Uğruna savaşarak devrimine katkı koyduğu Küba’nın Sanayi Bakanlığı titrini elinin tersiyle iterek Bolivya dağlarına 30 dolar bile istemeden yine beleşe giden doktor Che’nin ülkesinden, bizden bu kadar uzak bir dünyadan başka ne beklenir ki?
Buradaki iki dünyanın iki kutuplu dünya ile ilgisi yok. Bütünüyle neoliberal dünya ile Küba’da cisimleşen kendine özgü ve canlı sosyalist dünyanın, neredeyse paralel evrende yaşıyormuş hissi veren iki ayrı dünyanın değerler sistemini, ahlaki normlarını, yani her şeyi ile gerçekliğini yok sayarak karşılaştırma yapmaya kalkışanlara bir serzeniş diyelim!
Kübalı doktorlar Pakistan’dan Venezüella’ya dünyanın dört yanında dayanışma amacıyla sağlık hizmeti veriyor.
Fidel amca öldü ya, Küba ve sosyalizm konusunda ağzı olan konuşuyor. Konuşsun da zaten. Tabi ki konuşulanları konuşan kişinin kulaklarının duyması koşuluyla. Leyla ve Mecnun dizisindeki İsmail Abi’den alıntıyla: “Senin ağzından çıkanla kulağının duyduğunun tutması” şart anlayacağınız!
Öncelikle açıklamakta yarar var. Bu yazı derin bir Küba analizi yapma iddiasında değil. Zaten benim görebildiğim kadarıyla ülkemizde ortalama bir miting kitlesini aşan sayıda Küba analizi yapacak uzman var. Çoğu da Küba’ya gitmiş. Siyasal sistemini anlamakla kalmamış, sağlık sistemini, eğitim anlayışını, insan ilişkilerini, ruhunu, her şeyini keşfetmiş. Ben Küba’ya gitmedim. Sağlık sistemini de yerinde incelemedim. Görmeden de emin olduğum bir şey var ki, o da sosyalizmin bir devlet sistemi olarak işletilmeye çabalandığı her yerde cennet beklentisi dışına taşan hayal kırıklıkları içeriyor olması. Ancak bu durum sosyalizm iddiasının haklılığını, hadi haklılığını şimdilik geçelim ama güzelliğini hiçbir biçimde ortadan kaldırmaz. Gitmesem de biliyor ve inanıyorum: Küba’ya gidenlerin bir diğer takıntısı olan fahişeler ne yazık ki var ve bu bir sorun, ama başta kadınların hayatın her yerindeki aktif varlığı, temsiliyetteki yerleri, kamucu-halkçı sağlık sisteminin taşıyıcıları olmaları gibi çok daha fazlası, çok daha farklısı da var onu da biliyorum. Doktorların 30 dolara çalışıyor olması ise bu cümlede kullanılmakta olan para biriminin Amerikan doları olması dışında sıkıntının esası değil. Benim kanaatimce sorunun kaynağı Küba tartışmalarının bizim yaşadığımız neoliberal dünyanın, yani bizim dünyamızın ezberine dayanıyor olması. Cihan devleti olan Türkiye de bu dünyanın önemli bir parçası. Buradan sonrası bizim neoliberal dünya, onların dünyası Küba, hekimlik ve 30 dolar üzerinden devam edecek…
Hangi soruyu sorduğun önemli
Mesele bu iki dünyada kimin kaç dolara çalıştığı değil. Dolar dediğiniz bir inip hep çıkma huyu olan bir kağıt parçası. Bu nedenle başka bir yere bakmalı ve başka sorular sormalıyız. Doktorun da diğer çalışanlar gibi; “Nasıl bir ortamda çalıştığı, ne kadar süre çalıştığı, çalışma ortamında güven ve huzurun olup olmadığı, harcadığı emeğin karşılığını alıp almadığı, dinlenmeye zamanı kalıp kalmadığı, eğlenme olanağı bulup bulamadığı, yıllık iznini kullanıp kullanamadığı ya da döneri-primi kesilecek diye iznini niye kullanmaktan imtina ettiği, hafta sonları çalışıp çalışmadığı, sağlık bakanı, başhekim, hatta sorumlu hekimler tarafından aşağılanıp aşağılanmadığı, hasta yakınları tarafından dövülüp dövülmediği, arada bir hasta yakınları tarafından öldürülen doktor olup olmadığı, hastasına tanı koyarken ya da ameliyat vb. tıbbi gereklilik kararını verirken samimi olarak performans puanını düşünmek zorunda kalıp kalmadığı, özel hastanede elde edilecek ciro düşmesin diye ya da kendi komisyonu azalmasın diye kendi kendine bile itiraf edemediği, bilinçaltı ömür boyu canını sıkacak tıbbi kararlar verip vermediği” gibi soruları soran oldu mu acaba Kübalı hekimlere? Soran olmuşsa bile karşısındaki kişinin üniversite mezunu olmasına rağmen cevap vermek bir yana soruları algılamakta zorlanmış olma ihtimali sizce ne kadardır?
