Sendika.Org’a konuşan kadın örgütleri, çocuk istismarına ilişkin yasa tasarısında bulunan ceza artırımının önleyici olmadığını ve bu yasa tasarısının bir an önce geri çekilmesi gerektiğini belirtti
Çocuk İstismarı Yasa Tasarısı, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda geldi. Tasarının görüşmeleri yarın itibariyle başlayacak. Sendika.Org’a konuşan kadın örgütleri, tasarıda bulunan ceza artırımının önleyici olmadığını ve bu yasa tasarısının bir an önce geri çekilmesi gerektiğini belirtti
Adana’da ve Antalya’da 3-4 yaşlarındaki çocukların cinsel istismar uğramasına tepkilerin yükselmesinin ardından Tayyip Erdoğan, çocuk istismarına ilişkin düzenleme yapılacağını, bu düzenlemenin zinayı da kapsayacağını söylemişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “idam” derken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ise “hadım” demişti.
Erdoğan’ın açıklamasının ardından hazırlanan tasarı bugün (16 Nisan) TBMM Genel Kurulu öncesi son durağı olan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na geldi. Tasarıya ilişkin görüşmeler yarın itibariyle başlamış olacak.
Sendika.Org’a konuşan kadın örgütleri yasanın göz boyamadan ibaret olduğunu, önleyici hiçbir düzenleme yapılmadan hazırlanan bu tasarının bir an önce geri çekilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, tasarının “-mış gibi” bir yasa olduğunu belirtti. Güllü, tasarıya “eklenmiş” olarak gösterilen tecavüzden ceza alan kişilerin devlet görevlisi olamama, tecavüz mağdurlarının tedavi edilmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bu uygulamalardan sorumlu olması ve “tahrik indirimi” yapıldığını gerekçe yazılması gibi düzenlemelerin mevcut yasada olduğunu belirtti.
Güllü sözlerine şöyle devam etti:
Sıkıntı cinsel istismarın tanımında. Vücuda bir uzuv, organ sokulmuşsa ağırlaşmış ceza veriliyor fakat sokulmamışsa istismardan sayılmıyor. Ereksiyon olmamışsa, istismar cezası verilmiyor, tutuksuz yargılama yapılıyor. Acil yardım hattı işletiyoruz aynı zamanda. Buraya gelen çağrıların çoğu olay olmadan önce gelmiş ya da yasanın tanımladığı şeklin dışında yaşanmış olaylar oluyor. Bir de bunların üstüne medya yasağı geliyor. Birçok tahrik indirimi olaylarıyla karşılaşmıştık. Medya aracılığıyla kamuoyu bunun farkına varıp tepki göstermişti. Fakat bu yasakla birlikte sanki yasa işliyor ve sorunlar çözülmüş gibi gösterilmeye çalışılacak.
Kamuoyu ceza istemiyor, kamuoyu önleme istiyor. Cinsel istismarın tamamlanması, tanımlanmasıyla ilgili bir mesele. Kastrasyona gelene kadar hanlar, hamamlar yıkılıyor. ABD’de Avrupa’da da kastrasyon var deniliyor. Evet, var ama orada önleyici tedbirler de var. Eğer bu mesele yalnız ceza artırımıyla olsaydı Afganistan gibi tecavüz oranlarının yüksek olduğu yerlerde çoktan çözülmüştü bu mesele. Mesele kadını, erkeği birey olarak görmekle ilgili. Tabloya tam olarak bakılmadığını, yanlı bakıldığını düşünüyorum.
Ayrıca tasarıda bulunan 12 yaş tanımlaması Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi açısından da tam bir ihlaldir.
Ankara’nın Mamak ilçesinde yaşanan cinsel istismar olayının ardından kurulan Kadın Savunması’ndan Hilal Kınay, tasarının çocukları görmezden gelerek “gizli kapaklı hazırlandığını” ve birçok olumsuzluk barındırdığının altını çizdi. Kınay, hiçbir kadın veya çocuk örgütünden görüş alınmadığını belirterek “Araya bir Sümeyye Erdoğan’ın KADEM’ini sıkıştırdılar ama KADEM zaten iktidarın sözünü söylemek üzere kurulmuş bir dernek” dedi.
