Yargının siyasi otoriteye bağlı hale geldiğini, yargıya güvenin yitirildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Meclis’i, televizyonları kapadılar. ‘Biz her istediğimizi yaparız’ derlerse, biz de tabi sokağa çıkarız” dedi
CNNTürk’te konuşan Kılıçdaroğlu yargının siyasi otoriteye tam bağlı hale geldiğini ve yargıya güvenin yitirildiğini söyledi, buna karşın toplumun korku gömleğini üstünden çıkardığını söyledi. Kılıçdaroğlu, sokak muhalefeti içinse “Meclis’i kapadılar, televizyonları kapadılar. İktidar ‘Biz her istediğimizi yaparız’ derse, biz de tabi ki sokağa çıkarız” dedi
Adalet Yürüyüşü’nde 23 günü geride bırakan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Temmuz’da İstanbul Maltepe’de gerçekleştirilecek Adalet Buluşması öncesinde CNNTürk’te Şirin Payzın’ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Öfkem geçmedi. Yargıya olan güvenim temelden sarsıldı. Yargının siyasi otoriteye bağımlı hale getirilmesi ve belli bir merkeze göre karar verilmesi beni derinden sarsıyor. Bu yürüyüşün adının adalet olmasının temel nedeni bu. Belli makamlara belli kişiler yerleştiriliyor. Ve bu kişiler hükümetin istemediği kişiler yargılanırken en ağır cezayı veriyor.
Şimdi Enis Bey ne yaptı? Aklın mantığın alacağı şey değil. Elde belge olmadan, bilgi olmadan insanları alıp mahkum etmek, nerede vardır böyle bir adalet düzeni? Ne casusluğu Allah aşkına?
Hapisteki akademisyenler için, tutuklu vekiller için hepsi için yürüyoruz. Yürüyüşümüze taşeron işçiler de geldi, Kıbrıs gazileri de geldi. Çocuklar, sanatçılar, engelliler geldi. Köprüde linç edilen askerin ailesi geldi. Herkes geldi… Bu yürüyüş adalet isteyen herkes içindir. Toplumun adalete susadığını bu yürüyüşte gördük.
20 Temmuz sivil darbesinden sonra topluma giydirilen bir korku gömleği vardı. Türkiye üzerindeki korku gömleğini çıkardı. Bir yürüyüşte onbinlerce kişi size refakat ediyorsa o korku gömleğini atmışsınız demektir.
Bu yürüyüş demokrasisi gelişmiş bir ülkede olsaydı ve o ülkeyi yönetenlerde demokrasi kültürü olsaydı, düşünürlerdi; bu insanlar 40 derece sıcakta neden yürüyor? Bizim gibi ülkelerde demokrasi kültüründen gelmeyen insanlar ülkeyi yönetiyorlarsa, yarın sonuç alacağım diye bir hayal peşinde koşamazsınız. Bu kişiler sadece karşınızda bir duvar olarak dururlar.
Partinin genel başkanı diyor ki ‘Ben lütfettiğim için yürüyorsunuz’ diyor. Anayasal hakkım ne zaman birinin lütfu oldu? Demokrasinin ‘d’sinden nasibini alsaydı bunları söylemezdi. ‘Bunlar teröristtir’ diyor, bir kişinin burnu bile kanamadı. Bunlar terörist nedir onu da bilmiyor.
İktidar ‘Biz her istediğimizi yaparız’ derse, tabi ki sokağa çıkarız. Yine derse yine çıkarız.
Meclis’i kapadılar, yetkileri aldılar. Televizyonları kapadılar. Devletinkini bile kapadılar, yürüyüşümüze ‘sözde’ diyor. E madem öyle biz de muhalefeti sokakta yapacağız.
Efendim ‘Adalet sokaklarda aranmaz’. Peki ben onlara sorayım: Demokrasi sokaklarda aranır mı? 15 Temmuz’da demokrasiyi nerede kazandık. Vatandaşları sokağa kim çağırdı? Bu beyefendi çağırdı? Bu ülkeye adalet gelinceye kadar sonuna kadar mücadele edeceğim.
Niçin rahatsız oluyor Binali Bey? Ben adalet için yürüyorum. Sözcü’nün iki muhabiri atıldı hapse, itiraz edildi, yargıç karar veriyor: ‘Deliller toplanamadığı için tutukluluklarının devamına…’ Delil yoksa neden tutuklu?
Eleştirileri saygıyla karşılarım ancak geç gelen bir olay değil bu. Eğer biz 16 Nisan akşamı sokağa çıkmış olsaydık, toplum zaten çok gergindi, çok sayıda can kaybına neden olabilirdik. Biz sorumlu bir partiyiz. Sorun bizim insanlarımızda değil. Sorun YSK içindeki çetede. O çete yasaya uymadı. Onların yatacak yeri yoktur. ‘Mühürsüz oy pusulası gerçerlidir’ diyor. Neye dayanarak bunu yapıyorsunuz siz?
İki tane 15 Temmuz var. Biri sokağın, diğeri Saray’ın. Sokağın 15 Temmuz’una sahip çıkıyoruz. Ama bir de sarayın 15 Temmuz’u var. Darbe girişimini fırsat bilip 20 Temmuz’da sivil darbe yaptılar. Anmalar yapılırsa tabi ki katılacağız.
Hakimler hakim değil, savcılar savcı değil. Sadece siyasal iktidarın beklentilerine göre karar veriyorlar. Şu açıklıkla söyleniyor, ‘Su kişiyi şu kadar süre içerde tutacaksın.’ Talimat verdiğini söylüyor zaten. Kimse kusura bakmasın mahkemelere güvenmiyorum.
Kimin suçlu olup olmadığına siyasetçi karar vermez, ancak hakim verebilir. Bir ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı ya da muhalefet partisinin başkanı ‘Şu kişi suçludur’ diye bir açıklama yapama. Şimdi siz diyorsunuz ki ‘Ağır mahkumiyetler çıkacağına inanıyorum.’ Yani diyorsun ki ‘Bu kararı alın.’ 1940’ların Almanya’sına geldik.
Bıçak kemiğe dayanmış durumdadır. Görevimizi yapmazsak ülkenin sonu felakettir.
Sendika.Org