Sendika.Org olarak polis işgali altında kalan ve işletmelerini açamayan Konur Sokak esnafıyla görüştük
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın gözaltına alındığı gün (22 Mayıs) önce direniş alanı olan İnsan Hakları Anıtı’nı barikatlarla kapatan polis, sonra Yüksel Caddesi’ni ve Konur Sokak’ın bir bölümünü abluka altına aldı. Sendika.Org olarak polis işgali altında kalan ve işletmelerini açamayan esnafla görüştük
Polislerin de sosyal medyadan her dakika olay anlarını takip ettiğini belirten Konur Sokak’taki bir mekan sahibi şunları söyledi:
Saldırı fotoğraflarını çeken müşterilerimiz, fotoğrafları sosyal medyada yayınladıkları zaman polisler, fotoğraf kadrajlarından çekilen mekanları belirliyor ve anında o mekana gidip müdahale ediyor. Burası neden tozlu, hijyen belgeniz yenilenmemiş gibi asılsız sebeplerle ceza kesiyor. Siz misiniz görüntü alınmasına izin veren bizim sözümüz burada geçer diye baskı yapıyor. Halkın haber alma özgürlüğüne dair herhangi bir kavramları yok. Benim kişisel düşüncem; Konur Sokak ve Yüksel Caddesi esnafını cezalandırmak için bu baskıları bilerek yapıyorlar. Müşterilerimiz polis geldi diye haber alıyor panik oluyorlar, kalkıp gidiyorlar. Nasıl durabilirler ki zaten? 15 kişi toplanıyor 100 tane polis biber gazıyla, plastik mermisiyle saldırıya geçiyor. Yukarıda olan mekanlara bile hedefle gaz atıyorlar. Bu huzursuzluk ortamında doğal olarak bizim de cirolarımız düşüyor. 10 aylık kirasını ödeyemeyen esnaf var. Bu süreç böyle giderse biz de doğal olarak açlık grevine dahil olacağız.
2 gündür polis ablukası altında olan Konur Sokak’ta iş yapamayan bir diğer mekan sahibi ise polisin kendilerini Nuriye ve Semih’e destek verdikleri için cezalandırdığını şu sözlerle ifade etti:
2 gündür dükkanımı açamıyorum. Nuriye ve Semih’e destek verdiğimiz için cezalandırma politikası güdüyorlar. Bu sabah dükkana girmek istedim göndermediler. Polis eşliğinde dükkanımın kapısını açmak zorunda kaldım. Siz destek vermeseydiniz 170 gündür burada eylem yapamazlardı diyorlar. Devletin kamu alanını işgal ediyorlar ve biz de destek veriyoruz diye cezalandırıyorlar bizi. Bizim dükkan kapalı, orada çalışan 8-9 tane insan var. Bu insanlar evlerine ekmek götürmek zorundalar. Biz belli bir yere kadar destek vereceğiz ama nereye kadar yapacağız? Küçük esnafız. Ayda 21 bin lira kira veren işletmeci var burada. Bu insan kirasını nasıl ödeyecek?”
Sokağın ablukası daha da sürecek olursa esnaf olarak sokağa çıkacağını söyleyen mekan sahibi “Aç mı kalalım? Dükkanı mı kapatalım?” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Abluka alanında yer almayan ama dolaylı şekilde ablukadan etkilenen Konur Sokak’ta ki başka bir esnaf ise yaşadıklarını şöyle anlattı:
2 gündür biz de yarı zamanlı çalışır hale geldik. Yavaş yavaş işlemez duruma gelen mekanımızda faturaları tam zamanlı ödemeye devam ediyoruz. Keşke tümden kapatsalardı bizim için daha iyi olurdu. Her durumda çalışanlarımızın maaşlarını vermeye devam ediyoruz, onları zor durumda bırakmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Madem önemli olan İnsan Hakları Anıtı, o zaman orayı abluka altında tutmaya devam edin. Neden sokağımızın içine kadar giriyorsunuz? TOMA’nın Konur Sokak’a girdiği tarihte yok. Yaklaşık 50 esnaf burada ciddi anlamda mağdur olmuş durumda. Polislerle konuşmaya çalıştığımızda ‘valilikle görüşün muhatabınız biz değiliz’ diyerek başlarından savmaya çalışıyorlar. Valilikle görüşüyoruz bu sefer de ‘Şu anda OHAL’deyiz hiçbir şey yapamazsınız, emniyet kendi prosedürlerini uyguluyor’ diyerek sorumluluğu tekrar emniyete veriyorlar. Bugün barikatın geri çekilmesini bekliyorduk ama hala çekilmediler. Dünden beri sokakta herhangi bir hareketlenme yok. Neden bekliyorlar? Bu abluka devam ederse burada bulunan bütün esnafla birlikte kaşe imza şeklinde valiliğe dilekçe vereceğiz. Polis sokağımızdan çıksın istiyoruz, iş yapamıyoruz, vergilerimizi ödeyemeyeceğiz.
Haziran İsyanı’nda polislerle daha rahat bir şekilde iletişim kurulabildiğini ama artık konuşmaya çalıştıkları zaman “Sen kimsin, konuşamazsın benimle” diye hemen müdahaleye uğradığını belirtti. Biber gazı saldırılarına maruz kalan insanlara limon dağıttıkları, su verdikleri için polisin hedefi haline geldiklerini anlatan esnaf, polislerle iletişim kuramadıklarını“Siz burada olduğunuz sürece bu sokağa insanlar girmiyor, biz burada esnafız diye durumun ciddiyetini polislerle konuşmaya çalıştığım zaman bana direkt ‘sen hangi örgüttensin’ diye sormaya başlıyorlar. Esnafım ben, örgütüm de ekmeğimi kazandığım mekanımdır” sözleriyle anlattı.
Sendika.Org/Ankara