Vize krizinden büyükelçiyi sorumlu tutmayı sürdüren Erdoğan, “Biz size muhtaç değiliz” dedi ve emniyetin ABD yapımı SIG Sauer silahını kullanmaması talimatını verdi
Tayyip Erdoğan, Kaçak Saray’ındaki Valiler Toplantısı’ndan ABD’ye seslendi. ABD Dışişleri’nin açıklamasına karşın krizden Büyükelçi Bass’ı sorumlu tutmayı sürdürdü. Zarrab davası ve koruma krizini anımsatıp “Demokrasi bu mu ya?” diye sordu. “Biz size muhtaç değiliz” dedi ve emniyetin ABD yapımı SIG Sauer silahını kullanmaması talimatını verdi
Kaçak Saray’ında 81 ilin valisi ile “Valiler Toplantısı”nda bir araya gelen Tayyip Erdoğan, özellikle ABD ile yaşanan vize krizine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’ün fantezilerini aratmayan sözlerle başlayan Erdoğan, uzun uzadıya Türkiye’nin yükselişinin engellenmesi için çok yönlü, çok aktörlü bir planın uygulandığını iddia etti, vize krizinin de bu planın bir parçası olduğunu ileri sürdü.
Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanlığı “Kararı Beyaz Saray ile koordineli aldık” açıklaması yapmasına karşın, Büyükelçi John Bass’ı sorumlu tutmayı sürdürdü. “Çok açık, net konuşuyorum, bu olayı ortaya çıkaran buradaki bir büyükelçidir” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
Eğer bir koskoca ABD’yi Ankara’da büyükelçi yönetiyorsa yazıklar olsun. Çünkü bu takınılan tavır, aslında budur. ‘Sen benim stratejik müttefikime böyle davranamazsın, böyle hareket edemezsin’ demeleri lazımdı. Ama bunu diyemediler. Şu anda da bu yanlış bu büyükelçiden gelmiştir ve büyükelçi, ‘Hükümetim adına ben bu attım’ diyorsa, eğer bunu da dışişleri bakanı, sayın başkan da savunuyor, arkasında duruyorsa, kusura bakmasınlar. Biz de şu anda aldığımız kararın sonuna kadar arkasındayız.
Biz Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz. Bunu kabul etmediğiniz takdirde kusura bakmayın, biz size muhtaç değiliz. Biz sizden paramızla silah istediğimiz zaman ‘kongre’ diyorsun ama terör örgütüne üç beş kuruş para dahi almadan gelip silahı ücretsiz olarak veriyorsun. Niye? ‘Türkiye’yi güneyden kuşatalım’ diye. Geri planını söylemiyorum, bunun arka planı da var tabii, ayrı bir konu.
Erdoğan, Reza Zarrab davasından koruma krizine kadar geniş bir yelpazede ABD’ye seslendi:
Benim kendi bankamın genel müdür muavinini, kalkacaksın, hiçbir suçu olmadan alıp tutuklayacaksın. Öbür tarafta vatandaşımı [Reza Zarrab], iki yıl oldu neredeyse, kalkacaksın, hiçbir şey ortaya koymadan yargılayıp, itirafçı olarak da kullanmak isteyeceksin.
Bir diğer taraftan benim korumalarımı, 13 korumamı, ki bunların içerisinde birkaç tanesi Amerika’yı daha hiç görmemiş, orada da değil, bunlarla ilgili anında gözaltı kararı çıkartacaksın, tutuklama kararı çıkartacaksın.
Sonra görüşeceğiz ve diyeceksin ki; ‘Bunlar federal devletin polisleri değil, eyaletin polisleridir.’ Ya ne olursa olsun. Lafa gelince ‘koskoca Amerika’sın. Orada sizin davetinize icabette bulunan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı adeta terör örgütü mensupları rahatsız ediyorsa, ona saldırmak için orada her türlü gösteriyi yapıyorsa ve bu ülkenin vatansever evlatları da orada onları engellemek isterken kalkıp, bizim evlatlarımızı tutukluyorsun, PKK teröristlerini aradan bir kaç gün geçince serbest bırakıyorsun. O evlatlarımız hâlâ içeride. Demokrasi bu mu ya?
Erdoğan, dolar kurunun yükselişiyle birlikte oluşan zarar hesaplarına tepki göstermekten de geri kalmadı:
Şimdi hesaplar yapıyorlar şu vize olaylarıyla ilgili, ülkemizin kaybı 50 milyar filan diye. Neye göre bu hesabı yaptılar anlamak da mümkün değil. Bizim zaten Amerika’yla ticaret hacmimiz son dönemlerde 15-16 milyar dolara düştü. Onu da bir kenara koy, bu da onlardan savunma sanayisine yönelik aldıklarımız ağırlığını ifade eder. Bizim verdiklerimiz zaten çok cüzi bir şey.
Erdoğan, ABD’ye “çok sert” mesajlarını “silah” talimatıyla da süsledi, İçişleri Bakanı Soylu’ya emniyette ABD yapımı “SIG Sauer” silahının artık kullanılmaması talimatını verdi:
Biz artık bu tabancaları veya bunun daha uzun mesafelisini ülkemizde yapıyoruz ve bundan dolayı da kendi silahlarımızı kullanmak suretiyle polis teşkilatımızı daha diri, daha sağlam ayakta tutacağız. Çünkü onlardan almaya devam ettiğimiz sürece bize tembellik geliyor.
Bin 500 tane silah verecek. Verdiği cevap ne? ‘Kongreden geçmedi.’ Şuna bak. Buna ihtiyacımız yok ve bu noktada kararlı adımlarımızı atacağız.
Sendika.Org