Erdoğan, Die Zeit ile söyleşisinde fena ters köşe oldu. Kendisine “diktatör” denilmesinin nedenini sorduğunda net bir yanıt aldı. Konuşmasına izin verilmemesi için “Ben susturulamam” derken, gazetecilerin susturulmasını savundu
Erdoğan, G20 için gittiği Almanya’da Die Zeit’e verdiği söyleşide fena ters köşe oldu. Alman medyasının kendisi hakkında iftiralar attığını iddia eden Erdoğan, kendisine “diktatör” denilmesinin nedenini sorduğunda tutuklu gazetecilerden KHK mağduriyetlerine ve casusluklara kadar uzun ve net bir yanıt aldı, fazla sıkışınca “Türkiye’nin kendi kuralları var” dedi. Konuşmasına izin verilmemesi için “Ben susturulamam” diyen Erdoğan, hemen arkasından gazetecilerin susturulmasını savundu
G20 Zirvesi için gittiği Almanya’da uluslararası basın organlarıyla görüşmeler gerçekleştiren Tayyip Erdoğan, Almanya merkezli Die Zeit gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Lorenzo, görüşmenin içeriğini izlenimleriyle birlikte aktardı.
Lorenzo’nun aktarımına göre Die Zeit ekibi, üç ayrı kontrol noktasından geçirildikten sonra Erdoğan’ın ofisine ulaşabildi. Ekip söyleşi öncesi bir süre odada bekletilirken, “resmi arşiv” gerekçesiyle alana bir televizyon kamerası kuruldu.
Söyleşi için 30 dakika süre biçilmiş olmasına karşın bu süre 20 dakika aşıldı.
Erdoğan’ın 5 yıl aradan sonra ilk defa bir Alman gazetesine konuştuğunu belirten Lorenzo, “Tüm röportaj boyunca Erdoğan’ın basın danışmanı ona sürekli, anahtar kelimeler ve bazı ifadelerin yer aldığı not kartları uzattı” dedi.
Söyleşinin ilk sorusu Erdoğan’ın Alman medyasıyla polemiğe girmesinin Almanya ile ilişkilerin gerildiği bir dönem kasti bir mesaj taşıyıp taşımadığı oldu.
Alman medyasının kendisi aleyhinde bir karalama kampanyası yürüttüğünü ileri süren Erdoğan, “Alman medyası neden böyle bir şey yapsın ki?” sorusuna ise “Dünya üzerinde herhangi bir yerde bağımsız bir medya olduğuna inanmıyorum. Bağımsız medya gibi bir şey olsaydı, bu yaşadığımız problemlerin hiçbirini yaşamazdık. Rüzgâr nereden eserse oraya gidiyorlar. Alman medyasının da farkı yok” yanıtı verdi.
Lorenzo, Erdoğan’ın sözleri üzerine gazetelerin belli görüşlere yakın olabileceğini ancak editöryel bağımsızlığın saklı kaldığını söylerken, Erdoğan ise sözlerine şöyle devam etti:
Benim şimdiye kadarki tecrübelerim öyle söylemiyor. Birçok medya kuruluşunun başıyla tanışıklığım oldu. Onlarla çok vakit geçirdim ve çokça konuştum. Dedim ki: “Hepiniz etik kurallardan bahsediyorsunuz alın işte sizin gazeteniz. Bu etik mi?” Ailemi karalamaya kadar gitti bunlar. Siz IŞİD’le finansal ilişkiyi yazdınız. Çocuklarımla ilişkilendirdiniz. Kanıtınız var mı? Hayır. Ama iftira atmaya devam ettiniz.
Alman medyasının kendisi hakkında “diktatör” demesine duyduğu öfke diline vuran Erdoğan, Lorenzo’ya bunun nedenini sordu. Lorenzo ise Erdoğan’a net bir yanıt verdi:
Çünkü dünyanın başka hiçbir ülkesinde Türkiye’de olduğu kadar çok gazeteci parmaklıklar arkasında değil. Türkiye’de bu sayı 150. Çünkü Deniz Yücel ve Meşale Tolu gibi Alman gazeteciler hâlâ hapiste ve kimse neden hapiste olduklarını bilmiyor. Ve Yücel hücre hapsinde tutuluyor. Çünkü onbinlerce kişi geçen yaz yaşanan darbe girişimi şüphelisi olarak işlerini kaybetti. Çünkü sizin istihbaratınız Alman parlamenterle ilgili casusluk yaptı. Bunlar sizin böyle bir ününüzün olmasının nedenlerinden sadece birkaçı.
Erdoğan’a aldığı yanıt üzerine danışmanlarınca notlar uzatıldığını aktaran Lorenzo, Erdoğan’ın gazetecilerin terör suçu işlediği iddiasını uzun uzun anlatmaya giriştiğini söyledi.
Lorenzo ise Deniz Yücel ile ilgili ısrarını sürdürdü. Yücel hakkında bir iddianame hazırlanmadığını, buna karşın 140 gündür hücre hapsinde tutulduğunu, hakkı olmasına karşın uzun süre konsolosluktan danışmanlık yardımı alamadığını ve Kürt liderle röportaj yapmak, telefonda şaka yapmak gibi gerekçelerle tutuklanmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.
Erdoğan ise Lorenzo’ya “Burası Almanya değil. Türkiye’nin kendi zorunlulukları ve kuralları var” yanıtı verebildi.
Söyleşi devamında Erdoğan’ın Almanya’da konuşmasına izin verilmemesine geldi.
Erdoğan, “Vatandaşlarımla düşüncelerimi paylaşmaya izin verilmiyorum, bu büyük bir problem. Ama ben susturulamam!” derken, Lorenzo ise Erdoğan’a gazetecilerin de susturulmaması gerektiğini anımsattı. Erdoğan ise Lorenzo’ya “Bu terör şüphelilerini ve teröristleri destekleyenleri savunma!” diye çıkıştı.
Erdoğan ile Lorenzo arasındaki “bağımsız yargı” tartışması ise şöyle oldu:
Erdoğan: Önce benim soruma cevap ver. Yargıya emir verdiğimizi mi düşünüyorsun?
Zeit: Eğer Türk yargısı bağımsız olsaydı, o halde neden “Ben bu koltukta oturduğum sürece Deniz Yücel iade edilmeyecek” dediniz?
Erdoğan: Bak, biz yargıya talimat veremeyiz. Türkiye bir hukuk devleti. Eğer masumsa aklanır.
Zeit: Sizin isteğinizden bağımsız olarak mı?
Erdoğan: Biz karışamayız. Çünkü ne zaman Merkel’le ya da ABD gibi başka ülkelerle konuşsak, bize dedikleri “Bizde yargı bağımsızdır.” FETÖ lideri şu an Amerika’da, 85 kutu belge gönderdik. Yine de bakıyoruz, dostlarımız onları savunmaya devam ediyor. Almanya şu anda FETÖ üyesi dolu. Neden bize iade edilmiyorlar?
Zeit: Çünkü mahkemeler bağımsız karar alıyor.
Erdoğan: O zaman bizde de mahkemeler karar verir.
Sendika.Org