Sorular zor biliyorum. Bu yazıyı okuyacak hekimler için biraz da can sıkıcı. Ama bilinsin ki burada hekimler ne sorunun kaynağını ne de tek başlarına çözüm odağını oluşturuyor. Sorun, hekimi ve hastası ile bu ülkenin yurttaşları olarak bizim bu neoliberal dünyanın sağlık sistemine razı olup sessiz kalmamızda. Sessiz kalmakla da kalmayıp Küba’ya laf etmemizde. Küba’ya laf etmekle de kalmayıp aşağılamak için önünü arkasını sorgulamadan “ama hekimler 30 dolara çalışıyor” cümlesini kurabiliyor ve rahatlıyor olabilmemizde.
İnançlı müslüman hekim sayısını arttırsak?
Konuyu buraya sıkıştırmayalım. Çünkü tüm bu sorular hekim özelinden bakılarak “Sosyalist Küba” tartışmasının dışında da tartışılabilir. Bu sorulardan azade kalmanın, bizim neoliberal, çıkarcı, bencil, tüketime dayalı, yarışmacı, parayı her şeyin başına alan dünyamızın içinde de bir nebze mümkünü var. Yani biraz takıntılı ahlak anlayışı ülkemizde bir hekimi bu tür dolar odaklı soruların kıskacından kısmen çıkarabilir. Daha az para kazanmayı, sürgüne gönderilmeyi ya da dönem dönem işsiz kalmayı, iş arkadaşları tarafından oyunbozan, işgüzar olarak yaftalanmayı göze alan bir hekim buradan çıkış bulabilir. Mesele bütün bir ülke ve sağlık sistemi olarak değil de ahlaki düzlemde tartışılınca aslında tüm bunlar için sosyalist olmak gerekmediği, dinin fazileti ve İslamın ahlak anlayışının yeteceği de teorik olarak savunabilir. Yok, artık ülkemizde teorik olarak bile bu savunulabilir olmaktan çıktı diyeniniz varsa o da haklıdır. Çünkü daha önce inançlı müslümanların böyle davranacaklarına dair kanıtlanmamış bir hipotez vardı. Bu durum yaşanan gerçeklikle tersten kanıtlandı. Neredeyse hiçbiri böyle davranmayarak bu tezi çürütmeyi başardılar. Hatta böyle davranmak bir yana bu sistemin ya bürokratı ya patronu olarak en pespaye biçimde sürdürülmesinin bayraktarlığını yaptılar. Sembolik de olsa bu cenahtan sıra dışı, ezber bozan, kendi mahallesinde “meczup” bizim tarafımızdan “kahraman” addedilecek tek bir örneğe bile rastlamamak bizim ülkemize özgü bir çaresizlik diye düşünüyorum. Diğer müslüman ülkelerde bu tür ayrıksı hekim tutumlarını en azından ahlakı zeminde sahiplenenler çıktığına, çıkacağına inanmak istiyorum. Ülkemizde tekil örneklerine sosyalist hekimler arasında bolca rastlanabiliyor olması ve en azından aristo ekseninden sosyalist kimlikleriyle sosyalist Küba’ya selam çakma olanağını yaşatıyor olmaları ise bizler için gurur kaynağı.
