Temel haklar, adalet derken hak savunucularının başına gelenler bu. OHAL’in 4.dönemine hoşgeldiniz “15 Temmuz’da silahlarını masum sivillere doğrultanlar, siyaset, ekonomi, sağlık, adalet, dış politika ve temel haklar alanında 10 yıldır sağlanan ilerlemenin ördüğü bir duvara tosladı. Halk ile hükümetleri arasındaki bu bağ, demokrasimizin direncinin nihai ölçütü ve hayatta kalmasının en güçlü garantisidir.” Sözler, Cumhurbaşkanı Recep […]
Temel haklar, adalet derken hak savunucularının başına gelenler bu. OHAL’in 4.dönemine hoşgeldiniz
“15 Temmuz’da silahlarını masum sivillere doğrultanlar, siyaset, ekonomi, sağlık, adalet, dış politika ve temel haklar alanında 10 yıldır sağlanan ilerlemenin ördüğü bir duvara tosladı. Halk ile hükümetleri arasındaki bu bağ, demokrasimizin direncinin nihai ölçütü ve hayatta kalmasının en güçlü garantisidir.”
Sözler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın The Guardian’a 15 Temmuz’un yıldönümü vesilesiyle yazdığı yazıdan. Halk ve hükümet arasındaki bağdan bahsederken, demokrasiye yaptığı vurgu ve bu değerler sayesinde darbeye direnildiğini belirtmesi önemli. Fakat temel hakların, demokrasinin filan -ki kendisinin de belirttiği gibi, ‘eski Türkiye’de önemsenen, geliştirilen değerlerdi- 4’üncü kez OHAL ilan edilen ve muhtemelen, 2019’a kadar sürdürülecek rejimde esamisi okunmuyor!
Aynı yazıda, adaletten de bahsetmiş Erdoğan:
“Adalete bağlılığımız sürüyor. Türkiye, ihraç kararlarına karşı dava açan eski kamu görevlilerinin davalarını gözden geçirmek için bağımsız komisyonlar kurdu. Amacımız, ülkemizin gelecek saldırılara karşı direncini inşa ederken, suçlular hakkında tam kapsamlı yasal işlem yapmak.”
Ne var ki CB’nin 15 Temmuz yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmaların tonu çok farklı. Bir kısmı neyle suçlandığını bile bilmeden hapiste bekleyen binler için yargısız hüküm verilmesi, hatta ‘Kafalarını kopartacağız’ şeklinde tüyler ürpertici ifadeler… Anamuhalefet partisini doğrudan darbenin sorumlusu ilan edilen Gülen’le birlikte hareket etmekle suçlamalar…
Bunların hiçbiri, Guardian yazısına yansımadığı gibi ‘adalet, demokrasi, temel haklar’ konuları da 15 Temmuz konuşmalarına yansımadı. Adalet, demokrasi ve temel haklara dair sadece dün, Türkiye’nin farklı noktalarında, farklı davalardan yansıyanlara bir bakalım:
* Hak savunucuları davası: Büyükada’da eğitim toplantısı basılarak gözaltına alınan sekiz insan hakkı savunucusu ve iki eğitmen, 12 günlük gözaltı süresinin ardından Çağlayan Adliyesi’ne getirildi. Sabahtan adliye nöbetine başladık, savcı sorgusu akşam saatlerine kadar sürdü.
Malum, hak savunucuları daha gözaltına alındığının ertesi günü kimi yayınlar, akıl almaz karalamalarda bulunmuştu. Veri güvenliğine dair pek çok sektörde verilen bir eğitimi, 5. sınıf bir polisiye dizi senaryosunda bile rastlanmayacak seviyesizlikle, ‘karanlık planlar’ diye gösterdiler.
Üstelik Erdoğan, G20 zirvesinde yaptığı bir basın toplantısında, hak savunucularının ’15 Temmuz’un devamını planladıkları’nı iddia etmişti… Daha sorguları tamamlanmamış, mahkemeye bile sevk edilmemiş insanlardan bahsediyoruz!
Dün nihayet savcılığa çıkarıldılar. Mesela Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye direktörü İdil Eser’e, telefonunda bylock tespit edilen iki kişi sorulmuş. Bu kişilerden biri, zaten yakın zamanda tutuklanan Af Örgütü’nün Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç. Eser’in aynı kurumda çalışan Kılıç’la konuşmasından daha doğal birşey olabilir mi?
İkinci kişiyse bir emlakçı! Yani Eser’in ev ararken tesadüfen bylock kullanan bir emlakçıyla eskaza görüşmesi savcı tarafından sorulmaya değer görülmüş!
Akşamın ilerleyen saatlerinde, hak savunucularının hala neyle suçlandıklarını öğrenememiştik. “Terör örgütlerine yardım” deniyor, ama hangi örgüt, nasıl bir yardım, belli değil!
“Hepsi serbest kalır, bu nasıl saçmalık” derken, gece 22:20’de maalesef 10 hak savuncusu ve eğitmen için tutuklama talebi çıktı.
Temel haklar, adalet derken hak savunucularının başına gelenler bu. OHAL’in 4.dönemine hoşgeldiniz.