Sınır hattında takip ettiği haberler gerekçe gösterilerek 27 Temmuz 2017’de tutuklanan KHK ile kapatılan dihaber muhabiri Erdoğan Alayumat, yarın ikinci kez hakim karşısına çıkacak. Avukatı Tugay Bek, davanın iktidarının özgür basına yönelik baskısının bir parçası olduğunu vurguladı
Sınır hattında takip ettiği haberler gerekçe gösterilerek 27 Temmuz 2017’de tutuklanan KHK ile kapatılan dihaber muhabiri Erdoğan Alayumat, yarın ikinci kez hakim karşısına çıkacak. Avukatı Tugay Bek, davanın iktidarının özgür basına yönelik baskısının bir parçası olduğunu vurguladı
Antep’in İslahiye ilçesinde 13 Temmuz 2017’de gözaltına alındıktan sonra sınır hattında takip ettikleri haberler gerekçe gösterilerek 27 Temmuz 2017’de tutuklanan KHK ile kapatılan dihaber muhabirleri Erdoğan Alayumat ve tutuksuz yargılanan Nuri Akman, haklarında açılan dava kapsamında yarın Hatay 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci kez hakim karşısına çıkacak.
Her iki gazeteci hakkında “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” ve “Örgüte üye olma” suçlamasıyla 45’er yıl hapis cezası isteniyor.
Alayumat, ilk duruşmada yaptığı savunmada, hakkındaki “casusluk” suçlamasına dair “Her şeyden önce gazeteciyim ve bu meslekten yargılanıyorum” yanıtı verdi. Yine sınır hattında takip ettiği haberlere dair de, “Casusluk olması için bilgileri bir örgütle ya da ülkeyle paylaşmam gerekir. Mail adresim, kimlere haber gönderdiğim belli. Casusluk faaliyetinde bulunduysam belgeleri kime nereye göndermişim. Yaptığım haberlere benzer haberler daha önce binlerce kez yapıldı. Benzer fotoğraflar binlerce kez yayınlandı. Devlet sırrıysa daha önce binlerce kere yayınlandı” savunmasında bulundu.
Alayumat’ın avukatı Tugay Bek, müvekkilimin gazetecilik faaliyetleriyle elde etmiş olduğu bilgi, belge, fotoğraf ve yazılardan üretilerek çıkarılmış bir iddianame ve dava sürecini yaşadıklarını ifade etti.
İddianamede yer alan iddiaların tümünün gazetecilik faaliyeti olduğunu vurgulayan Av. Bek, duruşmada da gazetecilik faaliyetinin yargılandığını kaydetti. İlk duruşmada mahkeme heyetinin MİT binası olduğu iddiasıyla çekilen 30 adet fotoğrafa ilişkin bu fotoğrafların devletin kamu ve kurumları için bir tehdit oluşturup oluşturulmasının öğrenilmesi ilgili kurumlara yazı gönderildiğini anımsatan Bek, “O inceleme sonucu mahkemeye gelmedi henüz. Alayumat’tan çıkan fotolar gizli kalması gereken yerlere ait mi o konuda bilgi gelecek. Onu bekliyoruz. Bu duruşmada o inceleme sonucu gelebilir” diye belirtti.
Av. Bek, iddianamede İskenderun’da faaliyet yürüten taş ocaklarının çevreye verdiği zarar üzerine haber yapılması, fotoğraf çekilmesinin dahi oldukça zorlama bir yorumla “örgütsel faaliyet” olarak gösterilmesi üzerinde de durdu.
“Taş ocağında dinamit vardır bu dinamit alınıp örgüte verilmek istenmiş gibi tamamen hayal mahsulü iddialar var. Yine Suriye’ye yönelik cihatçı örgütlerin Hatay’daki faaliyetlerine dair haberlerde bir casusluk eylemi gibi gösterilmek istenmiş. Oysa Afrin operasyonu döneminde 2 ay boyunca basın yayın organlarında bu konuda sayısız haber çıktı” diyen Av. Bek, bu durumu özgür, muhalif basına yönelik dozajı giderek artan iktidar baskısının bir parçası olarak değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı