Solun sporda ve futbolda politikası artık bundan böyle onların deyimi ile “spora ve futbola daha fazla siyaset sokmak” olmalıdır
Sporu ve özelde futbolu siyasetin aracı haline getirenler sağ siyasetin her çeşidi ve türüdür. Solun da sporda ve futbolda politikası artık bundan böyle onların deyimi ile “spora ve futbola daha fazla siyaset sokmak” olmalıdır
Futbol başta olmak üzere spora siyaset sokmak denince neden akla hep “solcular” gelir? Çünkü akla solcuların gelmesi istenmiştir. Oysa gerçek sporda sağcıların, hatta en kötü olanlarının varlığıdır.
Bu bir algı yönetimidir. Belki de yüzyıl öncesinden başlayan bir algı yönetimi. Çünkü sol ve solcular, özellikle sosyalist sol, spordan ne kadar uzak tutulursa, spor o denli kullanışlı bir araç olmaya devam eder.
Sosyalizm ve sosyalistler de sporu elbette amaç değil, araç görür. Ama önemli olan bu aracın ne olduğu ve nasıl olduğudur. Hiçbir sosyalistin sporu para aklama, vergi kaçırma, adil olmayan zenginleşme, halkı aldatma ve uyutma gibi bir araçsallaştırma peşinde olmaması ve olmayacak olması bir yana, bunları engelleyecek ve yok edecek bir spor politikasının olmasıdır ki; bu da “spora siyaseti sokmayalım” düşüncesinin ve lafının asıl kaynağını oluşturmaktadır.
Spora siyaset sokmayalım diyenlerin Almanya’dan Arjantin’e, Portekiz’den İspanya’ya, bırakınız ülkeleri Türkiye’nin de içinde olduğu tüm faşizan yöntem ve yönetimlerin tüm kıta ülkelerinde spora ve özelde futbola nasıl bir siyaset soktukları konusu ve somut örnekleri kütüphane dolduracak bir külliyat oluşturmaktadır.
Gerçek şudur: spor ve çok kitlesel olması bağlamında futbol, emperyalizm ve kapitalizmin doğası gereği ve onun desteklediği tüm örgüt, parti ve iktidarların, özellikle de tüm sağ siyasetin, başta faşizmin ve her türlü halk düşmanlığının ilgi ve faaliyet alanı olmuştur.
Tarihte sol ve solcuların da ilgi ve faaliyet alanı olduğu şekliyle spor ve futbol gerçekliği de söz konusudur. Ama oralarda daha çok bir karşı duruşu, örgütlenmeyi, muhalifliği ama esas olarak adaletsizliklere ve eşitsizliklere karşı bir mukavemet peşinde oluşu görürsünüz. Merak edenler için bu konuda da ciddi sayıda edebi ve biyografik yapıt mevcuttur.
Siz dünyada ve Türkiye’de sporda emekten, sporda sendikalaşmaktan, sporda eşitlikten, sporda toplumculuktan, sporda yarışma fetişizmi karşıtlığından ve kazanma kutsiyeti reddiyesinden söz eden sağcı bir spor yönetimi ve siyaseti gördünüz, okudunuz veya duydunuz mu? Mümkün değildir. Çünkü spor esasen toplumu, halkı ve ilgili ilgisiz tüm kitleyi yönetme becerisi için en kullanışlı araçlardan birisidir. Diğeri de zaten devlet terörüdür…
O halde nasıl oluyor da “spora siyaset sokmayalım” lafını en çok kullanan bu tipler ve düşüncedekiler oluyor.
“Spora/futbola siyaset sokmayalım” diyenler, esasen spora ve futbola “sol siyaseti” sokmayalım diyenlerdir… Çünkü sol siyaset spora girerse sporda adalet olur, eşitlik olur, liyakat olur, emeğe değer olur…
Bu ülkede sporun ve özellikle de futbolun tam orta yerinde sağ siyasetin her türlüsü yer almış ve almaya devam etmektedir. Bu yüzdendir sporda bir türlü gelişememiş oluşumuz. Mutasyona uğramışlığımızın nedeni budur. Rantiyeciliğin, bilim düşmanlığının, adama göre iş yaratmanın en verimli alanlarından birisi de başta futbol olmak üzere spor alanıdır. Bu ülkede bütün sağ iktidarlarının en öncelikli işlerinden birisi de sporu el altında tutmak olmuştur. Spora hükmeden, paraya, güce ve kitlelere de hükmeder çünkü…
Konyaspor-Beşiktaş süper kupa maçında yaşananları görünce bunları düşünmemek mümkün değil.
Bir tarafta kulüp başkanının İzmir Marşı’nı söylemedikleri için teşekkür ettiği kulüp taraftarları, öbür tarafta kulüp başkanından bağımsız ve hatta ilgisiz taraftar grubu olarak tanımlanmayı on yıllar önce aşmış, kendine özgü tutum ve tavrını bir külliyat oluşturacak denli değer haline getirmiş bir taraftar grubu.
Ama esas konu şudur.
Spora ve futbola siyaset bulaşmış değildir. Siyaset sporun ve futbolun kendisi olmuştur. Diğer söylemle, spor ve futbol siyasi yapının kendisidir. Sol siyaset adına bir şeyler söyleyenler ise dışarıdakilerdir. Buna rağmen tahammül hiç yoktur. Çünkü kurulmuş olan düzene karşı her aykırı ses, dış sestir ve kesilmelidir. Kesilmezse düzenin ahengi bozulur, dahası uyuyanlar uyanabilir ya da güçlü oluşa ilişkin zafiyet algısı yaratılmış olur.
“İzmir Marşı” tahammülsüzlüğü, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa” pankartı yasakçılığı, “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganı düşmanlığının tek bir açıklaması vardır. “Sporda ve futbolda siyaset bizim istediğimiz siyaset olacaktır. O da “Tekbir! Allahuekber” şeklinde olandır”.
Solun esas işi politikadır. Solun sporda ve futbolda politikası artık bundan böyle onların deyimi ile “spora ve futbola daha fazla siyaset sokmak” olmalıdır. Çünkü spordan ve futboldan talanı, yalanı ve dolanı temizlemenin başka yolu yoktur.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.