“Dini temsil makamındaki insanların bu durumu sürdüğü müddetçe 10 yıl sonra neslimiz bizimle kavga edecek. Bu dinin bir faydası olsa babama anneme olurdu diyecekler”
“Dini temsil makamındaki insanların bu durumu sürdüğü müddetçe 10 yıl sonra neslimiz bizimle kavga edecek. Bu dinin bir faydası olsa babama anneme olurdu diyecekler”
Karar yazarları Akif Beki ve Elif Çakır, bugünkü köşelerini İmam Hatip gençliği arasında ateizm ve deizmin giderek yaygınlaşmasına ayırdı.
İslamcı kesim içinde bir rahatsızlık unsuru haline gelen, Milli Eğitim Müdürlüklerinden İmam Hatip yöneticilerine, yazarlardan akademisyenlere geniş bir kesim içinde tartışılan deizm eğilimine ilişkin olarak Beki ve Çakır’ın işaret ettiği şey ise ülkeyi 15 yıldır yöneten İslamcı iktidarın yaşadığı çürüme ve adaletsizliklerin genç kuşakları soğutması.
“10 yıl sonra neslimiz bizimle kavga edecek”
Elif Çakır tartışmaya, Gerçek Hayat Dergisinde Emeti Saruhan’ın “Anne ben deist oldum” dosya haberinden bahsederek giriş yapıyor:
“Anne ben deist oldum” diyen çocuklar, kendisini laiklikle tanımlayan, seküler yaşam tarzına sahip ailelerin çocukları değil, onlar bizim yani dindar ailelerin çocukları. İmam Hatipli, çoğu 28 Şubat’ın sillesini yemiş, mağduriyetini yaşamış, dahası evlerinde dindar bir yaşamın hüküm sürdüğü ailelerin çocukları.
“Anne ben deist oldum” diyen gençler anne babaları tarafından imam hatiplere gönderilen, dini eğitim alan gençler.
Bilinmedik bir husus değildi.
Son bir iki yıldır, dindar ailelerin çocuklarının deist ya da ateist olduklarına dair haberler, hikayeler kulaktan kulağa yayılıyordu…
Nitekim Emeti Saruhan yürekleri ateş olup yakan bu konuyu, akademisyenlerin görüşleri ve aile hikayeleriyle birlikte ete kemiğe büründürerek haberleştirmiş.
Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu’na kulak verelim: “İmam Hatip okulundan bir heyet gelerek benimle fikir alışverişinde bulunmak istediklerini söylediler. Deizm yayılıyor, bu çocuklara ne anlatalım ne yapalım diye sordular. Dedim ki, konuşmayı bırakın, yapın artık. Devamlı konuşuyoruz. Terbiye temsil ister. Örnek olacaksınız. Dini temsil makamındaki insanların bu durumu sürdüğü müddetçe 10 yıl sonra neslimiz bizimle kavga edecek. Bu dinin bir faydası olsa babama anneme olurdu diyecekler.”
Elif Çakır, AKP iktidarı döneminde, İslamcıların siyasi ve toplumsal alandaki pratiklerinin gençlere deizmden başka seçenek bırakmadığını savunuyor ve yazısının ilgili bölümünü; “Dindar gençlik istiyoruz” diyen dindar iktidar yetkililerimiz, imam hatip açacağına, her sokağa cami açacağına, toplumsal yozlaşmanın önüne geçebilseydi, dindar siyasetçilerin akaidi zorlayacak açıklamalarına kısıtlama getirseydi, televizyonlara reyting getiren ağlak hocalar yerine nitelikli din adamlarını çıkartmış olsaydı, din bu kadar siyasete alet edilmeseydi… böylesi bir tabloyla karşılaşılmayacağını söyleyerek sonlandırıyor.
Elif Çakır’ın yazısı için tıklayınız!
“Gençler deizme niye kayıyor” diye Esenyurt’a da bir bakın
Akif Beki de Konya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün deizme yöneliş konusunda İmam Hatip öğretmenleriyle düzenlediği çalıştaydan söz ederek çok ayrıntılı bir inceleme yapan hocaları iktidar sahiplerinin rahatsız edici tavırlarını es geçmekle eleştiriyor ve Esenyurt Belediye Başkanı Ali Murat Alatepe’nin konuşmasından örnek veriyor:
‘Din elden gidiyorsa biz dindarlar nerede yanlış yapıyoruz’ diye kendi nefislerinde bile kusur bulmuş hocalar. Müslümanlığın yanlış temsil edilmesinin, gençleri dinden çıkaran şeytanlara ne kozlar verdiğiyle de hiç çekinmeden yüzleşmişler.
Fakat Başkan Ali Murat Alatepe’nin malum konuşmasının altındaki zaafı görememişler.
Şöyle diyordu Başkan: “Alsın benim ömrümden koysun ömrüne, gıkım çıkarsa adiyim. Bizim ona çok ihtiyacımız var, ümmetin ona çok ihtiyacı var. Esenyurt’un hiçbirimize ihtiyacı yok ama Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı var. Niye var? Burayı kaybedersek Kudüs’ü kaybederiz. Hiçbir yeri kaybetmeyiz, İslam’ı kaybederiz, Mekke’yi kaybederiz. Onun için ona ihtiyacımız var. Onun için ona buradan desteği göndermek zorundayız…”
Gençleri ‘İslamsız bir iman’a sapmaktan kurtarma duyarlılığı, buradaki dehşet iticiliğe eğilmeyi nasıl unutur? Gözden kaçırılacak, atlanacak gibi mi bu ucuzluk?
Akif Beki’nin yazısının tamamı için tıklayınız!
Sendika.Org