Tabip Odası’nda basın açıklaması düzenledi.
Açıklama başlarken Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Kampüsü girişinden bir üniversitelinin daha gözaltına alındığı bilgisi alındı.
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NDE BİR ÖĞRENCİ GÖZALTINA ALINDI
Açıklamaya çok sayıda Boğaziçili akademisyen, siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütleri, üniversiteliler, oyuncular katıldı. Aileler adına açıklama yapan Deniz Yılmaz’ın babası Bülent Nazım Yılmaz, “Boğaziçi’nde tutuklanan, gözaltına alınan, haklarında soruşturmalar yürütülen bugün eğitim hakkı kısıtlanan aileler olarak buradayız” diyerek desteğe gelen herkese teşekkür etti.
Yılmaz, Boğaziçi’nde yaşananları ‘açık bir provokasyon’ olarak nitelendirerek sözlerine şöyle devam etti:
Bu standın kurulmasıyla birlikte savaşın lokumu olmaz diyen topluluğun çok farklı yerlerden fotoğraflarının ve kamera kayıtlarının çekilmesi, bu çekimlerin hızla servis edilmesi ve üniversite öğrencilerinin hedef gösterilmesi bunun çok açık kanıtıdır.
Çocuklarının 12 gün süren uzun gözaltı sürecinde kaba dayak da dahil olmak üzere psikolojik işkenceye maruz bırakıldığını vurgulayan Yılmaz, “Bu 12 günlük gözaltı sürecinin son gününde çocuklarımızın emniyet ifadeleri alınmıştır, bu nedenle bu 12 gün gözaltı süresi keyfiyet ve cezalandırmadan öte bir anlam taşımamaktadır” diyerek ekledi.
Yılmaz sözlerinin devamında çocuklarının büyük başarılara imza atarak Boğaziçili olduklarını hatırlatarak “Kimsenin çocuklarımızın okuma özgürlüklerini ellerinden almaya hakkı yoktur. Çünkü bu başarılar kimsenin lütfuyla gerçekleşmemiştir” dedi.
“Çocuklarımızın yeri Bakırköy, Silivri cezaevi değil Boğaziçi Üniversitesi’nin kampüsüdür” diyen Yılmaz açıklamayı şu sözlerle tamamladı:
Bizler tutuklu, yargılanan, haklarında soruşturmalar yürütülen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin aileleri olarak iyilikten, güzellikten, barıştan, aydınlık Türkiye’den yana tüm halkımızı çocuklarımızın eğitim ve öğrenim hakkını savunmaya, üniversite özgürlüğünden yana öğretim üyelerini ve öğrencileri bu gençlerle dayanışmaya, çocuklarımızı ve Boğaziçi Üniversitesi’ni hedef gösterenleri özür dilemeye davet ediyoruz. Aileler olarak çocuklarımıza uygulan bu hukuksuzluğa acilen son verilmesini ve çocuklarımızın serbest bırakılmasını, haklarında yürütülen soruşturmaların durdurulmasını talep ediyoruz.
Yılmaz’ın ardından tutuklu Boğaziçililerden Yaren Tuncer’in annesi Özgür Tuncer şunları söyledi:
Yavrumu her cana karşı duyarlı toplumda yaşanan her şeye karşı duyarlı bir çocuk olarak büyüttüm. Bununla da gurur duyuyorum. Çocuklarımız hayatını kaybeden askerler için de gözyaşı dökebilen, ağaçlar için de gözyaşı dökebilen çocuklardır. İktidarları için paralar için canlar yanmasın, anneler ağlamasın demişti bizim çocuklarımız. Bizim çocuklarımız evlerinde özgürce konuşabildikleri için sokakta da özgürce düşüncelerini ifade edebileceklerini zannettiler. Her cana karşı duyarlı, barış isteyen çocuklar onlar.
Esen Deniz Üstündağ’ın ablası Özlem Kösem “Biz kızımızı Atatürk sevgisiyle vatan sevdalısı bir birey olarak yetiştirdik. Kardeşim 23 Mart’a kadar sıradan bir barınak gönüllüsü öğrenciydi. Ama o günden bu yana kalem tutması gereken elleri kelepçeyle tanıştı” diye konuştu.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü eski Başkanı Prof. Dr. Faruk Birtek ise yaptığı konuşmasında şunları kaydetti:
Boğaziçi büyük acı ekiyor, hüzün içinde. Bizim üniversitede böyle olaylar olmaz… Bunların terörle alakaları yok. Bunlardan bir tanesi benim öğrencimdi. Üniversitenin kravat takan tek çocuğu, karıncayı bile ezmez. İsmi geçen çocukların pırıl pırıl olduklarına ben kefilim, hepsini yakından ve uzaktan tanıyorum. Bütün çocukların suçsuz olduğu ortaya çıkacak. Ben dayanamıyorum dershanede berabersek hapishanede de onlarla olmak istiyorum. Eğitim hakkı ilk gündeme geldiğinde başörtülü öğrenciler vardı ve girebildikleri tek üniversite Boğaziçi’ydi. Biz o dönem anayasal suç işledik. Ama bugün anayasada komünist öğrenci okula giremez diye bir şey yok ancak öğrencilere yapılan muameleye bakın.
Birtek’in sözlerinin ardından desteğe gelenlerden biri, “Bu olaylar sadece Boğaziçi’nde yaşanmıyor. Bu ülkedeki çocukların hepsi bizim çocuklarımız. Ben 60 yaşında korkarak yaşıyorum bu ülkede. Özel güvenlikler okullarda çocuklarımızı dövüyorlar. Buna artık uyanın insanlar. Biz çocuklarımızın önünde olmalıyız” diyerek yaşananlara tepkisini dile getirdi.
Açıklamada son olarak 22 Mart’ta gözaltılara karşı yapılan açıklamada gözaltına alınan Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Tilbe Akan, “Arkadaşlarımızla kendi seslerini zorbalığa karşı ifade edebildikleri için gurur duyuyoruz” dedi.
Sendika.Org