Peki, bu adamların yaptığı nedir? Bunlar spora ve futbola neyi karıştırıyorlar? Üstelik futbolu günlük ve kirli siyasete bulaştırma dışında ne yapıyorlar?
Metin Kurt’un cenazesinde; “O konuda vicdanımız rahatsız. Benim en azından çok rahatsız. Mücadelesinde yalnız bıraktık Metin Ağabeyi” şeklinde laflar eden bir insanın işi midir böylesi bir kampanyanın önderi olmak? Peki, bu Rıdvanlardan hangisi doğru?
Birkaç gün önce sosyal medyanın belki de birinci gündemi ve tartışma konusu, Fenerbahçeli ve milli takım eski oyuncularından, televizyon futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, nam-ı diğer Şeytan Rıdvan’ın yine sosyal medya üzerinden başlattığı başkanlık rejimine ilişkin “evet” kampanyası ile ilgilidir.
Önceden ayarlanmış şekilde olsa gerek, onu hemen takip eden şekilde yine milli futbolculardan Arda ve Burak’ın söz konusu kampanyaya destek vermeleri, doğaldır ki taşıdıkları “milli futbolculuk” değerleri dolayısıyla olsa gerek belli bir tüzel kişiliği temsil ediyor olmaları nedeniyle, sosyal medya kullanıcısı pek çok kişi tarafından hoş karşılanmadı.
Bu yazı ise oldukça basit bir konuya referans vererek söz konusu kişileri eleştirmek amaçlı kaleme alınmıştır.
Referans şudur; herkes düşüncesini ifade etme hürriyetine sahiptir. Ama kamusal görevi, ülke ve kurumsal aidiyet ya da görevden kaynaklanan “topluma ait olmuşluk” tüzel kişiliği taşıyanlar ve yaptıkları iş tüm ülke halkını ve değerlerini içeren bir nitelik taşıyanlar bu tür işlere girmezler, girmemelidirler.
Ortak değeri temsil etmek ya da ayrıştırmak
Birilerinin futbol kimliği ve kamusal kişiliği nedeniyle bir işe veya olaya müdahil olması demek, ayrıştırmayı ve hatta toplumsal bölücülüğü futbol aracılığı ile yapmak ve hatta futbola tahvil etmek demektir.
Futbol bu ülkenin tüm insanları için ortak bir değerdir. Tüm siyasi, politik, ideolojik, etnik, kültürel farklılar işte bu ortak değerde evrensele de tekabül eden bir şeydir. Zaten onun için mühim bir şeydir. Futbolun bir dili olacaksa ya da tarafı, o herkes için olan bir şey olmalıdır.
Tüm bunlara karşın, bu kişiler futbol ile ilgili projeleri dolayısıyla ortaya çıkmış olsalardı ve bunu yeni anayasanın neden olacağı rejim ile ilişkilendirerek ifade etselerdi, yeni anayasa ve getireceği rejimin söz konusu projelerini hayata geçirmenin tek yöntemi olduğunun izahını yapmaya çalışsalardı, kendimizi zorlar ve anlamaya çalışırdık. Çünkü insanız ve aklı kullanabilmek gibi özelliklere sahibiz. Lakin öyle değil, bunların yaptığı tam bir haramilik.
Federasyon başkanı olmak için…
Neden? Çünkü kişisel ilişkiler ve hatta değerler ve özellikle çıkarlar üzerinden, taşıdığın bazı ayrıcalıkları popüler kültürün de etkisini kullanarak toplumu yönlendirmeye çalışmak tam bir haramiliktir. Örneğin insan federasyon başkanı olmak için sonuçlarının ne olacağını bilmediği ya da düşünmediği bir işin çığırtkanlığını yapar mı? Ya da çok beğendiğin bir kişi başkan olacak diye “başkanlığın” ne olduğunu bilmeden böylesi bir işi yapanın kuyruğuna takılır mı?
Sadece bireysel çıkarların uğruna memlekete ne getireceğini anlamadığın veya halk için nelere mal olacağından emin olmadığın bir işin çığırtkanlığı yapmak ve bunu yaparken de futbolun tüm değerlerini kullanıyor olmak başlı başına bir “infial” ve nefret etme eğilim nedeni değil midir?
Örneğin, Baba Hakkılar, Zeki Rıza Sporeller, Voleci Şerefler, Gündüz Kılıçlar, Lefter Küçükandonyadis’ler, Metin Oktay’lar, Metin Kurt’lar ve daha nicelerinin yarattığı futbol değerleri ve mirası böylesi bir iş için harcanmalı ya da lekelenmeli miydi?
“Yalnız bıraktık Metin Ağabeyi”
Rahmetli Metin Kurt’un cenazesinde; “Hiçbir zaman kendisi için bir şey istemedi. Hep bizler ve bizim gibi futboldan ekmek yiyen amatör, profesyonel herkes için uğraş verdi. Fikirleri ile yardımcı olmak istedi. Yeni kuşaklar için de çok yardımcı olmak istedi. Ve o konuda vicdanımız rahatsız. Benim en azından çok rahatsız. O mücadelesinde yalnız bıraktık Metin Ağabeyi” şeklinde laflar eden bir insanın işi midir böylesi bir kampanyanın önderi olmak? Peki, bu Rıdvanlardan hangisi doğru? Ya da gerçek Rıdvan hangisi?
İzmir’in Bornova’sında başlayan başkaldırının futbolu, Papazın çayırlarında yeniden şekillenirken, o kadar çok güzel şeylere imza atmış kocaman bir kültürün ulaşmış olması gereken yer, vasatlık ve üretimsizlik iktidarının neden olacağı Rıdvanlar, Ardalar ve Buraklar futbol rejimi olmamalıdır.
Şimdilik sosyal medya üzerinden “evet” kampanyası başlatan, daha sonra neler yapacaklarını ve nasıl çoğalacaklarını az çok tahmin ettiğimiz “evetçi futbol üçlüsü”ndeki görüntü şöhret, para ve güce tapmanın fotoğrafıdır.
Bu arada bazı düzgün ve iyi insanlar sporda ve futbolda emek, sömürü, istismar, örgütlenme, sendikalaşma, toplumsallaşma, barış, endüstrileşme, kapitalizm, finans, şiddet gibi konuları işlerken; “Spora siyaset karıştırmayın” diyerek, spor ile ilgili hafif sola dümen kırıldığında burun kıvıranlara ve ikiyüzlülere soruyoruz; Peki, bu adamların yaptığı nedir? Bunlar spora ve futbola neyi karıştırıyorlar? Üstelik futbolu günlük ve kirli siyasete bulaştırma dışında ne yapıyorlar?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.