Suriye yönetimi, Kürtleri kazanmadan ülkenin bütünlüğünü sağlayamayacağını biliyor. Rusya, Kürtleri sürece katmadan ABD’nin hesaplarını bozamayacağını görüyor. ABD, Kürtler olmadan Rakka operasyonunu yürütemeyeceğini ve Suriye sahnesinde olamayacağını anlıyor. Ya Türkiye? Her şeye razı yeter ki Kürtler olmasın! Suriye’de savaş da barış da tarafların Kürtlerle ilgili tutumuna bağlı hale geldi. ABD’nin, Kobani müdafaası sırasında YPG ile kurduğu […]
Suriye yönetimi, Kürtleri kazanmadan ülkenin bütünlüğünü sağlayamayacağını biliyor.
Rusya, Kürtleri sürece katmadan ABD’nin hesaplarını bozamayacağını görüyor.
ABD, Kürtler olmadan Rakka operasyonunu yürütemeyeceğini ve Suriye sahnesinde olamayacağını anlıyor.
Ya Türkiye? Her şeye razı yeter ki Kürtler olmasın!
Suriye’de savaş da barış da tarafların Kürtlerle ilgili tutumuna bağlı hale geldi.
ABD’nin, Kobani müdafaası sırasında YPG ile kurduğu ortaklığın ardından Kürt faktörü diğer taraflar için de değer kazandı. Rusya geçen haziran-aralık arasında kültürel özerkliği de içeren çözüm planı etrafında Suriye yönetimi ile Kürtleri en az dört kez doğrudan ya da dolaylı olarak buluşturdu. Sahada da özellikle Afrin ve Halep’te Kürtleri rahatlatacak askeri katkılar sundu. Tel Rıfat’ın alınmasında Rus desteği önemliydi. Şimdi burası TSK’nin yakın hedefinde!
Ancak Suriye yönetimi Hmeymim üssündeki trafiğe paralel olarak Rojava’daki özerklik projesiyle ilgisi olmayan bazı Kürt parti temsilcisi ya da bağımsız kişileri Şam’a davet ederek “PYD bütün Kürtleri temsil etmiyor, başka muhataplar da var” demeye çalıştı. Bu, Türkiye’nin 2012’den sonra Cenevre sürecinden PYD’yi dışlamak için KDP çizgisindeki partileri öne çıkarmasına benzer bir taktikti… Peki, Kürt’e karşı Kürt taktiğinin devamı geldi mi?
İsmi bizde mahfuz olan bir YPG’li komutan bu konuda bana şunu söyledi:
“Hmeymim’deki temaslardan sonra Suriye bir oyun oynadı. Rojava’da PYD örgütlenmesi hakim olduğu halde bir Kürt alternatifi yaratmak istediler. Ruslara dediler ki ‘Bak başka Kürt partiler de var.’ Kürtleri bölmek istediler. Rusya da bundan etkilendi. Rusya bunları görüşmelere çağırdı, gittiler ‘Faşist devlet’, ‘Diktatör Esad’ dediler. Güney Kürdistan gibi özerklik istediler. Hatta Güney Kürdistan’la birleşmekten bahsettiler. Bu talepler Rusları da zora soktu. Suriye de yaptığına pişman oldu.”
Bunun ne kadar yönetimin reflekslerini yansıttığını bilmiyoruz. Fakat Şam’daki hakim siyasi havaya baktığımızda Kürtlerle müzakere öncelikli tercih olsa da federasyon şartının sert bir reddiyeyle karşılaştığını anlıyoruz.
Süreç çok dinamik ve her gün yeni bir faktör denkleme giriyor. Özellikle ABD’nin tasarladığı Rakka operasyonu yaklaştıkça Suriye ve Rusya açısından Kürt faktörü daha da hassaslaşıyor. Rusların, Türkiye’nin vetosu yüzünden PYD’nin katılamadığı Astana’daki müzakere masasına Kürtlere kültürel özerklik öneren anayasa taslağını götürmesi ve ardından diğer muhaliflerle birlikte Kürt temsilcileri
Moskova’ya davet etmesi Rusya’nın sahadaki gerçeklikten kopmadığını gösteriyor. O gerçeklik kendini dayatan Kürt faktörüdür.
Rusya bu hamlelerle sadece Türk hükümetiyle geliştirdiği yeni ortaklığın sınırlarını test etmekle kalmıyor askeri müdahaleyle ömrüne ömür kattığı Suriye yönetimini de makul bir çözüme hazırlıyor. Şam’ın kamuoyu önünde taslağı açıkça reddetmesi Rusya’nın Suriye yönetiminden tamamen habersiz hareket ettiği ve ya emri vaki yaptığı anlamına gelmiyor. Bir müttefike bu türden dayatmalar, Rusya’nın Ortadoğu siyasetinin sicil kaydında açıkça görülen bir şey değil. Ruslar Amerikalılardan çok daha fazla yereldeki müttefikin iç dengelerini dikkate alan bir çizgiye sahip.
Rusya’nın Suriye’ye bunca desteğinden sonra Şam’ın Moskova’nın çözüm önerilerine direnme şansının olmayacağına dair hüküm de pek üstünkörü.
Rusya’nın her dediğini yaptıramayacağının örneklerinden biri El Bab’dır.