Tasarının, AKP’nin politikaları doğrultusunda hazırlanmış olduğunu belirten Kınay, tasarıda çocuk yaşının 12 yaş olarak belirlenmesinin çocuk evliliklerin açtığını söyledi. Kınay, cinsel istismar olaylarına ilişkin yayın yasağının istismar failini korumaya yönelik olduğunu ifade ederken sözlerine şöyle devam etti:
Buradaki temel kaygının istismar haberlerinin toplumda uyandırdığı öfke ve tepkilerin sönümlenmesine dönük olduğu açık ve ayrıca iktidara yakınlığı ile bilinen Ensar gibi ismi istismar haberleri ile anılan tarikat ve cemaatlerin korunmasının da bu kaygılardan arasında olduğunu söylemek mümkün.
Tüm bunlarla birlikte tasarıya şöyle bir madde eklenmiş durumda: Mağdura dönük mevcut merkezlerde “ilgili kurumun” görev alması sözü geçiyor. Bu kurumların kimler olacağı belli değil, çok ucu açık bir madde. Oysa ki böyle bir tasarıda ucu açık bir madde olamaz. Bu kurumların Diyanet mi, Ensar mı, kim olacağı belli değil. Bu bir niyet okuma değil çünkü Milli Eğitim Bakanlığı kalkıp Ensar ile protokol imzalayınca bu fikir çok uzak gelmiyor.
Bir diğeri hadım meselesi. Tasarıyla birlikte bize hadım gibi yöntemler sunuyorlar ve sanki bunu bireysel bir sorun gibi gösteriyorlar. Ruhsal bozukluğu olan kimselerin istismarcı olduğunu söylüyorlar. Ama şiddet ve istismar olayları eşitsiz güç ilişkileri ile ilgilidir ve istismarcı hasta değildir. Bu noktada da hadım çözüm olamaz. Cezayı artırarak, hadım gibi yöntemleri öne sürerek istismarın önüne geçilemez yani aslında önleyici politikaların uygulanması gerekiyor. Daha önce de dediğimiz gibi tasarıya karşı öncelikli olarak en geniş biçimde duyurmak, kamuoyu oluşturmak hedefimiz. Bu yasasının peşini bırakmayacağız. Komisyona gelsin ya da gelmesin tasarıyı anlatmaya, duyurmaya ve önlemeye dönük elimizden geleni yapacağız, bu sürecin takipçisi olacağız.
Halkevleri Kadın Sekreteri Nebiye Merttürk ise Kınay gibi yasa tasarısının cinsel istismarı önlemek yerine, istisnanın üstünü örtmek amacıyla yapıldığını belirterek “İktidara güvenmiyoruz ve bu iktidarın kimseye sormadan yasa hazırlamasını kabul etmiyoruz” dedi.
AKP’nin iktidarı boyunca çocukların yararına hiçbir şey yapmadığının altını çizen Merttürk, “Bugün yine çocukların yararını düşünmeden popüler tartışmalarla cinsel istismarla mücadele edeceğini savunması trajikomik. Yönetemeyecekleri saklayamayacakları kadar ortaya saçılan pisliklerini daha çok açık ediyorlar” ifadelerini kullandı.
Kimyasal hadımın sorunu bireyselleştirerek hastalık boyutuna indirgediğini belirten Merttürk, tasarıda öngörülen ceza artırımına ilişkin “Daha önce takip ettiğimiz davalardan edindiğimiz deneyim, cezalar artırıldıkça faile ceza verilmiyor” dedi.
Merttürk, tasarıyla getirilmesi öngörülen yayın yasağına ilişkin ise “Halbuki burada tartışılması gereken yayın yasağı değil, çocuk odaklı habercilik” dedi.
Merttürk sözlerine şöyle devam etti:
Kadın ile erkeğin eşit koşullarda yaşamadığı, çocuk haklarından bahsedemeyeceğimiz bir memlekette bu tehditlerin çocukları daha fazla şiddetle karşı karşıya bırakabileceğini söylemek mümkün. Cinsel istismar, zaten çocuğun anlatması ve açığa çıkarması güç bir olayken, failler yaptıkları suç ortaya çıkmasın diye çocuklara yönelik şiddetin dozunu arttırabilir.
İstismar ancak önleyici politikalar devreye sokulursa engellenebilir. Çocukların yaşadığı istismarın üstünü örtüp, istismarcılara sahip çıkıp, çocukta rıza arayanlar ; istismarı çözmek için değil kendi gerici politikalarını daha rahat uygulamak için yasa hazırlar.
Bu noktada herkesin yapabileceği bir şey olduğunu düşünüyoruz. Cinsel istismara karşı mücadeleyi her yerden yaymamız ve büyütmemiz gerekiyor.
