İnsan göndermek ve getirmek üzerine kurulu bir futbol sistemi bu memleketi de bu memleketin futbolunu da hiçbir yere taşımaz.
İnsan göndermek ve getirmek üzerine kurulu bir futbol sistemi bu memleketi de bu memleketin futbolunu da hiçbir yere taşımaz. Hele hele ‘bir insanı göndermek ve tekrar getirmek’ üzerine kurulu bir futbol sistemi bırakınız futbolu bir yerlere taşımayı, olduğu konumda dahi tutamaz
En sonunda söylenmesi gerekeni en başında, oldukça açık biçimde ifade etmek gerekir ki, bu yazının yazılma amacı ve işlevi ortaya çıkmış olsun. Neymiş efendim “Tudor gitsin, Fatih Terim gelsin”miş…
Bunu söyleyen de, taraftar ağzından söylenmesini sağlamak için elinden geleni yapanlar da bu ülkede popüler futboldan beslenen futbol sülükleri ve futbolu doyumsuzlukları ve kimlik arayışlarının bir aracı olarak görenlerdir.
Üç beş ay önce arkasından teneke çalınarak gönderilen Fatih Terim’i şimdi yeniden baş tacı yapmak için çırpınan zihniyet bize şunu anlatır aslında: “İnsan göndermek ve getirmek üzerine kurulu bir futbol sistemi bu memleketi de bu memleketin futbolunu da hiçbir yere taşımaz. Hele hele ‘bir insanı göndermek ve tekrar getirmek’ üzerine kurulu bir futbol sistemi bırakınız futbolu bir yerlere taşımayı, olduğu konumda dahi tutamaz.”
Bu anlayış, bu zihniyet sadece günü kurtarır, kişileri meşgul eder, birilerini okşar, kimlerini iyi hissettirir ama asla ne futbolu ne de ülkeyi geliştirir.
Bize lazım olan adam ve adamlar değil… Bize lazım olan sistem ve özellikle sistematize olmuş bir futbol sürekliliğidir. Bunun için bu işlerin kadrolarına ihtiyaç vardır. Çalışkan, kibirsiz, kolektif çalışmadan yana, paylaşımcı ve popüler kültürden ve “görünür olmanın” peşinde olmayan emekçi futbol insanlarına ihtiyaç vardır.
Başakşehir ve sonrasında Beşiktaş mağlubiyetleri sonucunda “yine ve yeniden Fatih Terim” adını telaffuz ederek sözüm ona reaksiyon gösterenler, aslında futbol adına bize şunu da söylemektedirler:
Taraftar ve taraftarlık önemlidir. Lakin ideal taraftar sadece tüketici olmayandır. Taraftar futbolu tüketen haline gelmekten üreten haline gelebilecek düzeylere ulaşabilenlerdir. İyi taraftar futbol siyasetine, gündelik siyasetin futbola tebelleş olmasına karşı durmasını bilen, futbolun politikasına ilişkin olabilen, kulübünü ve takımını geliştirmenin peşinde olan taraftar demektir.
İyi ve sağlıklı taraftar piyon değildir. Çünkü taraftarlar piyonlaştıkça, futbolun piyonlaşması daha kolaydır.
Passolig diye tanımlanarak yürürlüğe sokulan “adam etme”, “yola getirme” “kontrol etme” ve “yandaşa sermaye oluşturma” meselesinde iyi taraftar örneklerine şahit olmuş olsak da, genel olarak piyonlaşan taraftar konusunda somut örneklerin neler olabileceğini de yaşayarak öğrendik. Özetle taraftar düzenin, aynı zamanda sporu ve futbolu da teslim alması konusunda “dur” diyebilecek kadar etkili ama entegre edilmesini sağlayacak kadar da piyonlaşmış bir niteliğe sahiptir.
“Tudor gitsin, Terim gelsin” meselesine dönersek; taraftar ve onları güya yöneten ve yönlendirenler bağlamında söylemek gerekirse mesele Tudor meselesi değildir. Bu yazı da Tudor’u savunma yazısı değildir. Çünkü Tudor da cebini doldurmakla meşgul, diğer meslektaşlarına göre daha şanslı konuma ulaşmış, aç kurt gibi birbirini boğazlamaya hazır teknik adamlardan birisidir.
Mesele çağırdığınız adamların çağrılmadan önce futboldan beslendiği kadar, futbolu geliştirip geliştirmediği, futbola ve futbolun geleceğine ilişkin ne gibi katkılar sağlayıp sağlamadığı meselesidir.
Bir adamı göndermişsen çağırmayacaksın, çağıracaksan göndermeyeceksin. Gelgitler sadece denizlerde olur ve işin doğası gereği olması gerekendir. Toplumum hiçbir alanında insanlar üzerinden gel-git’lerin yarar sağladığı toplumsal yaşam sürekliliği söz konusu değildir.
Taraftar neden önemlidir. Çünkü ülke futbolunu birkaç adamın baş aktör olduğu kasaba panayırı olmaktan kurtaracak olan biraz da taraftarlardır. Ama taraftar popüler futbol kültürü tarafından esir alınmışsa, yapacağı ve katkı sağlayacağı tek şey lumpenleşerek gönüllü yok edicilik olabilir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.