HDP, Anayasa Mahkemesi önünde başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti sürüyor
HDP, Anayasa Mahkemesi önünde başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti sürüyor. Nöbetin üçüncü gününde EMEP Genel Başkanı ve beraberindeki heyet, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları HDP’yi yalnız bırakmadı. HDP Ankara İl Örgütünün Anayasa Mahkemesine gelerek nöbete katılımı ise engellendi. Polis, il örgütü üye ve yöneticilerinin il binasından çıkışına izin vermedi
Nöbetin üçüncü gününde HDP milletvekilleri adına söz alan Parti Sözcüsü Osman Baydemir, tutuklu milletvekilleri hakkında hazırlanan iddianame ve fezlekelerden örnekler vererek çelişki ve absürtlükleri ortaya koydu. Baydemir şöyle konuştu:
“Anayasa Mahkemesi önünde başlattığımız nöbetin 3. gününde bu ülkenin aydınlık geleceği için, insanlarımızın eşitçe, özgürce bir arada çatışmasız bir yaşamı başarabilmeleri ve barışı gelecek nesillere miras olarak bırakabileceğimiz bir direnişi, itirazı ortaya koymak adına buradayız. Her ne kadar siyasal iktidar ve onun medyası HDP ve HDP bileşenlerini olduğundan farklı gösterme çabasını yürütüyorsa da gerçek eninde sonunda açığa çıkacaktır. Bugün 11 milletvekili cezaevindeyse muhalefet ettikleri içindir. Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerin iktidarı eleştirmeleridir, bu görevlerinin esasıdır. Bu ülke öyle bir şekilde yönetiliyor ki iktidarı ve iktidarın liderini eleştirmek suç haline dönüşmüş. Tüm kamuoyunda bir yalan propaganda var.
Anayasa Mahkemesi’ne sunduğumuz klasörleri bugün buraya da getirdik. Gelin bir kez daha hep birlikte bakalım. Bütün bu fezlekelerin, iddiaların ortak bir özelliği var. 2010, 11, 12, 13, 14 yılında yapılan beyanlar ve aktiviteler. Peki, ne zaman bunlar fezlekeye dönüşmüş, ne zaman yargı aşamasına gönderilmiş? AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın siyasete dizayn verme, muhalefeti susturma amacıyla yargıya yaptığı çağrılardan sonra.
Erdoğan, “Bunun hesabını soracağız” diyor. Neyin hesabını soracaksın? 7 Haziran’da HDP Türkiye’nin umudu oldu; beyefendiler de tek başına iktidar şansını yitirdi. Koalisyon olmasın diye savaşı, ölümü bu ülkenin kaderi haline dönüştürdüler. Çatışma, ölüm bu ülkenin kaderi değildir.”
“2011 yılında Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Diyarbakır’da Sivil Cuma Namazında Cuma Namazı ifa etti. 2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılması arifesinde bu, fezlekeye dönüştürüldü, hakkında dava açıldı.
2011’de de Eş Genel Başkanımız Kürdi Der’in etkinliğinde Kürtçe kullanımının ne kadar haklı bir talep olduğunu ifade ediyor. Bu konuşma 2015’te dönemin Cumhurbaşkanının talimatı sonrası fezlekeye dönüşüyor.”
“4 Kasım operasyonundan sonra bir siyasi partinin lideri gözaltına alınıyor, savcılıkta eş genel başkanımız sorulan sorulara karşı beyanatlarda bulunuyor. O beyanatlar hakkında da fezleke hazırlanıyor.
Hedef konuşma özgürlüğüdür, hedef demokrasiyi tümden ortadan kaldırmaktır. Kendilerine kutsiyet atfediyorlar. Kendileri dışında herkes kötü, terörist. Bu devletin beka sorunu yok, bu devletin demokrasi sorunu var, adalet sorunu var. Adalet tecil etmediği sürece bu ülkede güvenlik sağlanamaz.
Bugün Ankara il binamızdan arkadaşlarımız buraya geleceklerdi. İl binası abluka altına alındı, arkadaşlarımızın buraya gelmesi engellendi. Bu mudur demokrasi? Sizin dışınızda kimse konuşmayacak mı? Konuşmayacaksa size oy vermeyen milyonlarca insanla sizin geleceğiniz ortak olamaz.”
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ise şunları söyledi:
“Çeşitli toplumsal kesimlerin ortak talebidir adalet. Adalet talebimiz var, ama bu kurumlardan, bu sistemden adalet beklentimiz yok. AYM Başkanının AKP Genel Başkanı karşısındaki pozu sadece bir kare. Adalete güvensizliği tetikleyen önemli dönemeçler oldu. HSYK’ya müdahaleler, Danıştay, Yargıtay başkanlarının açıklamaları, yüksek yargı organlarının başkanlarının ailelerinin iktidarla ilişkileri ve yargılama süreçleri. Bugün yargı sistemi üzerindeki vesayeti düşündüğümüzde evet yargıdan adalet beklemiyoruz. Sadece yargıda mı adalet yok? Hayır. Çalışma hayatında da adalet yok. Emekçiler, işçiler çalışma haklarının güvence altına alınması için adalet mücadelesi veriyorlar. KHK ihraçlarıyla cadı avına dönüşen sistemde tüm çalışanlar açısından adalet talebi var. Şimdi bir de müfredatları değiştirenlere karşı kadınların adalet talebi var. Tacizi tecavüzü meşrulaştıranlara karşı adalet talebi var. Sadece AYM önünde değil, Çağlayan Adliyesi’nde de, Silivri’de de, Diyarbakır’da, da İzmir’de de ülkenin her yerinde devam ediyor. Sadece adalet talebi değil barış talebi de var. Ortadoğu’da süren kanlı savaşa benzin taşıyan politikalarının karşısında barış talebimiz Ortadoğu halklarının kardeşliği talebini güçlendiriyor. Bu ülkenin adalet talebi bu ülkenin demokratikleşmesinin sigortasıdır. Şimdi bu mücadeleyi ortaklaştırma zamanıdır.”
Sendika.Org