Çoçuk odaklı bir yasa için avukatlar ve çocuk çalışmaları yürütenler bir araya gelebilir, pedagoglar çocukların iyileşmesi için nasıl yöntemler geliştirilmesi gerektiğine kafa yorabilir, kadınlar istismarın erkek egemenliğiyle ilişkisini teşhir edebilir, basın emekçileri yayın yasağı dayatmasının karşısında çocuk odaklı haberciliğin nasıl yapılacağını tartışabilir, öğretmenler velilerle birlikte istismar seminerleri düzenleyebilir, doktorlar kimyasal hadımın neden çözüm olamayacağını anlatabilir.
Çocukların şiddet ve istismar ile büyümeyeceği, çocuk odaklı, eşit ve özgür bir toplumu yeniden inşa edebiliriz, çocuk istismarını birlikte durdurabiliriz.
Nar Kadın Dayanışması’ndan Ayşegül Uçar ise tasarının, istismar olaylarına karşı kamuoyunun tepkisinin oluşması sonucunda hazırlandığını belirtti.
Uçar, tasarının çocuğu korumadığı ve güçlendirmediğini, istismarın toplumsal nedenleri ve bu nedenlerin ortaya kaldırmaya yönelik olmadığının altını çizerek “Asıl yapılması gereken yapılmadan yani çocuk haklarına, çocukların korunmasına ve cinsel istismarın önlenmesine dair adımlar üzerine tartışılmadan, tepkileri ötelemek için el çabukluğu ile hazırlanmış halde” ifadelerini kullandı.
Uçar sözlerini şöyle sürdürdü:
Tasarıda kimyasal hadım gibi, 12 yaş ayrımı, akran cinselliği ile cinsel istismar arasında fark gözetilmemesi gibi hukuki, insani ve etik olarak değerlendirildiğinde kabul edilemeyecek düzenlemeler mevcut. Cinsel saldırı hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suçtur. Cinsel saldırı suçlarının, toplumun erkek egemen kavrayış ve uygulamalarından soyutlanarak sadece cinselliğe indirgenip tıbbileştirilmesi, kendinden menkul vaka olarak algılanması kabul edilemez. Aynı şekilde Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca 18 yaşının altında herkes çocuktur. 12 yaş ayrımı yapmak tıpkı hadım cezasının şeri hukuk cezası olması gibi dini referanslarla yapılan bir ayrımdır. Hukuk dışıdır. Akran cinselliği ve cinsel istismarın ayrı tutulmaması da kabul edilebilecek bir durum değildir; çocukları korumanın ötesinde ciddi adaletsizliklere ve toplumsal sorunlara yol açabilecek bir tasarı ile karşı karşıyayız.
Cinsel istismara karşı mücadele için öncelikle erkek egemen sisteme karşı mücadele gerekir. Eğitimin Ensar gibi tarikat-cemaat okullarına ve yurtlarına protokoller eliyle teslim edildiği bir ortamı; her gün karşımıza çıkan erkek yargı kararlarını, etkisiz yargılamaları; Diyanet’in 9 yaşındaki çocukların evlenebileceğini söylediği, Sağlık Bakanlığı’nın 115 hamile çocuğun kaydının yapıldığı bir hastanede bu durumu sorgulayan sağlık personeline soruşturma açtığı bir ortamı yaratan zihniyetle mücadele gerekir. İşte şimdi tasarıyı karşımıza getiren de aynı zihniyettir.
Bu zihniyete çocuklarımızı ve geleceğimizi teslim etmeyeceğiz, çocuklarımın gülüşlerini karanlığa bırakmayacağız.
Üniversiteli Kadın Kolektifi Sözcü Meziyet Yıldız, cinsel istismara ilişkin komisyona gelen yasa tasarısının Tecavüzü Aklama Yasası ve Müftülük Yasası’ndan farklı olmadığını belirterek şunları söyledi:
16 yıllık iktidarı boyunca kadın ve çocuklara eşit bir yaşam sunmak için herhangi bir adım atmayan AKP çocuk istismarına yönelik çözüm üretiyoruz bahanesiyle istismarı meşrulaştıran ve aklayacak bir yasayı yine karşımıza çıkarıyor. Bundan 2 yıl önce Meclis’e sundukları Tecavüzü Aklama Yasası da, Eylül’de karşımıza çıkardıkları Müftülük Yasası da AKP’nin sunduklarının bir çözüm değil tam aksine istismarı tecavüzü şiddeti meşrulaştıran eşitsiz hayatı dayatıyorlar
Bu gelecek yasayla istismara bir çözüm üretmek yerine erkek aklın bir ürünü hadım meselesiyle o erkek zihniyeti yeniden üretiyorlar.İstismarı önleyecek bir yasa hazırlarken herhangi bir kadın ve çocuk örgütlerine danışılmıyor. Muallakta olan birçok durum var aslında bunlardan biri cinsel suç mağduruna yönelik hizmetler kısmında sağlık bakanlığı ve diğer kurumlardan yetkililer atanacağı ibaresi. Bu ucu açık kısımla hangi kurumdan kişilerin atanacağı belli bile değil. Çocuk istismarını meşrulaştıran Diyanet’ten de olabilir, Ensar gibi adı istismar ile anılan gerici tarikat ve vakıflar da olabilir hiçbir netliği yok bu düzenlemenin.
