Bu süreçte AKP’nin evet için tüm baskı aygıtlarını kullanacağı açık. Ancak bizlerin de vapur eyleminden yaptığımız gözlemde olduğu gibi direnişi yaygınlaşarak büyütmek ve ”Tek Adam” dayatmasına karşı yaşamı örgütlemek gerekiyor Önümüzdeki baharda bir referandum olacağı kararı uzunca bir dönem kulaktan kulağa yayılıyordu. Yakın zamanda ise aceleye getirilen bir taslağın meclisten geçmesi ile artık referanduma giden […]
Bu süreçte AKP’nin evet için tüm baskı aygıtlarını kullanacağı açık. Ancak bizlerin de vapur eyleminden yaptığımız gözlemde olduğu gibi direnişi yaygınlaşarak büyütmek ve ”Tek Adam” dayatmasına karşı yaşamı örgütlemek gerekiyor
Önümüzdeki baharda bir referandum olacağı kararı uzunca bir dönem kulaktan kulağa yayılıyordu. Yakın zamanda ise aceleye getirilen bir taslağın meclisten geçmesi ile artık referanduma giden süreç gündemin göbeğine oturdu. Referanduma kadar olacak süreçte tüm gelişmeler referandum konusuna değmeden geçmeyecek. Henüz yapılan tartışmalarda Hayır için birçok kanattan birçok argüman geliyor. “Evet”çiler henüz argüman üretmiş sayılmaz ama sarayın kulları şimdiden ‘reis yapıyorsa gereklidir, doğrudur’ mantığını tabana yaymaya çalışıyor.
“Evet”çilerin asıl silahı başkanlık teklifinin gücü ya da halkın sorunlarını çözmeye dair umudu arttırması değil, aksine “Hayır”cıları susturmak ve “Hayır” kampanyasını her türlü baskı aygıtını devreye sokarak etkisizleştirmek. AKP OHAL avantajıyla eline aldığı güçle birlikte muhalif sesleri ezerek bu referanduma girmeyi ve “Evet” sonucuyla bu politikaları kurumsal hale getirmeyi planlıyor. Böylesi bir süreçte tüm baskılara rağmen Hayır’ı örgütlerken yaşadığımız bir deneyimi bu yazıda incelemek istiyorum.
Öğrenci Kolektifleri olarak Beşiktaş-Kadıköy vapurunda yolculuk esnasında şarkılar söyleyerek sonrasında konuşma yaparak “Hayır” sözümüzü büyüttük. Amacımız “Hayır”ın her şeye rağmen, her yerde, her türlü araç ve yöntemle kitlelere ulaştırılabileceğini göstermekti. Elden ele, dilden dile yayılarak büyüyecek bir ‘’Hayır’’ kampanyası için üniversiteliler tüm olanaklarını seferber etmeye hazır şimdiden.
Bizler şarkı söylerken vapurda olan insanlar şarkının başlarında şaşırıp sonra hayır kampanyası için olduğunu farkedince gülümseyip alkışlamaya başladı. Şarkıyı çok duyamayanlar yakına geldi bu anı ölümsüz yapmak isteyenler video kaydı almaya başladı. Şarkı bittikten sonra da yapılan konuşma dikkatle dinlenip alkışlandı. Ardından da benim oturduğum masadaki insanlar hayır denilmesinin neden gerektiğini tartışmaya başladı. Etrafa bakınca da birkaç masada gördüm aynı şeyi.
Vapur içerisinde şarkı esnasında ve sonrasında alkışlayan ve şarkı söyleyen insanların sayıca fazla olmasından dolayı vapur içerisindeki güvenlikler vapurda telaşlı gözlerle gezip, başka hiçbir şey yapamadı. Vapur Kadıköy’e yanaşınca iskelede şarkı söyleyen bizleri polisin beklediğini gördük. Vapurdan yolcular inerken, polis şarkı söyleyen bizleri hiçbir gerekçe göstermeden gözaltına alınmaya çalıştı. Gerçi ortada gerekçe yoktu, zaten “Evet”in bekası için gerekçeye de gerek yoktu.
Şarkı söylenirken kulak kesilen insanlar, vapurdan inerken bizlerin gözaltına alınmasını görünce yanımızda durup bizi gözaltına vermemek için seferber oldu. Yoğun bir kalabalıkla karşılaşan polis gözaltı yapmaya direttikçe kalabalık daha da diretti. En sonunda yolcuların tepkisi büyüdüğünden dolayı polis gözaltına alamadı. Bu sırada da çok önemli bir dipnot vermeden geçemem. Polisin “Şarkı söyleyenler kimdi” demesinden sonra şarkı söyleyenin de söylemeyenin de “Bendim” demesi yapılan eylemin ne kadar sahiplendiğini de gösteriyor. Yeşilçam filmlerinin “Kara Murat benim” nostaljisi, yaşlı-genç, kadın-erkek tüm yolcuların gözünde canlanıyor.
Sonuçta polis amacına ulaşamadı. Yolcular, hepimizin sağ salim yolumuza devam edebildiğimizden emin olmadan yanımızdan ayrılmadı. Bu olaydan da görüyoruz ki “Hayır” cephesinde biriken öfke ve kararlılık tüm baskılara rağmen direnme eğilimini yaratıyor. Buradan iki temel sonuç çıkar. Birincisi kararlı, cesur ve aktif bir “Hayır” kampanyası, engelleri aşabilir. Çünkü bu kararlılığın arkasında durabilecek milyonlarca yürek var. İkincisi ise dünyayı değiştirmek için daha fazla beklemeye gerek yok. Bir vapur ve bir şarkı bile gülümseyen, kendine güveni gelen insanların oluşmasına yetiyor da artıyor bile. Vapur, şarkı, “Hayır”da ısrar ve zafer. Bu dörtlü yolu gösteriyor. Adımları çoğaltmak hepimizin görevi. Çoğaltırsak, çoğalırız.
Bizler de bundan ders çıkarıp, vapurda şarkı söylediğimizde sevinip bizimle başkanlık hakkında tartışmaya çalışan ve gözaltına karşı da birlikte direndiğimiz insanlarla birlikte “Hayır”ı büyüteceğimiz komiteler, meclisler kurup, koşullar ne olursa olsun direnmeliyiz.
Şimdi en acilinden; kahvehanelerde, sokaklarda ve tüm ulaşım araçlarında referandumun ne anlam ifade ettiğini ve umut dolu yıllar için hayır denilmesi gerektiği gerçeğini haykıralım. Baskılara rağmen halkın direnme eğilimlerini örgütlü bir halk seferberliğine dönüştürüp “Tek Adam” dayatmasına karşı, yaşamı, özgürlüğü örgütleyelim.
*İTÜ Öğrenci Kolektifi