Kişilerin ahlaki tutumu bu devasa sorunu tabii ki çözmüyor, konunun görünürlüğünü arttırma dışında bir işe yaramıyor. Doğal olarak ayrıksı tutumlara rağmen sağlıkta alışveriş tıkır tıkır işliyor. Bu nedenle kişilerden azade sistem üzerinden tartışılınca da karşımıza şu meşhur iki farklı dünya çıkıyor.
30 doları bozdursak neoliberal dünyanın sağlığını onarabilir miyiz?
Hastaları ve hekimleri ile birbirine zıt beklenti ve çıkarlar barındıran bizim neoliberal dünya ile bu ayrımı anlaması mümkün olmayan Kübalı hekim ve hastaların temsil ettiği diğer dünya. Hadi bir anda herkesin halkçı, kamucu bir sağlık sistemini savunmasını beklemek hayal ama hissedilmeye çalışılmasında yarar var. Çok kısa süre sonra üzerindeki örtüsü bütünüyle kalkacak olan, bütün acıtıcı çıplaklığı ile karşımıza çıkacak olan bizim dünyanın sağlık sisteminden endişelenerek başlanabilir mesela. Çünkü, altta kalanın canının çıkacağı, bunun metafor olmaktan çıkıp yalın bir gerçeklik olarak yüzümüze çarpacağı günler geliyor. Amerikan taklidi bir sağlık sisteminin önce küçük Amerika, şimdi de küçük Rusya olma iddiasındaki ülkemizde lastik patlatması kaçınılmaz. “Benim vergilerimle diğer fakirlerin neden asgari sağlık sigorta primi ödensin?” diyecek muktedirlerin ayak sesleri çoktandır duyuluyor. Sırf bir şekilde fazla para kazanmış ya da değişik taklalar atarak sınıf atlamış olanların başkalarının organlarını 30 dolar değil binlerce dolarlar kazandırdıkları bir grup doktor aracılığıyla satın alabilecekleri günler yakındır.
Paraya, piyasaya, borsaya, ciroya lüks arabaya, yazlığa odaklanmış, ertelenmiş bir hayat ile özdeşleşen neoliberal dünya ile, her şeyin başı sağlık diyen, insanı odağına almış, yarışmacı, rekabetçi, tüketimci olmayan, abluka ve ambargoya rağmen sağlıkta da “devrim” yapmış bir dünyanın parametrelerini birbirine karıştırmayalım.
Bu parametrelere vakıf olmadan “iki dünya” meselesinde dünyaları basitçe zengin ve yoksul dünyası diye ayrıştırmayalım. Gayri safi milli hasılalar, kişi başına düşen dolarlar değil burada önemli olan. Sonuçta kimin ne kadar fakir olduğunu kullandığınız parametre belirliyor.
Aslında her meslek, her olgu, her düzlem için benzer bir tartışma yürütülebilir. Bu yazıda hekimlere odaklanmış olmak sadece kendimizin de hekim olduğundan mütevellittir.
Küba, sağlık ve hekimlik anahtar kelimelerini içeren bir yazı için lafı bu kadar uzatmaya, böyle karmaşık cümleler kurmaya gerek de olmayabilir.
Uğruna savaşarak devrimine katkı koyduğu Küba’nın Sanayi Bakanlığı titrini elinin tersiyle iterek Bolivya dağlarına 30 dolar bile istemeden yine beleşe giden doktor Che’nin ülkesinden, bizden bu kadar uzak bir dünyadan başka ne beklenir ki?