İstismarı aklayan, bu zihniyeti yeniden üreten yasalar yerine istismarı ve şiddeti önleyen politikalar yapılmalıdır. Biz kadınlar nasıl tecavüz aklama yasasını nasıl geri çektirdiysek bu yasanın da kadınların kararı, sözü alınmadan geçmesine izin vermeyeceğiz. Eşit, özgür, laik bir yaşam mücadele edeceğiz.
İlerici Kadınlar Meclisi’nden (İKM) Fatoş Erol ise cinsel istismar ve tecavüz olayları gündemde geniş yer buldukça hemen başvurulan “ağır ceza” uygulamasının, uzmanların itirazlarına rağmen tasarıda büyük oranda yer bulduğunun altını çizdi.
Erol’un, önemli olanın cezaların ağırlaştırılmasının olmadığını, suçun oluşumuna sebep olan koşulların ortadan kaldırılması ve çocukları koruyucu tedbirler alınması gerektiğini belirttiği açıklamasının devamı ise şöyle:
Çocukları koruyucu tedbirler neler diye soracak olursanız liste bir hayli uzayabilir zira devletin korumak, sağlıklı bir şekilde yetiştirmekle görevli olduğu çocuklara dair yapması gereken çok şey var. Anne karnından 18 yaşına kadar her çocuğun nitelikli ve önleyici sağlık hizmetlerinden, sağlıklı beslenmesi için ihtiyacı olan temel besinlerden, her yaşta bilimsel, laik ve parasız eğitim hizmetlerinden yaralanmasından tutun da çocukların herhangi bir durumda başvurabilecekleri çocuk koruma merkezlerin oluşturulup yaygınlaştırılmasına kadar bir çok şey yapılabilir. Özellikle aile ve akrabaları tarafından istismar edilen çocukların sayısının bir hayli fazla olduğu gerçeği karşısında çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanması ve çocuk gelişiminin takibinde devletin daha aktif görev alması son derece önemli hale gelmekte.
Tasarı maddelerini tek tek incelemeden önce şunu vurgulamak gerekir AKP, çocuk istismarı gibi kamuoyunda ciddi rahatsızlık uyandıran bu konuda düzenleme yapma talebini toplumsal hayatı hukuken de dini referanslara göre düzenleme fırsatına çevirmektedir. Türk Ceza Kanunu’ndaki çocukların durumuna ilişkin 12 yaş kademelendirmesinde bu kadar farklı cezaları öngören düzenlemeler yapılması, bir nevi kısas olan kimyasal hadım uygulaması ve yargılamaların gizlilikle yürütülmesi düzenlemeleri bu yönüyle de düşünmek gerekir.
Kampüs Cadıları’ndan Gözde Çelik ise sözlerine Ensar Vakfı’nda 45 çocuğun cinsel istismara uğraması ile AKP’nin “Bizde böyle bir şeyler olamaz” söyleminin gerçek olmadığının ortaya çıktığını belirtti.
Çelik sözlerine şöyle devam etti:
AKP hükümeti, kurmaya çalıştığı erkek ve dini, muhafazakar toplum yolunda, sürekli şiddeti dillendirirken aslında erkek egemenliğinin, taciz ve tecavüzlerin önünü açıyor. Çıkardığı yasalarla da bunları garantiye alıyor. Çocuk istismarının son 10 yılda yüzde 700 arttığı Türkiye’de sanki her yol denenmiş de tek çare hadım cezası getirmekmiş gibi göstermek gerçeğin üzerini kapatmaktır. Çocuk istismarı sapkınlık ya da hastalık değil, toplumsal bir sorundur ve ancak tüm toplum müdahil edilerek çözülebilir.
Hadım yasası çocuk istismarına yönelik çözüm getirmeyecek aksine bunu toplumdan soyutlayacaktır. “Bir kereden bir şey olmaz” zihniyetini taşıyanlar ellerini çocuklardan çekmeli ve yaptırımı olan, çözüme odaklanan, denetlenen yollar getirilmelidir.
Sendika.Org